Kaçakçı bir “eşek” bulur nasılsa...
Mayın tarlasına sürer...
Mayına denk gelirse eşek gitti...
Yok eğer mayına denk gelmediyse, kaçakçı zaten eşeğin ayak izine basa basa yürüyüp geçer öte yana...
*
Siyasetin mayınlı tarlalarında keza...
Televizyonda her an görürsünüz onu...
“Mayın eşeği televizyona da mı çıkıyor?” diyeceksiniz...
Tutamazsınız bile...
Gecede üç yere çıktığı olur...
Ne kadar dolansa o kadar iyi...
Televizyonda izlerken anlarız:
Hah...
Mayın eşeğidir...
*
Siyasetçinin basmaya korktuğu mayınlı alanlar söz konusu olunca; kutsallar, değerler, dokunulmazlar, tabular, yüceler...
Mayın eşeği öne sürülür...
Eşekte akıl olsa sorar:
“Her şeyi sen biliyorsun, her şeyi sen yapıyorsun, her şeye sen kadirsin, her şeye dilini sokuyorsun... Kimseye danışmaz, kimseye söz hakkı vermez, kimseyi adam saymazsın... Bu sefer hayret bir şey, niye ben öndeyim?..”
Sahibinin gerekçesi vardır:
“Ama eşek olan sensin...”
“Ya patlarsa?..”
“Sen kaybettin...”
“Patlamazsa?..”
“Ben kazandım...”
*
Devrim yasalarının silinmesinde, ulusal bayramların ıskalanmasında, okulların dergâhlaştırılmasında, türbanın kamuya girmesinde, askerlerin ezilmesinde, yargının bitirilmesinde, ulusalcılığa saldırılmasında, “Türk” tanımının çizilmesinde öne sürülen hep mayın eşekleriydi, ilk yolu açtılar...
Patlama olmadıysa gelip geçtiler...
Diyelim ki “4+4+4”te mayın patlamadı...
Geçildi...
Ama tabelalardan “T.C.”nin silinmesinde kamuoyu patladı...
Eşek gitti...
*
Akıl olsa söyler mi:
“Ulusal devlet yıkılsın...”
“Türkiye eyaletlere bölünsün...”
“Cumhuriyet yeniden kurulsun...”
Ama söylüyor...
Mayın eşeğidir ne de olsa...
16 Nisan 2013 - Cumhuriyet