Tarihteki en yeni olay nedir, en canlı düşünce hangisidir sorusuna verilebilecek yanıtlardan biri şudur:
Halkın belleğinde en taze olan, en yeni olandır.
Bu anlamda değerlendirdiğimizde Mustafa Kemal Atatürk ve başardıkları hâlâ güncelliğini, yeniliğini korumaktadır.
Atatürk’ü ve düşüncelerini ortadan kaldırmak isteyenler iki yöntem üzerinden hareket ediyorlar; unutturmaya çalışmak, saldırıya girişmek...
Ne yazık ki, ikisi de tutmuyor!
Unutturma çabaları her seferinde geri tepiyor, yeniden doğuyor.
Her saldırı da Atatürk’ü daha güçlü hale getiriyor.
Çünkü Atatürk her adımını bilimin ve aklın aydınlığında attı. Atatürk’ün birincil hedefi halkı yönetmek değildi; aydınlatmak, daha ileri götürmekti. Onu büyüten, her dönem canlı tutan ve hedef haline getiren bu özelliği. Çağının yöneticilerinin çoğu tarih sahnesinden silindi. Çünkü onlar dönemin en güçlü yönetim araçlarını kullanıp iktidarlarını sürdürdüler. Atatürk ise başöğretmen olmayı, baş yönetici olmaya tercih etti.
***
Ölümünün 74. yılında, Atatürk’ü ölümsüz kılan halkın, onu anıp anmayacağı değil, nasıl anacağı tartışılıyor.
29 Ekim’in büyük bir katılımla ve coşkuyla kutlanmasının ardından günlerce 10 Kasım konuşuldu.
Elbette en uygar olanı, bayramın bayram gibi kutlanması, anmanın da anma gibi olmasıdır. Ancak, başta vurguladığımız gibi Atatürk’ü ve eserlerini silmek için her yöntemin denendiği böyle bir ortamda, toplumun kendi içinden gelen bir enerjiyle değerlerine sahip çıkması, uygar bir toplum olmaya giden en sağlam yoldur.
Az çok demokrasiyi tatmış hiçbir topluma böylesi şeyleri zorla yaptıramazsınız. Ne zorla anma yaptırabilirsiniz ne de yasak koyabilirsiniz.
29 Ekim-10 Kasım sürecinde ortaya çıkan enerji, Türkiye’nindir. Hiçbir kesime ait değildir. Halkın içindeki köz, biraz heyecanla kora dönüşmüş, alevlenmiştir.
Çağdaş toplum, değerlerine sahip çıkma bilincine varmış toplumdur.
Bu yönde ortaya çıkan enerjinin, ışığın demir parmaklıkların arkasından ne kadar güzel göründüğünü tarif etmek için şöyle bir cümle kurabilirim:
Özgürlük gibi bir şey!
10 Kasım, Atatürk’ü ölüm yıldönümünde anmak değildir. Atatürk’ün ölümsüzlüğünü karşılamaktır.
10 Kasım bir yas günü değildir, yaş günüdür. Her 10 Kasım Atatürk’ün tarihe eklendiği yeni bir yıldır.
***
Bu sütunlardan aylardır, yeri geldikçe, kendimce şu vurguyu yapıyorum:
100. yıl bizimdir!
Evet, Atatürk’ün en büyük eserim dediği Cumhuriyet’in 100. yılı, onu kuruluş temelleriyle birlikte kutlamak isteyen herkesindir.
Ne olursa olsun, hangi amaçla olursa olsun 100. yılı sahiplenmek isteyenlerin artması iyidir. Zira, bütün taklitler gerçek olanın yanında yapay kalacaktır.
100. yıla giden yolda, 29 Ekim’ler ve 10 Kasım’lar birbirini çoğaltan mücadele günleridir. Cumhuriyet’e sahip çıkabilirsek Atatürk’ü anmanın bir anlamı olabilir. Atatürk’ü anlayabilirsek, Cumhuriyet’i kutlamanın bir anlamı olabilir.
En büyük anma, en büyük buluşmayla olur.
Bugün Anıtkabir’de ve yurdun, dünyanın dört bir yanında Atatürk buluşmasına katılan herkese selam olsun...
(Cumhuriyet)