Lice tartışmaları mutlak bir samimiyetsizlikle sürdükçe ben de önceki gün söylediklerime daha büyük bir iddiayla sarılıyorum.
Bu alçak katliam AKP siyasetinin bir aletidir.
Amaç, Türkiye kamuoyunun Kürt iç savaşıyla korkutulup gerici barışa razı edilmesidir.
Amaç, Kürt seçmenlerin cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'a mahkum edilmeleridir.
* * *
Daha önce de örnekleri oldu ve her defasında yazdık. Kürt sorununu çözüm yoluna itelemek kolay olmadı geçtiğimiz yıllarda.
Türk milliyetçiliği vardı, bir kere. Bu kesimler AKP'nin üstüne gelişigüzel çizik atabileceği kesimler değil. Dinci gericilikle ırkçı milliyetçilik akrabadır. Akrabalık “gavur”u kovup parasına el koymakta cisimleşir. Türkiye'nin bu anlamda Türkleştirilmesiyle Müslümanlaştırılması 20. yüzyıl başında birlikte işlemiştir. Yani dinci gericilikle ırkçı milliyetçilik sınıf kardeşidir. Sermaye sınıfının kardeşliği!
Akrabalık ilişkisinin bir diğer ve ilkine bağlantılı harcı anti-komünizmdir. Komünizmin vatan hainliği ve dinsizlikle suçlanması rastlantı değildir.
Velhasıl dinciliğin tepe noktasına çıkanların ırkçıları ikna etmeleri gerekiyordu, Kürt çözümüne. Olmadı, yatıştıracaklardı. Bereket Amerikancılık AKP'den yanaydı. Buradan alınan güç MHP'yi açmaza soktu.
Faşist partinin Washington'a uzun boylu muhalefet etmesi imkansızdır. Faşizmin milliyetçi dili yabancı düşmanlığı demagojisine, içi boş bir ulusal gurur aldatmacasına denk düşer. İş sıkıya geldiğinde, yani yabancı sermayeye, NATO'ya dayandığında hepsinin palavra olduğu anlaşılır.
Sonra, bizim MHP tipi faşizm bir yedek lastiktir. Direksiyona geçmek için yaratılmamıştır ve demagojinin bini bir para bile etmez. Nasılsa sorumluluk yok...
Arabaysa devlettir. Lastik arabasız, faşizm devletsiz bir hiçtir. AKP örneğinde devlet dinci gericilik tarafından fethedildikçe faşist hareket de AKP'leşmiştir.
AKP siyasetin merkezine oturup devlet haline geldiği ölçüde, yedek lastik ve sınıf kardeşi MHP'den resmi muhalefet ataması yaptı. Merkez Kürt barışına oynarken majestelerinin muhalefetenin de Kürtleri tehdit etmesi ve milliyetçilerin tepkisini temsil etmesi mantıklı bir senaryo oldu doğrusu.
* * *
CHP daha sıkıntılı yaşadı tüm süreci. Çünkü bu partinin tabanında milliyetçilik çoğunlukla faşizan bir tonlama yaratmıyor, Kürtlerin özgürlük taleplerine karşı beslenen önyargılarla ülkenin bölünmesi endişesi bir arada yaşanıyordu.
Sadece o kadar da değil. Aynı akım içinde özgürlük bayağı liberal bir yorumla algılanabiliyor, batıcılık emperyalizmi perdeliyordu. CHP'nin Kürt barışı adı altında dinci gericiliğin yükselmesine bile topluca itiraz etmesi mümkün olmadı. Kimilerine göre iki halk arasındaki köprü hakikaten islam olacaksa, varsın olsundu!
Sermaye ve piyasa yandaşlığı, ha keza. Kürtlerin kalkınması için bölgede asgari ücreti kaldırmak bile mantıklı gelir liberal sosyal-demokratlara!
* * *
Ama muhalefetin bu hali yetmez. AKP kendine karşı biriken tüm huzursuzluklar birleştiğinde yüzde elliyi bulamayacağını biliyor ve korkuyor.
