 
                            Derin gölgelerle yoğun ışık arasında salınıp duruyoruz; bir yarımız  karanlık, diğer yarımız aydınlık. Mevsim dönüşümünün yaşandığı  bugünlerde doğa, ışık ile karanlık arasında güçlü kontrastlar yaratarak  ruhumuzla oyunlar oynuyor. Caravaggio’nun tablolarındaki gibi yoğun ve  keskin ruhsal geçişlerin yaşandığı ‘chiroscuro’ günlerdeyiz. Geceyi  gündüz, hafta içlerinin kasvetli, karanlık günlerini, hafta sonlarının  bol ışıklı günleri izliyor. Kentin ara sokaklarında dolaşırken kederli  ve neşeli duygular arasında gidip geliyoruz.
Karanlık ile ışığın kesiştiği o belirsizlik mıntıkasında tuhaf figürler  çıkıyor karşımıza bazen. Teşvikiye’deki 44 A Sanat Galerisi, Sevinç  Altan ve Leman Sevda Darıcıoğlu’nun ‘Tuhaf’ başlıklı sergisine ev  sahipliği yapıyor. Formların konturlarını yitirdiği alaca karanlığın  muğlak mıntıkasında norma uymayan figürler beliriveriyor önümüzde.  Sevinç Altan’ın karşıt ikilikleri iptal ettiği ‘ara bölgesi’ne ait tuhaf  ve ucube yaratıklar.  Galerinin vitrininde Altan’ın tasarladığı tuhaf,  saydam giysiler bu ucubelerin gardrobuna ait olmalı.  Arapça kökenli  ‘tuhaf’ sözcüğü 1500’lerde hediye, özellikle nadir ve emsalsiz hediye  anlamına gelirken, 1900 tarihli Kamus-ı Türki’de hediye ile ilişkisini  kopararak garip, acayip, emsalsiz, nadir anlamlarını taşımaya başlıyor  (bkz nisanyansozluk.com). O yüzden acayip anlamına gelen tuhaf sözcüğü  ucube ile anlamdaş. Galeri, tuhaf figürleriyle tam bir tuhafiyeci  dükkânı haline gelmiş; eşi benzeri görülmemiş, tekil tür örnekleriyle  dolu. Leman Sevda Darıcıoğlu, kan bağına dayanmayan aile anlamına gelen  ‘Philia’ isimli videosunda, toplumsal cinsiyet normlarını ihlal eden  bedenleri bandajlarla birbirine bağlıyarak, çok başlı ve çok gövdeli  canavarlar yaratıyor. Altan ve Darıcıoğlu dünyanın tüm ucubelerini  tuhafiyeci dükkânında bir araya getirmişler.
Deniz aşırı bir ülke olan Kadıköy’de bir başka alacakaranlık mıntıkasına  giriyoruz bu sefer. ‘Kaçırma’ başlıklı sergi köleliğin çağdaş formunu,  insan ticaretini konu edinmiş kendisine. Göçebe Bağımsız Sanatçı  İnisiyatifi’nin girişimiyle Asfalt Galeri’de bir araya gelen sanatçılar,  göç yollarında telef olan insanların durumuna dikkat çeken işler  üretmişler. Genco Gülan 2008 tarihli ‘Frigo’ isimli videosu, havasız bir  konteynerde bolluk ülkesine yolculuk eden insanların yaşadıklarını cep  telefonu kaydıyla aktarıyor.  Konternerin alacakaranlığında titrek ve  yıkılmış yüzlerle karşılaşıyoruz. Bir alacakaranlık olarak beliren  geleceğe dair kaygılı yüzlerle.
Alaca karanlık bir tür ürperti yaratıyor bizde, tekinsiz bir mıntıkada  dolaştığımızı hissediyoruz. Bir zamanlar TV’de yayınlanan Alaca Karanlık  Kuşağı da bizi ürpertmek için tasarlanmıştı. Ne diyordu dizinin  başındaki dış ses:   “Bir başka boyuta geçmek üzeresiniz… Hayal gücünün  olağan dışı diyarına yolculuğa çıkıyorsunuz.” 
Sıradanlaştırdığımız gündelik olaylar, alaca karanlık kuşağında tuhaf,  tedirgin edici olaylara dönüşüyor. Kendimizle karşılaşmak bile tuhaf bir  titreme yaratabilir alacakaranlıkta. Genç İngiliz Sanatçılar grubundan  olan Marc Quinn’in Saatchi Koleksiyonu’nda sergilenen ‘Self (Kendi)’  isimli yapıtını ilk kez görenlerin “omurga boyunca yayılan, ürpermeye  yakın, bir çeşit aşırı heyacan duygusu yaşadıklarını” belirtiyor Peter  de Bolla, Sanat ve Estetik kitabında (Ayrıntı Yayınları). Quinn,  Rembrant’ın otoportrelerinden esinlenerek, beş yıllık aralarla kendi  büstünü yapıyor.  Başının dişçi alçısıyla alınan kalıbının içini kendi  kanıyla doldurmuş ve katı formunu koruyabilmesi için içi sanatçının  kanıyla dolu bu yüz kalıbının eksi altı derecedeki bir soğutucunun  içinde korunması gerekiyor.  İnce ve kırılgan bir buz tabakasıyla kaplı  alçının çatlaklarından sızan kanlı bir büstü görmek, insanlarda tuhaf  bir duygulanım yaratıyor. Sanat, bizi gün ışığının sıradan dünyasından  kopararak, alacakaranlığın belirsizlik kuşağına sokabiliyor, ürpermeye  hazır olun.
Not: Teşvikiye’deki 44 A Sanat Galerisi’ndeki ‘Tuhaf’ başlıklı sergi 2  Mayıs’a, Kadıköy Asfalt Galeri’deki ‘Kaçırma’ temalı sergi ise 10  Mayıs’a kadar görülebilir.
(Birgün)