Yenikapı’da kurtarma kazıları devam ediyor ve her geçen gün İstanbul’un tarihini olduğu kadar, insanlık tarihini de aydınlatan yeni bulgular ortaya çıkıyor. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi için Yenikapı’nın “ticaret kapısı” olmaktan öte bir değeri yok.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin yürüttüğü, Marmaray tüp geçit projesi sebebiyle başlatılan Yenikapı Kurtarma Kazıları tüp geçit inşaatının yanı sıra 8 yıldır devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Avrupa yakasındaki Halkalı ile Anadolu yakasındaki Gebze’yi birbirine bağlayan 76 km’lik ulaşım projesinin Üsküdar ile Yenikapı arasındaki 13.6 kilometrelik kısmının bir tüp geçitle bağlanmasını öngören projenin 4 Nisan 2009’da bitirilmesi hedefleniyordu. 17 Aralık 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararına göre, “kazıların sebep olduğu gecikme yüzünden” projenin bitirilmesi için öngörülen tarih 29 Ekim 2013 olarak belirlendi. Ancak yaklaşık 60 bin metrekarelik bir alanı kazılmış olan ve insanlık tarihine ilişkin birçok önemli bulgu sağlamaya devam eden Yenikapı yerleşimi, Marmaray Yenikapı Transfer Noktası Projesi ile gün be gün karanlığa gömülüyor.
İstanbul’un tarım yapılan en eski yerleşimi
1952’de Prof. Dr. Halet Çambel ile Kurt Bittel tarafından başlatılan, Prehistorya uzmanı arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’a göre ulaşım ve altyapı projelerine paralel olarak gerçekleştirilen araştırma kazıları dışında İstanbul’daki tek sistematik arkeolojik kazı olan Fikirtepe kazıları, kentin Neolitik geçmişine ilişkin önemli veriler sunmuştu. Yenikapı ise, tarım toplumunun ve ilk yerleşimlerin ortaya çıktığı Neolitik dönemin İstanbul’daki yerleşim tarihini aydınlatan bir başka kanıtı olmaktan öte, 2700 yıllık bir geçmişi olduğu sanılan tarihi yarımadanın geçmişinin aslında 8500 yıl öncesine dayandığını gösterdi.
9 Mayıs 2004’te Tayyip Erdoğan’ın temel atmasıyla başlayan Yenikapı Kurtarma Kazıları sonucu bugüne dek İstanbul'un Neolitik, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait birçok buluntu elde edildi. Kazılarda 2008’e dek, Bizans dönemine tarihlenen ve kentin ilk ticaret limanı olan 1600 yıllık Theodosius Limanı ve çeşitli gemi batıkları deniz seviyesinden aşağıda 1 ila 6.30 metre derinlik arasında keşfedilmişti. Son olarak liman bölgesinde 2011’in Haziran ayında İstanbul’un denizcilik tarihine ilişkin önemli veriler sunan bir ahşap gemi kalıntısı daha bulundu. Theodosius Limanı yöresinde bulunan 35 adet gemi batığı, Bizans döneminde İstanbul’da deniz ticaretinin ne denli gelişkin olduğunun bir göstergesi.
Kazı boyunca ayrıca Bizans döneminde yapılmış olan “Konstantin Suru”, bir Bizans kilisesi, Neolitik döneme ait 9 iskelet kalıntısı, farklı mimari yapılara sahip mezarlar ile deri sandaletler, ahşap kaplar, taraklar, kaşıklar, amforalar, gemi makaraları, çıpalar, metal aletler, heykeller, mimari kalıntılar, terazi ağırlıkları gibi yaklaşık 40 bin adet taşınabilir tarihi eser bulundu.
Yenikapı insanlık tarihi için yeni sorular üretiyor
Bulunan eserler İstanbul’un kent tarihini olduğu kadar, insanlık tarihini de aydınlatıyor. Alanda çalışma yürüten arkeologlar ve antropologlar, Yenikapı’daki buluntuların insanlık tarihi ve dünya arkeolojisi açısından birçok yeniliğe işaret ettiğini belirtiyorlar.
