Öyle oldu…
Sokağa çıkıp tepki göstermeyi “eşkıyalık” saydılar…
Oysa direnme hakkı deniliyor buna…
İnsanoğlunun var olduğu mağara kovuğunda, insan ile birlikte başlar…
Öyle bir tarikata-cemaate gidip de efendinin kıçını yalayarak kendini garantiye almak gibi sonradan aklına gelmedi insanın…
Var olma hakkıdır…
Can kadar kutsal, ana sütü gibi helaldir…
Yaşamın çığlığıdır direnme hakkı…
*
Bu ülkeyi kuran temel duygudur aynı zamanda…
Sadece kadınların kurduğu Müdafaai Vatan…
Müdafaai Hukuk…
Kuvayi Milliye…
Neydi bunlar?..
Özelleştirme İdaresi mi?..
*
Araplar Tunus’ta, Mısır’da, Yemen’de, Sudan’da direnme haklarını kullanarak özgürlüklerini, onurlarını, kimliklerini arıyorlar…
Türklerden tam yüz sene sonra…
Bir asır gecikmeyle…
Biraz geç kalmış olsalar bile, çağdışılığa artık boyun eğmeyen genç insanlar bağırarak, ağlayarak, olmadı canlarını vererek “eşkıyalık” mı yapıyorlar?..
*
Meydanlarda “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye zıplayanları görünce, “Benim milletim ne diyeceğini iyi bilir” demek… Ama aynı meydanlara direnme hakkı için çıktığında milleti “eşkıya” saymak…
Nasıl oluyor?..
Ya da, demokrasisini soytarılaştırıp… Hukukunu kendine benzetip… Doğasını, koyunu, ormanını, deresini çalıp… Ulusal varlıklarını satıp-savıp… Çağdaşlık hayallerini yüreğinden söküp alıp… Kısacası kan ve gözyaşı ile kurduğu cumhuriyetini elinden kaparken sesi çıkmazsa milletin…
Bu iyi oluyor…
Ama sesi çıkarsa:
Eşkıya…
Öyle mi?..
*
Direnme hakkı vardır insanın…
Niçin parmağınıza bir iğne batırmıyorsunuz, direnme hakkının ne kadar “biz” olduğunu öğrenmek için…
Aynı zamanda onur, gurur, kimlik, kişiliktir…
Direnme hakkını sevmeyenlerin başında gelir asıl:
Eşkıya…
(Cumhuriyet 02.02.2011)