İbrahim Şahin'in tutuklanmasıyla devam eden süreç Mehmet Ağar'ın bu soruşturmanın bir yerinde yer alıp almayacağı sorusunu gündeme getiriyor.
Memleketimizin listeleri meşhurdur. Bunlardan biri de 1993 senesinde  dönemin başbakanı Tansu Çiller’in elindeydi. 4 Kasım 1993 günü Çiller  şöyle dedi: “PKK’nın haraç aldığı işadamlarının ve sanatçıların  isimlerini biliyoruz, onlardan hesap soracağız.” 
Memleketimizin tesadüfleri de meşhurdur. Çiller’in açıklamasından sonra  Behçet Cantürk ve şoförü Recep Kuzu öldürüldü. Daha sonra avukat Yusuf  Ekinci. Sonra Fevzi Aslan ve Şahin Aslan. Ardından Sağlık Bakanlığı  Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan, onun ardından avukat  Medet Serhat, avukat Faik Candan ve sonra Savaş Buldan, Adnan Yıldırım,  Hacı Karay. Hepsi öldürüldü. 
Birileri birilerinden hesap soruyordu, birilerinde bir liste vardı. 
Ne demişti Tansu Çiller o 4 Kasım 1993 günü, tekrar hatırlayalım: 
“Elimizde PKK’ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi var. Listede 60  kadar isim bulunuyor. Devlet PKK’yla olduğu gibi, PKK’ya mali destek  sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir.” 
O biçim mücadele 
Her biçimde mücadele veriliyordu. Kimsenin de bu mücadeleyi ya da onun  her biçimde olduğunu sakladığı da yoktu. Zamanının Emniyet Genel Müdürü  sonrasının İçişleri Bakanı ve Altan Tan’ın açıklamalarına bakarsanız bir  ara cemaatin pek umut bağladığı Mehmet Ağar’ın Susurluk Komisyonu’nda  söyledikleri akıllarda: “Devlet adına bin operasyon yaptık.” 
Kaldı ki Çiller’e bakılırsa “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de  şerefliydi”. Bazı katiller bazılarının gözünde şerefliydi. 
Eski Özel Harekâtçı ve Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın’ın itirafları çok  önemli. Hem Kürt meselesinin çözümüne katkı sağlayabilir hem de devlet  içindeki çete yapılanmalarının deşifre edilmesine yarayabilir. 
Liste cinayetlerini itiraf ediyor Çarkın. İtiraflarıyla birçok eski Özel  Harekâtçı tutuklandı. Ayhan Çarkın’ın cinayet itirafları kadar önemli  ve çarpıcı bir ifadesi de şöyle: “Bir ölüm listesi var. İşadamları bu  listeden çıkmak için parayı alıp İbrahim Şahin aracılığıyla Mehmet  Ağar’a veriyordu.” 
Ağır ağır 
Mehmet Ağar geçen ay, cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu  iddiasıyla örgüt yöneticiliğinden 5 yıl hapis cezasına mahkûm edildi.  Ağar dışarıda, Yargıtay’ın dava hakkındaki kararı bekleniyor. 
Ağar’ı mahkûm eden mahkeme, Çarkın’ın ifadelerini dikkate almadı. Yani  Mehmet Ağar bir örgütün yöneticisi ancak örgütün faaliyetleri açığa  çıkmadı. Örgütün faaliyetleri hakkında itiraflarda bulunan ve İbrahim  Şahin ile Mehmet Ağar’dan bahseden Çarkın’ın soruşturması ise Ankara  Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülüyor. 
Bu sebeple, Çarkın’ı sorgulayan savcılığın talebiyle İbrahim Şahin’in  tutuklanması bir kördüğümün çözülmesinin işareti olabilir. Çünkü Şahin,  bu liste cinayetlerinden Behçet Cantürk cinayetine ilişkin Ergenekon  sanıklarından Fatma Cengiz’e yolladığı, itiraf olarak değerlendirilen  bir SMS’e dayanarak tutuklandı. 
Böylece Ergenekon davasıyla eski Özel Harekâtçı Çarkın’ın itirafları  arasında bir bağlantı kurulmuş oldu. Bütün bunlar faaliyetleri belirsiz  bir silahlı örgüt yöneticisi olmaktan hüküm giymiş Mehmet Ağar’ın bu  soruşturmanın bir yerinde yer alıp almayacağı sorusunu da gündeme  getiriyor. 
Şahin’e cezai ehliyeti olmadığı yönünde görüş bildiren raporların da  incelenmesini gerektiren bir döneme giriyoruz. Hatta kim bilir,  zamanında Şahin’e siper olan gazetecilerin ilişkilerine de bir göz atmak  gerekebilir. 
Eski Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin, iddia edildiği gibi liste  cinayetlerinin talimatını mı verdi? Yoksa sorgusunda söylediği gibi bu  işlere Mehmet Ağar nedeniyle mi karıştı ve Susurluk olayı üzerine kaldı,  günah keçisi ilan edildi? 
Bilmem. Mehmet Ağar ile Tansu Çiller’e sormak lazım.
(Radikal)