Gözaltına alındılar...
Dava başladı...
Git gel mahkeme...
İddianame “gizli tanıklara” dayanıyordu...
24’üncü duruşma...
Tutuklu sanıklardan birisi “Hâkim bey” dedi...
“Hâkim bey bir şey söyleyeceğim, o gizli tanığın söyledikleri var ya...”
“Eeee...”
“Yalan...”
Hâkim kızdı:
“Nereden biliyorsun?..”
“Çünkü o gizli tanık benim...”
“Gizli tanık” olarak “Korkmaz” kod adı ile bir sürü ipe sapa gelmez senaryo uydurmuş, bir sürü suçsuz insanın canını yakmıştı...
Ama farkında olmadan kendisi de girmişti işin içine...
Polis tümünü topladığında, aralarında bu da vardı...
Yani hem sanıktı, hem gizli tanık...
Hâkim “Nassı yani?” dedi...
“Gizli tanık yok mu?..”
“Eee var...”
“İşte o benim... Benim söylediklerim ile beni tuttular... Ama gizli tanık olarak o dediklerim yalandı yani...”
“.......!”
“Korkmaz” önceleri utancından sesini çıkarmadı demek...
Korktuğunda ise çok geçti...
Toplam 401 yıl, 9 ay hapis...
İsim ve yer vermiyorum; benzer daha birçok rezalet, bizim İlhan Taşcı’nın yeni çıkan kitabı “Gizli Tanıdık”ta var...
Bir ibret belgeseli...
Alın okuyun...
Bu “gizli tanık” imam+cemaat hukukunun vazgeçilmez bir parçasıdır...
Çok can yandı...
Bu memlekette, gerçek yüzü ile insanların gözünün içine baka baka bu kadar yalancı, palavracı, sahtekâr, düzenbaz varken...
Bir de “gizli” olanı düşünün...
Aleni olanında şeref aranmazken...
Gizli şerefli tanık nasıl olacak?..
Siz söyleyin...
19 Eylül 2013 - Cumhuriyet