İlk olarak 2008’de, Theodosius Limanı’nın altındaki bir katmanda ve 6 bin 500 metre derinlikte çıkarılan 4 insan iskeleti ile ahşap eşyalar ve savunma silahları ile İstanbul’un yerleşim tarihini değiştirecek bulgular elde edilmiş oldu. 2011’in Mart ayında bulunan 8500 yıllık iki mezarın ise cenin formunda hoker mezar ve ölülerin yakılarak kemiklerinin doldurulduğu çömlek biçiminde urne mezar biçiminde olması Neolitik dönem izlerinin İstanbul’da varlığının kanıtlanmasını mümkün kıldı.
Yenikapı’da bulunan bu mezarların mimari yapısının şimdiye dek bilinen mezarlardan çok farklı olduğu biliniyor. Birkaç on yıl içerisinde çürüdüğünden arkeolojik yerleşimlerde çoğu zaman kalıntılarına rastlanamayan ahşabın ise, Yenikapı’da topraktaki siyah kil sayesinde korunarak bugüne kadar ulaşabildiği bilinmekte. Ayrıca, yüzyıllardır tarım arazisi olarak kullanılan bölgede çok katlı binaların inşa edilmemiş olmasının alandaki kalıntılara zarar vermediği uzmanlar tarafından dile getiriliyor.
11. yüzyıla tarihlenen gemi batıkları ile Neolitik döneme ait mimari kalıntıların arasındaki tabakalaşmış denizsel olguların ise, Marmara Denizi'nin son 10 bin yıl içinde geçirdiği değişimlerin anlaşılabilmesi için veri sağladığı belirtiliyor. Ayrıca Yenikapı’da geç Osmanlı dönemine tarihlenen bazı imalathanelerin mimari kalıntıları ile bazı seramik ve cam buluntular, 19. yüzyılda alanın ilaç yapımıyla ilişkili bir işlevi olabileceğini gösterdi.
Neolitik dönem insanının fiziksel özellikleri aydınlanabilir
Yenikapı’da son olarak M.Ö. 5500 ile 6300 yılları arasına tarihlenen, deniz seviyesinin 8.2 metre altında çok sayıda ayak izine erişildi. Siyah kilin koruyucu özelliği sonucu bugüne dek bozulmadan ulaşan ve düzensiz konumlarından ötürü törensel bir toplanma eylemini gösterdiği düşünülen ayak izleri, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’a göre basış şekli ve açısından yola çıkılarak Neolitik dönemde yaşayan insanların vücut ölçüleri ve morfolojilerine ilişkin veri sağlayabilir. Ayak izlerinin deri sandalet giymiş insanlara ait olduğu, dolayısıyla Neolitik dönem insanının giyim biçimine ulaşılabileceği belirtiliyor. İBB’nin şirketi BİMTAŞ tarafından finanse edilerek taranıp dijital ortama aktarılan ayak izlerinin metro istasyonunun tam ortasında bulunduğu için yerinde korunmayacağı açıklandı.
Yenikapı’da kentsel rant, tarihe galebe çalıyor
Yenikapı’da kazıların yanı sıra devam eden Marmaray inşaatı bölgenin yalnızca bir ulaşım transit noktası olmaktan öte, yeni bir kentsel dönüşüm alanı olması için zemin yarattı. Geçtiğimiz yıl “Yenikapı Transfer Noktası ve Arkeopark Alanı” için davetli uluslararası bir mimarlık yarışması açılarak İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bölgeye biçilen “ekonomik potansiyel” gözler önüne serildi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yarışma için yayınladığı mesajındaki, projenin yaratacağı kentsel dönüşüm rantını müjdelediği şu sözleri Yenikapı’nın İBB için esas önemini özetliyor:
“İstanbulumuz, geçmişte üç medeniyete başkentlik yapmış zengin tarihi ve kültürel değerleri ile Asya ve Avrupa’nın birleştiği bölgede küresel ölçekte bir kültürel, ekonomik ve ticari jeneratör metropol özelliğindedir. Kentimiz için bu bağlamda günümüzün değişen mekânsal stratejilerini de hızla kurguluyoruz.
(…) Yenikapı’da yüksek oranda erişilebilirliğin getireceği yeni merkezleşme metropolün deniz yolu, havayolu ve karayolu ulaşım dinamiklerinin yanı sıra metropoliten ölçekte kentsel gelişim ve yenilenmeyi etkileyebilecek bir potansiyele sahip.
