Diyelim ki TRT’nin önüne öpüşme sahnesi geldi...
Program müdürü görünce zıplar...
Kanguru gibidir artık o...
Merdivenleri zıplaya zıplaya daire başkanına çıkar...
Daire başkanı da başlar zıplamaya...
İkisi birden zıplaya zıplaya müdüre çıkarlar...
Müdür bakar ki öpüşme sahnesi, zıplamaya başlar...
Üçü zıplaya zıplaya genel müdüre...
Genel müdür görünce, normalde insanın aklına sevişme eylemi gelmez mi?.. Bunun gözünün önüne Bülent Arınç gelir...
Başlar zıplamaya...
“Baba kanguru” olur...
Halının kenarında zıplaya dönerler...
Bir keresinde kadına “buzlama” yapmışlardı, erkek tek başına öpüşüyordu...
Buzlamaya “Seni seviyorum” dedi...
Buzlama yanıt verdi:
“Oh sevgilim...”
Kokain çekiyorlar filmde diyelim...
Jiletle kokaini bahçe seti gibi yapıp küçük hortumu camın üzerinde dolandırıyorsun, burnundan çektikçe genzine dolduruyor kokaini...
Televizyonlar göre göre, teyzeme ver çeksin...
Buna sansür yok...
Ama adam sigara yakınca bulutluyorlar, bir tek dumanı gözüküyor...
İnsanlar aptal oldukları için anlamıyorlar, sanıyorlar ki rujlu kadının içi yanıyormuş gibi hani...
Ya da sigara tutan eli aşağıdaysa, demek ki kovboyun apış arasında yangın çıktı...
Ve herif dumanı tüten pipisini alıp içti...
Görmüyorsun ki...
Demek özel televizyon da değişime ayak uydurdu, televizyondaki dizide abajurun altındaki minik cam heykelin meme ucuna sansür uyguladılar...
Sigarasız dumandan sonra...
Uçsuz meme...
Yunus Emre’nin şiirine, meydandaki heykele, uçaktaki hostese, okuldaki çocuğun eteğine, duvardaki afişe, filmdeki omuza sansür uygulayan bir memleketti anlayın artık...
Tesettüre girdi Türkiye...
Bundan böyle yasaklı, örtülü, kapalı, bulutlu bir yaşama alışmalısınız...
Ya da “buzlamayı” badem bıyığa siz yapacaksınız...
Toz olsun...
14 Şubat 2013 - Cumhuriyet