Okmeydanı’nda polisin neredeyse düzenli biçimde insan öldürmesi. Cinayetlerin laf olsun diye devlet katında incelemeye alınması. Buna karşılık doğrudan başbakan tarafından sahiplenilmesi. Bu amaçla ölülerin birbirleriyle yarıştırılması...
Mekan seçilmiş. Okmeydanı’nın sözü geçen bölgesi solla ve Alevilikle anılır.
Bölgede gerilimin artması ve artık her yükselişin kanla sonlanması rastlantı olamaz. Bilenler bilir. Bu “patlama” hali, ilgili yerellikteki sol hareketlerin politikalarının ürünü değildir. Alevilerinse genlerine işlemiş özelliklerden biri laiklik tercihiyse, diğeri gerilimin son derece acı sonuçlar üreteceği bilgisidir. Buradaki laiklik zaten ille güçlü bir aydınlanma birikiminden değil, inançlarına içkin hoşgörüden kaynaklanmaktadır. Üstelik bu hoşgörü korunma refleksiyle de tutarlıdır. Yani sorun halktan da çıkmamaktadır.
Dün yerel bir Alevi önderinin dile getirdiği gibi polisin çekilmesi durumunda semtte şiddetin bıçak gibi kesileceği açıktır.
Tablonun birinci parçası bu. Kanın sorumluluğu devlettedir.
Kanın rastlantısal olarak akıtıldığına inanmaksa zor. Öyle olsa Erdoğan’ın üslubunun böyle olmaması gerekirdi.
Ya da şöyle. Devlet bile isteye öldürmüş olsa bile bir başbakanın, söz konusu sonucun istenmeyen bir şey olduğunu söylemesi beklenir. Eğer baş yetkili devletin öldürmesini meşru veya öldürüleni suçlu görüyor ve bunu ilan ediyorsa, rastlantıdan, kazadan söz edemeyiz.
Bunun bir başbakan tavrı olabilmesi için toplumun, siyasetin, devletin yarılmış olması gerekirdi. Başbakanın ülke bütünlüğüyle ilgili bir temsiliyet derdi yok.
Durum budur ve bu durumu Türkiye’de AKP’nin artık bir hükümet değil bir çete olmasıyla açıklıyoruz.
Buraya kadarı tamamsa, AKP’nin girdiği bu yolun mekanizmasının anlaşılması yerinde olacaktır.
AKP ellerinden damlayan kanı, yine kanla temizleme çabasında. Benzetmede olduğu gibi, bu sonuç vermez. Ama kanın kanla durulanamayacağını bilmemek mümkün mü? O halde ortada başka bir niyet, farklı bir hedef vardır.
Belki de birden fazla...
AKP ayyuka çıkan suçlarına bakıp suç işlemeyi durdursa, önceki suçlarının hesabını vereceği bir yolun açılmasına engel olamaz. Mümkün değil. Eskiden öldürdüklerinin hesabının sorulmaması için öldürmeye devam etmesi gerekiyor!
Bunu genişletin. Hırsız, hırsızlık soruşturmalarının açılması ve derinleşmesine, ancak rüşvet dağıtarak engel olabilir!
Savaş suçlarının önüne konmasını bertaraf edebilmenin önkoşulu, savaşın suç olmaktan çıkması, bir gerçeklik haline gelmesidir...
Bu arabanın frenleri artık tutmayacak. Gaza basmak bir zorunluluk.
Erdoğan bu zorunluluğu “tercih” etmiştir. Yani sadece mecburiyetten değil, bile isteye, seve seve devam ediyor. Tersi durumda tereddüdün bir fren etkisi olur. Araba anında takla atmaya başlar. Ve geliriz, hikayenin sonuna!
Madem öyle, şoförümüz giderek hızlanan aracın direksiyonunda önüne geleni ezip geçmeye devam edecektir. Artık arabadan atlamanın da mümkün olmayacağı bir hıza varılmıştır üstelik.
Bu arada bir önceki suçların, gündem manipüle edilerek örtülmesi gerekir.
Ama bunun için gereken kaynaklarda bir daralma var. Ev, araba, döviz... geçici de olsa birtakım mutluluk iksirleri... Bunları bol keseden dağıtabilme kapasitesi AKP açısından tükenmektedir. O halde Soma’nın üstü Okmeydanı’yla örtülmek istenir.
Hal böyle olunca Almanların alay konusu haline gelirsiniz. Durum artık budur.
AKP Haziran’da krize girmiş, ancak iki ayda biraz çıkabilmişti. Aralık’ın ikinci yarısında ikincisi patladı. Mart sonundaki seçimlere kadar... Şimdi bir dalga daha patlamış bulunuyor.
Bu kadarı gerçekten fazladır.
Başkaları beni ilgilendirmiyor. Halk için fazladır.
Nereye gider peki?
Meşruiyet tartışması çözülmeden olsa olsa böyle gider. Kanla, çirkinlikle...
soL, meşruiyet tartışmasını bu nedenle açmıştır.