Solun gücü israf edilmemeli

~ 01.07.2014, İzzettin ÖNDER ~

SOL, iki açıdan güçlü cenahtır. Sol gerek mekan gerekse zaman itibariyle güçlüdür. Sol küresel alanda güçlüdür, çünkü özellikle küreselleşme ve finanslaşma ile açıkça görüldü ki, kapitalizm hem doğa kaynaklarını hem de insan dokusunu geri dönülemez şekilde tahrip ederek denetimsiz ilerleyişini sürdürmektedir. Savaşlar, küresel ekonomik krizler, doğanın büyük tahribatı, iklimsel etkiler vs büyük çapta kapitalizmin tahripkar sonuçlarıdır. İnsanlar arasındaki inanılmaz mücadele Richard Sennet'in kitaplarında da belirtildiği üzere, insan karakterini ciddi olarak aşındırmakta, insanı yaşama küstürmekte, hatta intihara sürüklemektedir. Kapitalizm insan dokusunu ve algılamasını o denli tahrip etmiştir ki, Batı dünyasının çok ünlü üniversitelerinin akademisyenleri dahi bu gidişatı ancak belli belirsiz algılamakta ya da sermaye esiri olarak böylesi bir rol üstlenerek, ancak sistem içi geçici bazı önerilerle yaşanan yıkıma çare buldukları görüntüsü sergilemekteler. Öyle anlaşılıyor ki, bu konuda da en ünlü çıkışı 1949 yılında Albert Einstein "Niçin Sosyalizm" başlıklı harika makalesi ile yapmış ve, birkaç istisna dışında, perde kapanmıştır.

Batı dünyası sol cepheyi, kısmen zenginliği ile taraf kazanarak, kısmen de karşıtlarını toplumda ya da kurumlarda barındırmayarak sosyal cezalandırma yoluyla, içini boşaltıp, kuru kabuk şekline dönüştürerek, şimdilik oldukça zararsız bir konuma geriletmiş bulunmaktadır. Öyle ki, sağ görüş ve partilerle aynı düzeyde görülen sol partiler kimi seçimde bir adım ileri kimi seçimlerde de bir adım geriye düşebilmekte ve bu süreç demokratik işleyiş olarak algılanmaktadır, ya da halka öyle algılatılmaktadır. Sosyal demokrat açılımın da bu konudaki affedilmez günahı yanında, Blair'in "üçüncü yol" aldatmacası da komedi sahnelerinin farklı perdeleri olarak tarihte asılı durmaktadır. Marksizm'in sol hareket için sistemin olgunlaşmasının beklenmesi gerektiği yönümdeki görüşü karşısında, Batı dünyası zihinsel kapasite olarak henüz gerekli gelişmeyi yapmamış olsa gerek!

Mesele Türkiye'de, doğal olarak farklı düzey ve içerik olarak seyrini sürdürmektedir. Ancak, hemen söylemem gerekir ki, SOL'un müthiş güç potansiyelinin böylesi tahribi bu cepheyi tarih ve halklar karşısında sorumlu yapmaktadır. Sol cephenin vasi zenginliği içinde çok tartışılır olabilmekle beraber, kanaatimce Türkiye'de SOL, sistemin içte henüz olgunlaşmaması, dış ilişkilerde de emperyalizmin şiddetli baskı ve kuşatması altında olarak zaman itibariyle henüz kalkış aşamasına gelmemiştir. Bu durum, düşüncenin ya da öngörülerin aklın önüne geçmesi engellenerek, toplumun zihinsel olgunlaşma aşamasına gelmesi için yoğun birikim ve fikir yayma hamleleri ön plana geçebilir. Bu süreç yoğun çalışma ve birikim dönemini ifade eder. İçinde bulunduğumuz küreselleşme aşaması da, ekonomileri ipe dizme misali, sosyal alanda olduğu kadar ekonomi alanında da üretimin çeşitli aşamaları ile birbirine bağlamış olduğundan, işler geçmiş dönemlerin "en zayıf halka" görüşünü de şimdilik geri plana çekmiş bulunmaktadır. Tüm bu engellerin kesinlikle ümit kırıcı olarak algılanmaması gerekli olmakla beraber, tarafların bölünerek ufalanmasına da meydan verilmemelidir. Çekirdek ağırlığı yüksek atomların çekim gücü artarken, çevrenin sol cenahta toplanması ne denli güç olsa da, mücadele gücü kaybedilmemelidir. Ancak böyle bir mücadelenin iç çatışma ve fikir ayrılıklarının yaman düşman karşısında bir tarafa bırakılmasını gerektirdiği de, mücadelenin bir parçası olarak görmek gerekir.

Türkiye çok ciddi bir dönemeçtedir ve bu dönemeçte en hassas ve doğru gösterge SOL'dur. Fakat SOL'un pratikte işi zordur. Bu durum, açıktır ki, kapitalizmin kısa dönemde fevkalade işine gelir. Kısa dönemde böylesi bir güce sahip doku ile mücadele yöntemi, hele de dünya güçleri ile birleşmiş olduğu durumda, uzun döneme yönelik olmalıdır. Açıktır ki, günümüzde salt Türkiye'de değil tüm Batı dünyasında akademi de, bir üst-yapı kurumu olarak, maalesef, sağ cephenin yanındadır, çünkü sistemin pespaye koruması ve kayırması altındadır. Sistem insan karakterini yıpratırken akademiyi bunun dışında tutmaz, doğal olarak tutmak istemez. Dolayısıyla silahlı ve kalemli müdafiler tuzak kurmuş beklerken, sol cephenin biraz daha dikkatli, daha stratejik ve kısa dönem görüş ve hedefleri uzun döneme çevrildiği bir anlayış içinde olması gerektiği kanaati taşımaktayım. Türkiye'deki sol yapılanmaya tabi ki güvenimiz tamdır ve zaferin er ya da geç sol cephenin olacağı düşüncesinde bir tereddüdümüz bulunmamaktadır, ama aynı şekilde, bazı detay görüş ayrılıklarının da savaş esnasında birlikte olgunlaşmaya dönüşmesine dikkat etmenin de yararına işaret etmenin böylesi sürece dostça katkı yapacağını düşünüyoruz.

solhaber

İzzettin ÖNDER | Tüm Yazıları
Hits: 1419