Anayasanın geçici hükümet kurmaya ilişkin  hükmü ilk defa uygulanıyor. Onda da yanlış uygulanıyor. Hükümet  kurulamayınca Meclis’teki parti gruplarının Meclis’teki sandalyeleri  oranında hükümete bakan vermeleri öngörülmüş. İşin özü de mantığı da bu  kararın partilere ait olması gerektiğini söylüyor. 
Madde  biraz karışık yazılmış yazılmasına ama hem o maddeye hem de maddenin  gerekçesinde atıf yapılan 1961 Anayasası’ndaki benzer maddeye bakılınca  farklı bir sonuç çıkartmak mümkün değil. 
Hukukta  temel bir kuraldır. Hukuki bir metnin önce kelime anlamına bakılır.  Şayet bu absürd sonuçlar doğuruyorsa, metnin amacına bakılarak bir  sonuca erişilir. 
Bugün Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin  yaptığı bir hukuk metnini olabilecek en absürd şekilde yorumlayıp  uygulayarak kendilerine siyasi kazanç elde etmeye çalışmak. 
Herhalde anayasa, “hükümet kurulamazsa cumhurbaşkanı‘nın atadığı kişi diğer partiler istemese de onların milletvekillerini bakan yapabilir” dememektedir.  Elbette yapabilir, ancak bu durumda onlar anayasanın öngördüğü şekilde  parti gruplarından gelen bakanlar değildir. Partilerinden muhtemelen  ihraç edileceklerdir. 
Geçici hükümete  bakan vermek isteyen HDP’ye bakanların belirlenmesinde söz hakkı  verilmemesi de anayasa ile uyumlu değil. Davutoğlu herhalde kendini  HDP’nin yetkili parti organı zannetmektedir. 
İktidar, bakanlık teklifleriyle üç partinin içini karıştırmak istedi. 
MHP’de kısmen başarılı oldu. Özellikle parti disipliniyle övünen MHP için hazmetmesi zor bir gol oldu. 
Sıklıkla iç karışıklıkla anılan CHP ise bu defa karışmadı. Seçim öncesi iyi bir sınav verdi. 
HDP’ye  yapılan teklifte Kürt siyasi hareketinden gelen milletvekillerine  bakanlık teklif edilmedi. Hem, MHP’den gelecek HDP eleştirilerinin önü  kısmen kesilmeye hem de birçok bileşenden oluşan HDP zor durumda  bırakılmaya çalışıldı. 
HDP ile seçim ittifakı yapan EMEP’ten Levent Tüzel’in bakanlık teklifini reddetmesi de bir “iç karışıklık” arzusunu gösteriyor. 
Neticede  bütün bunlar parlamenter rejimi ıskartaya çıkartmayı amaçlayan  hamleler. Meclis’te grubu bulunan siyasi partiler işlevsizleştirilmeye,  onların iradeleri hiçe sayılmaya ve partiler kargaşaya itilmeye  çalışılıyor. 
Aynı zamanda da Erdoğan’ın  zapturaptı altında koalisyon kuramamış Davutoğlu, kendini uzlaşmacı,  muhalefet partilerini ise sorumsuz gösterme çabasında. 
Ancak dün Davutoğlu’nun, “Hayat standardını siyasete girerek değiştirmiş olanların aramızda yeri yoktur” sözüne inananlar, AKP’nin sorumlu davrandığına inanabilir. 
Başbakan’ın,  diğer partilerin dolayısıyla onların seçmenlerinin iradesini hiçe  sayarak, çengel atarak bakan atamaya çalışması demokrasi tarihimize  şanlı bir abukluk olarak kaydedilecek. 
Oldu  olacak Meclis komisyonlarına muhalefet partilerinden kimlerin  seçileceğine, Meclis başkanvekillerinin kim olacağına da başbakan karar  versin. Hatta yetmez, seçimlerden önce muhalefet partilerinin  milletvekili aday listelerini de Davutoğlu ve Erdoğan belirlesin. 
Bir  Meclis işte böyle yavaş yavaş anlamsızlaştırılır, bir rejim işte böyle  değiştirilir. Hafife alınmasın, bütün bunlar bir rejim değişikliği  projesinin acemi ama kararlı adımları.
