DÜNYANIN en büyük 20 ekonomisi arasına giren, Batı ekonomilerinin kriz  içinde savrulduğu bir dönemde etkileyici büyüme oranları yakalayan  Türkiye, iş büyümenin insani ve sosyal gelişmeye tahvil edilmesine  geldiğinde aynı başarıyı gösterebiliyor mu?
 
Birleşmiş  Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) geçenlerde açıkladığı “2013  İnsani Gelişme Endeksi Raporu”, bu soruya olumsuz bir yanıt veriyor.  Türkiye insani gelişme sıralamasına giren 186 ülke arasında 90’ıncı  sırada yer alıyor. Yani dünya sıralamasının ortasında bir yerde duruyor.
BM, bu endeksi bir dizi ölçüt üzerinden hesaplıyor. Bu hesaplamada,  ortalama yaşam beklentisi süresi (74.2), 25 yaş üstü nüfusun ortalama  eğitim süresi (6.5), beklenen ortalama eğitim süresi (12.9), kişi başına  düşen gayrisafi milli hasıla (13.710 dolar) ve milli gelir  sıralaması-insani gelişme sıralaması farkı (-32) gibi 5 temel ölçüt esas  alınıyor. 
Türkiye, kişi başına düşen milli gelirde son yıllarda  ilerleme gösterse de, diğer kategorilerde hâlâ düşük bir performansa  sahip olduğu için insani gelişme endeksinde dünya sıralamasında  ortalardan yukarı doğru bir türlü çıkamıyor. 
Bir kıyaslama  yapabilmek açısından bundan önceki yıllara bakabiliriz. UNDP’nin 2010  sıralamasında Türkiye 169 ülke arasında 83’üncüydü. 2011’de daha  kalabalık bir listede 187 ülke arasında 92’nciliğe düştü. 2012’de rapor  çıkmadı. Aslında 2012 raporu yerine geçen 2013 raporunda Türkiye bu kez  186’lık bir listede 0.722’lik bir endeks değeri ile 90’ıncı sırayı  tutuyor. 
Dünya liginde tam nerede durduğumuzu görebilmek için  aslında yakın endeks değerleriyle Türkiye’nin biraz önünde olan ve  arkasında dizilen bazı ülkelere göz atmamız yeterli. Önde olanlar: İran  (76), Bosna (81), Umman (84), Brezilya (85), Jamaika (86), Ermenistan  (87), Ekvador 89. Hemen arkadan gelen ülkeler: Kolombiya (91), Sri Lanka  (92), Cezayir (93), Tunus (94).
Bu sıralamada Türkiye açısından çok düşündürücü bir durum var. O da  milli gelir sıralaması ile insani gelişme sıralaması arasındaki fark  üzerinden hesaplanan değerdeki kötüleşme. Bu değerin artı çıkması,  insani gelişmenin ekonomik gelişmenin önüne geçtiğini, eksi çıkması ise  insani gelişmenin ekonomik büyümenin gerisinde kaldığını gösteriyor.  İnsani gelişme endeksinde dünya birincisi olan Norveç’te bu değer ‘artı  4’. Türkiye’de ise ‘eksi 32’. Türkiye’nin bu başlıkta dünyadaki en  yüksek eksi puana sahip ülkelerden biri olduğuna dikkat çekelim. Bu oran  Batı ülkelerinde genellikle artı çıkıyor.
Daha da vahim bir durum  var. Bu değer, UNDP’nin bir önceki 2011 raporunda ‘eksi 25’ti. 2010  raporunda ise ‘eksi 26’. Bu değerin 2012 sonu itibarıyla ‘eksi 32’ye  yükselmiş olması Türkiye’de ekonomik büyüme ile insani gelişme  arasındaki makasın giderek açılmakta olduğunu gösteriyor.
İnsani gelişme endeksiyle birlikte hazırlanan alt endeks listeleri de  çok önemli. Rapordaki önemli bir tablo “Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi”ni  konu alıyor. Bu listede Türkiye bir önceki rapora kıyasla biraz düzelme  göstermekle birlikte, yine de küresel ligin ortasında bir yerde  konumlanıyor.
Bu endeks, doğum sırasında anne ölümleri, 15-19 yaşları  arası genç anne doğumları, parlamentodaki kadın milletvekili oranı, 25  yaş üstü nüfus içinde lise mezunlarının oranı ve çalışarak ya da iş  arayarak işgücü piyasasına katılan kadınların toplam çalışabilir kadın  nüfusuna oranı gibi ölçütler esas alınarak hesaplanıyor. Bu endekste  2011 sıralamasında Türkiye 138 ülke arasında 77’nci olurken, 2013’te 147  ülke arasında 68’inciliğe yükselmiş. Burada, insani gelişme endeksine  kıyasla olumlu bir yöneliş söz konusu. 
Sonuçta, Türkiye’nin insani  gelişme alanında kat etmesi gereken çok uzun bir yol var. Başbakan Recep  Tayyip Erdoğan, 2023’te Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümüne büyük  iddialı hedeflerle yaklaşıyor. Erdoğan, sıkça dünyanın ilk 10 ekonomisi  arasına girme hedefinden söz ediyor, 2023’e ilişkin büyüme ve ihracat  rakamlarını vurguluyor. 
Kuşkusuz, bir ülkenin büyük hedeflerin  peşine düşmesi güzel bir şey. Ancak 2023’e bakarken artık Türkiye’nin  insani gelişmede dünya sıralamasındaki vasat durumunun iyileştirilmesi  yönünde de iddialı hedefler koymak ve bunları hayata geçirmek zamanı  gelmedi mi?
(Hürriyet)