Dini Eğitim Şurası: Dindar ve kindar nesiller

~ 08.12.2014, Fatih YAŞLI ~

“Her şey ben yaşarken oldu” diyordu şair; sahiden de öyle, her şey biz yaşarken oldu.

İktidarın hiçbir zaman “gizli gündemi”, “saklı ajandası” olmadı. En başından beri ne yapacaklarsa hep onu söylediler; kimi zaman açıktan, kimi zaman örtülü ama hep söylediler.

İşte neredeyse üç yıl olmuş; Erdoğan 2012 Şubat’ında AKP gençliğinin düzenlediği bir toplantıya yolladığı mesajda, Necip Fazıl’a atıfla şöyle demiş: “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, kininin, kalbinin davacısı bir nesil istiyorum.”

Ve işte o üç yılın sonunda gelinen nokta hepimizin malumu: 4+4+4’le imam-hatiplerin ortaokul kısımlarının yeniden açılması, sonrasında bütün okulların imam-hatipleştirilmesi, ardından ilkokullara kadar inen türban serbestisi ve şimdi ciddi ciddi “karma eğitimin kaldırılması”nın tartışılmaya başlandığı bir ülke.

Antalya’da toplanan ve adının “Milli” değil “Dini Eğitim Şurası” olarak belirlenmesinin çok daha isabetli olacağı toplantıda, iktidar ve yandaş sendikalar, eli hayli yüksekten “karma eğitimin kaldırılması”ndan açtılar önce.

Evet, bu öneri –şimdilik- benimsenmedi belki ama alınan diğer kararlara bakıldığında bunun adeta ölümü gösterip sıtmaya razı etmek anlamına geldiği ve gidişatın oraya doğru olduğu görülebiliyor net bir şekilde.

Tıpkı seçim barajı gibi 12 Eylül’ün bir ürünü olan zorunlu din dersi, Şura’da alınan kararlar neticesinde artık dördüncü  değil birinci sınıftan itibaren okutulacak.

Ancak, minicik çocukların beyinlerini hurafelerle, tabularla, hezeyanlarla doldurmaya birinci sınıftan itibaren girişmek yeterli gelmemiş olacak ki, “dindar nesil imalatı”na anaokullarında “değerler eğitimi” adı altında başlanacak.

“Başyüce”nin de buyurduğu üzere “anaokullarından başlayarak bir hayat tarzı” sunulacak yani çocuklarımıza ve bu hayat tarzını belirleyen değerler insanlığın evrensel değerleri değil, din ve milliyetçiliğin değerleri olacak maalesef.

Öyle ki, anaokulu çağındaki çocuklara “Allah kavramı ve Allah sevgisi” anlatılmayacak yalnız, bir pedagoji faciası olarak “cennet ve cehennem kavramları” da öğretilecek.

Tüm bunlar yeterli görülmemiş olacak ki, okullarda okutulan masallar da bundan sonra “milli ve dini değerlere” uygun bir içerik taşıyacak; Kibritçi Kız’dı, Hansel ve Gretel’di, Pamuk Prenses’ti, böyle “ecnebi” masallarla değil, kendi “öz masallarımız”la büyüyecek artık çocuklarımız!

Tıpkı zorunlu din dersi gibi, 12 Eylül’ün mirası olan “Kutlu Doğum Haftası” da unutulmamış durumda elbette ve mezhepçiliğin üzerini biraz olsun örtebilmek adına “Aşure günü”yle birlikte, “Belirli günler ve haftalar” kapsamına alınacak.

Şura düzenleyicileri, gençleri “alkolden nasıl koruyacakları” üzerine de düşünmüşler tabii ki ve turizm otelcilik liselerinin müfredatından “alkollü içki ve kokteyl hazırlanması” dersinin kaldırılması kararı verilmiş.

Yani gençler, son derece “mantıklı” bir şekilde, turizm sektöründe çalışacaklar ama turistlere içki servisi nasıl yapılır bilmeyecekler!

Tüm bu düzenlemelere uygun bir şekilde insan hakları, demokrasi ve yurttaşlık gibi “gereksiz” birtakım dersler ise müfredattan kaldırılacak.

İktidarın yeni rejim inşasının temelinde bu rejime uygun bir millet yaratılmasının olduğunu hep söylüyor ve bunu da “Sünni-Ulus” olarak adlandırıyoruz; bunun yolunun eğitimden geçtiğini ise en iyi iktidarın kendisi biliyor.

İşte Dini Eğitim Şurası’nda alınan kararlar kininin ve dininin sahibi nesiller yetiştirilmesinde gelinen noktayı gösteriyor, ahvalimiz de mücadele edeceğimiz yer de burası, buradayız!

 

 

http://www.yurtgazetesi.com.tr/dini-egitim-surasi-dindar-ve-kindar-nesiller-makale%2c9486.html

Fatih YAŞLI | Tüm Yazıları
Hits: 1632