Siyasi ve Hukuki Güç Parçalandı

~ 25.08.2014, Orhan BURSALI ~

Önce bir noktanın altını çizeyim. Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasının ardından ağıt yakmanın anlamı kalmadı. Şüphesiz muhalefetten bir insan oraya seçilebilseydi en iyisi olurdu, ama RTE’nin başbakanlığı ve partisini terk etmesinin olumlu yönlerini göreceğiz.
Daha önce belirtmiştim: RTE yoruldu, miting alanlarını terk etti. Düşünün: 12 yılda 9 seçim + çeşitli olaylarda da milleti topladığı mitingleri (Gezi zamanları gi bi) katarsak, yılda bir kez tüm Türkiye’de o şehir senin bu şehir benim halka seslendi. Bu kolay bir iş değil.
Ama tüm gücünün de bu koşmasından, kendisini AKP’li seçmen yığınına kabul ettirmesinden kaynaklandığını belirtelim. Buna, milli irade arkamda dedi ve istediği her şeyi yapabilecek bir güce sahip olduğuna inandı. Partisinde ve hükümette her isteğinin karar olarak çıkmasının ardında da bu yatıyor. Gül’ü ve yol arkadaşlarının tasfiyesinin ardındaki güç de, iktidarı altında keyfiliğin kaynağı da...
Cemaatin RTE’ye karşı; a) 2011 Şike Operasyonu, b) 2012 MİT Operasyonu ve c) 2013 Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu gibi, her biri ağır hasarlar verecek ve hükümetleri devirecek operasyonlarını göğüslemesi de yüzde 40 üzerindeki seçmen desteği iledir.
Bütün bu vartaları atlatan RTE, tabii ki parti içinde gücünün zirvesinde olacak, Cumhurbaşkanlığı’na çıktıktan sonra da parti ve hükümeti kuracaktır. 12 yıldır tek muktedir konumunu herkese kabul ettirmek için çalıştı ve yoruldu da...
Silivri davaları, gazeteci tutuklamaları ve dünyayı ayağa kaldıran büyük tepkiler... Suriye politikası fiyaskosu, Irak, IŞİD’in el altından desteklenerek büyütülmesi, Müslüman Kardeşler’le ittifakı... Muhalif gösterilere karşı artan ölçüde şiddete başvurması... 2011’den sonra itibar düşmeye başladı... Gezi ile bu itibar epey yere çakıldı...

Çankaya, bir kaçışa dönüşebilir?!
2014’te tabir caizse kapağı Cumhurbaşkanlığı’na attı... Yeni Türkiye diye lanse edilen Çankaya’ya çıkış, bir kaçış olmasın? Muktedirliğin yeni bir aşaması mı (dünkü yazımda belirttiğim gibi) yoksa süreç içinde RTE’nin gücünde bir parçalanma mı?..
Bu önemli soruyu tartışmalıyız... Çünkü sürecin, RTE’nin çizdiği 2023’e yönelik “siyaset mühendisliği” çerçevesini izlemesi çok zordur.. Bakıyorum büyük çoğunluk “muktedirin tırmanışı, çok daha kötü günler göreceğiz” düşüncesinde...
RTE, tek başlılığı daha güçlü bir şekilde sürdürmek amacındaysa da, gerçek şudur: Siyasi ve hukuki bir güç parçalanmışlığı tablosu var önümüzde... İnsanların niyetleri ile nesnel durum genellikle uyuşmaz, hele devlet tepesinde tamamen farklı konumları olan makamlar söz konusu ise...
Bir insan = iki insan olamaz, ne kadar benzeşmeler ve örtüşmeler olsa da...
Bir makam ile diğer makam, anayasal ve yasal olarak birbirinden farklı oldukları sürece, farklılık dinamik özelliklerini ortadan kaldırmaz. Ne kadar Çankaya makamı, diğer makamları ilk başta belirlemiş olsa da...
Şunu diyorum, RTE, bir Davutoğlu değildir, tersi de doğru değildir...
İki farklı makam, iki farklı anayasal süreç ve iki insan... Bunların toplamı (1) ve/veya (=) değil ve olamaz. Süreç içinde, zaman ve olaylar karşısında ayrışma olasılıkları ve makam dinamiklerinin kendi başlarına işlemesi beklenebilir ve bu doğaldır.
Bu süreçte farklılaşmayı belirleyecek olan, Davutoğlu’nun boynundaki davulu nasıl çalacağıdır, göstereceği başarı/başarısızlıklar, toplayacağı tepki veya alacağı desteklerdir.
RTE her şeyi kendi kişisel karizmasına ve siyasal geleceğine endeksledi. Peki Ahmet Davutoğlu?! Bakıyorum herkesin kesin kanaati var!

Seçmen desteğinin sırrı
Gelelim, önemli soruya: Seçmenin, RTE’nin arkasında durmasının nedeni nedir? Halkı aşağılamayın: 400 milyar dolara yakın dış borcun iç piyasaya pompalanması, önemli bölümünün tüketim mabetlerinde harcanıyor olması, halkın istediği gibi borçlanabilmesi.. Tüketici ve kredi kartı borçlanmaları yüz milyarlarla ölçülüyor. RTE’nin, faizlerin artmasıyla, bu iç tüketim cennetinin daralmasından ve oy kaybından endişe ettiğini düşünüyorum...
Konut edinme, belki de Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçeklerde seyrediyor!
Sosyal yardımlar: “2002’de 1.3 milyar dolar olan sosyal yardım tutarı 2013’te 20 milyar TL’yi aştı, ama yine AB ortalamasının yarısı kadarız.. 2002’de milli gelirin 0.5’i iken, 2013’te 1.35’e çıktı. Bu yıl 30 milyar dolar planlandı...” (Hürriyet, 21 Ağustos 2014, Neşe Karanfil’in haberi.) Ve daha neler... 50 milyar özelleştirme geliri ile bütçede önemli rahatlama sağladılar...
Davutoğlu, tüketim cennetinin azalacağı dönemde devralıyor iktidarı. Çünkü eskisi gibi dışardan para akışı için çok yüksek faizler öderler. İthalat azalacak, dış satış çok daha ucuzlayacak, ekonomi çarkları hız kesecek. Bir yıl içinde bizi bekleyen bu... Yüzde 2-3 büyüme, kriz üretecek potansiyel taşır...
Peki seçimi nasıl atlatacaklar? Önemli sorudur bu...
Yarın: Davutoğlu, pratikte parçalanan teori...
TEBRİK: Sezin San’ı Kanal B’den tanıdım. Balyoz’da yargılanan çakı gibi deniz subayı, çok yönlü kişiliğiyle sevgi toplamış Dora Sungunay ile mahkemelerde tanıştılar ve nişanlandılar. 18 yıl hüküm hiçbirinin sevgisini karartmadı. Sezin’in büyük yüreğiyle bunu göze almasının ödülü, tahliye ile geldi. Önceki gece evlendiler, mutluluklar dilerim. Balyoz’dan yargılananların pek çoğu oradaydı, sohbet ettik. Hepsi aydınlık insanlar, bence toplumu zenginleştirecekler...  

Orhan BURSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1382