Yenikapı bütün bu zengin işlev ve ilişkileri barındıracak bir alan olarak metropolün tam anlamıyla “yeni kapısı” konumunda hizmet verecektir.”
Yenikapı, İstanbul 2023 Planı içinde yer alıyor
AKP’nin ulaşım ve yerel yönetimler sözcülerinden olan AKP eski Erzurum milletvekili Mustafa Ilıcalı da, 2010 Avrupa Kültür Başkenti bağlamında Mayıs 2008’de düzenlenen toplantılardan birinde “İstanbul 2023 Modeli”ne göre hazırlanan ulaşım planını açıklayarak Yenikapı’nın bu planın odağında yer aldığını söylemişti. Marmaray ve entegrasyon süreçlerinde 2006 yılından bu yana çıkarılan komisyon ve koruma kurulu kararlarının hukuka uygun olduğunu iddia eden Ilıcalı, “Yenikapı’nın transfer merkezi olma özelliği kesinlikle ortadan kaldırılamaz” demişti.
İnsanlık tarihi AKP için çanak çömlekten ibaret!
Tayyip Erdoğan ise 26 Şubat 2011’de İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi temel atma töreninde, “Bize gecikmek yakışmaz, ertelemek yakışmaz. Sürekli yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, yok şu çıktı bu çıktı ile önümüze engeller koydular” diyerek Yenikapı'daki bulgulara biçtikleri değeri göstermişti. 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden önceki Nisan ayında ise 2023 İstanbul’u için “Kanal İstanbul” projesini ilan eden Erdoğan, Kanal İstanbul’a karşı çıkan zihniyetin 1. ve 2. köprüye ve Marmaray projesine karşı çıkan zihniyetle aynı olduğunu söyleyerek, bu zihniyetin “Marmaray Projesi’ni çanak çömlek yüzünden 4 yıl geciktirdiğinden” tekrar şikayet etmişti.
Kazılarda usulsüzlük diz boyu
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve yüklenici firmanın kazının bitirilmesi için uyguladığı baskıların sonucu olarak, 200’i aşkın sayıda işçinin ve birçok arkeolog, antropolog, mimar, sanat tarihçisi ve fotoğrafçının çalıştığı kazıda 2008’de birçok çalışan işten çıkarılmıştı. Kazılardan sorumlu olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin işten çıkarılmalara sessiz kaldığını belirten bazı kazı çalışanları, işten çıkarılanların kazılarla ilgili en yetkili ve deneyimli kişiler olduğunu, amaçlananın da kültürel tahribat yaratmak olduğunu belirtmişlerdi.
İstanbul 4 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu da, 20.08.2008 tarihli ve 2306 sayılı kararı ile Marmaray inşaatının Yenikapı-Yedikule etabının ruhsatsız olduğunu tespit ederek, usulüne uygun biçimde kazılara devam edilmeden inşaatın devam edemeyeceğine, bu halde "Yenikapı istasyon alanında doğal zemin kotuna ulaşıncaya kadar arkeolojik katmanların tespitine yönelik çalışmaların İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü denetiminde bilimsel kazının gerektirdiği, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'nün belirleyeceği yöntemlerle sürdürülmesinin devamına, doğal zemin kotuna ulaşıldığının belgelenmesine” karar vermişti. Ancak dönemin İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü ve Marmaray Kazıları Başkanı Dr. İsmail Karamut koruma kurulunun kararını reddederek, “kazı başkanı olarak işine karışılamayacağını” iddia etmiş ve kazı alanına iş makinelerinin sokulmasını savunmuştu. Kazı çalışanları ise koruma kurulunun kararının uygulanmadığından şikayet ederek, "Bilimsel arkeoloji, buluntunun geldiği alanı karış karış araştırmayı gerektirir, iş makinesiyle balçığı kazımak değildir. 'Balçık kenara alınıp araştırılacak' deniyor. Kepçe darbelerinin balçığın içindeki buluntulara vereceği zarar düşünülmeden konuşuluyor" demişlerdi. Kazılar şu anda İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan tarafından yönetilmekte.
soL – Haber Merkezi