Hükümetin Kürt politikasının bütününe bakıldığında burada germe-gevşetme mekanizmasının hep yer ettiği görülecektir.
Aslolan bu iki terimle açıklanamayacak olan “çözüm”dür. Tırnak içinde çözüm.
Ortadoğu'da Amerikan tasarımının sabitlerinden biri Kürt öğesi haline geleli çok oluyor. Kürt dinamiğinin bölgenin Amerikanlaştırılmasında bir işlevle donatılması Barzaniciliğin alameti farikasıdır.
1990'larda bu dönüşümde Avrupalılaştırma daha başat görünebilmiştir. Geçti artık...
Bizde çözüm diye ad takılan şey, Türkiye Kürtlüğünün bölgenin Amerikanlaştırılmasına uyumlu hale getirilmesidir.
AKP rejimi veya İkinci Cumhuriyetin gericilik ve barış demagojisi üstünden içerde tesis etmeyi çalıştığı iç uyum da bunun parçası.
Bu ideolojik-politik öğelerin yanına Kuzey Irak petrollerini koyun. Boru hattı Irak'ı bölüp Suriye'nin üstünden Akdeniz'e uzansın.
Sonra Ankara-Diyarbakır/Erbil-Tel Aviv üstünden geçen bir yay çizin. Amerikan uyumu zorlaşmış Şii ve Alevi dinamiklerini vurmak için gerilmiş olsun o yay...
Kürt faktörü 2014 itibariyle bunlar dışta bırakılarak tartışılabilir mi?
* * *
Zaten tartışılmıyor. Ekranlarda Kürtlere pire için yorgan yakmamaları tavsiye ediliyor. Pire demeye getirdikleri insan yaşamı! Cenazelerimiz yani!
AKP borazanları “süreci” itibarsızlaştırmak isteyen “darbecileri”, İslam kardeşliğini sabote eden (!) Alevileri suçluyor...
Faşist milliyetçilik biriken gazı tahliye etmeye yarayan birkaç linç denemesi yapıyor. Majestelerinin muhalefeti böyle olunuyor...
Sağduyunun sesi olarak madalya takılan yorumcular Kürt halkının Erdoğan'dan uzaklaşmamasını öğütlüyorlar. Hâlâ yetmemiş, biraz daha güçlenmesi gerekiyormuş.
Yani Çankaya...
Yani Kürtler asla Haziran direnişçileri gibi yapmasın, deniyor.
Araya sıkıştırılıyor: Öcalan'la Erdoğan doğrudan görüşmelerde bulunmuşlar.
Lice'nin arifesinde de, Öcalan'ın yabancı heyetlerle görüştürüldüğü bilgisi yayılmıştı.
* * *
Lice'de yaşanan katliam bir uzatmalının emrindeki askere ateş emri vermesi değildir. Emri veren gizli Ergenekon, Ötüken, bilmemne örgütü üyesi de değildir.
Katliam yukarıda değinilenlerin hepsidir.
Katliam bir siyasettir.
Bu siyaset ve cinayet hukuki soruşturmaya, yargıya havale edilemez.
Bu siyaset ve cinayet protestoya hapsedilemez. Karakol inşaatını, basılan tetikleri protesto etmekle yetinirsen aklını çoktan hapsetmişler, daha kötüsü kurşunlar aklına isabet etmiş demektir.
Lice katliamının karşısına çıkılacaksa gericiliğin de, emperyalizmin de, AKP'nin Çankaya senaryosunun da karşısına çıkılacak.
Yoksa “Lice'ye bak Lice'ye” derken ceplerimizi boşaltacaklar.
Cebimizde aydınlanma var, halkların kardeşliği var, adalet duygusu var, emekçilerin birliği var, yurttaşlık var, kadınların özgürlüğü var, anti-emperyalizm var, bütün dillerin eşitliği var...
Bu değerlerimizi çaldırmayız.
Çaldırmayız, çünkü bu ülkede solun, sosyalizmin birikimi var.