Tarih çok diktatör gördü. Diktatörün psikolojisi bozulmasın diye çareler vardı. Her diktatörün ruh haline göre çözümler üretilmişti.
Adolf Hitler kanlı diktatördü.
Yahudileri yaktırdı.
Savaşlar başlattı.
40 milyon insan öldü.
Hitler’in katıldığı törenlerde kendinden önce konuşma yapacaklar “görülmüştür metinlerini” okurlardı. Danıştay Başkanı’nın, Yargıtay Başkanı’nın, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, Barolar Birliği Başkanı’nın yapacağı konuşmalar önceden Hitler’in gözlüklü danışmanlarına gönderilir, “evet şu cümleler Führer’in hoşuna gider… Şu benzetmeler ise Adolf’u çok kızdırır…” diye ayıklama yapılır, “görülmüştür” damgası basılırdı.
Görülmüştür konuşması yapılır.
Hitler, sinirlenmez.
Kendini kaybetmezdi.
Führer hep alkış isterdi.
Führer hep alkışlanırdı.
* * * *
Diktatör psikoloji benzersizdir.
Onu öveceksin.
Sürekli riayet.
Devamlı itaat.
Kesintisiz sadakat.
Sınırsız boyun eğme.
Yüce lidere eksiksiz uyum.
İranlı diktatör İmam Humeyni de bunları isterdi. Kendinden önceki diktatör Şah’ı devirmek için destek aldığı İran’daki liberalleri ve sosyalistleri; “yeterli riayet, kesintisiz sadakat, devamlı itaat, sınırsız boyun eğme, İmam Humeyni’ye eksiksiz uyum” göstermedikleri için öldürttü, işkencelerden geçirdi, İran’ın dışına kaçmaya zorladı.
Humeyni sinirlenmesin.
Egosu hırpalanmasın.
Toplantıda kendini yitirmesin.
Konuşanın üstüne yürümesin.
Böyle bir ortam isteniyordu.
Çaresi bulundu:
“Küçük diktatörler” yaratıldı.
* * * *
İran’da camide cemaate, işyerinde çalışanlara, üniversitede öğrencilere, mecliste milletvekillerine, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kuruluş yıldönümlerinde devlet önde gelenlerine yapılacak konuşmaların “küçük diktatörler” tarafından okunması yöntemi geliştirildi. Küçük diktatörler konuşmalarında aynen büyük yüce diktatör İmam Humeyni ne diyorsa onu tekrarlıyorlardı.
Büyük İmam Humeyni.
Ve küçük Humeyniler.
Konuşmaları sade onlar yaptı.
Ve her konuşmacı cümlelerini “sadakat yeminini” okuyarak bitirdi. Sadakat yemininde; “Allah’a sadakat için Peygamber’e sadık olmalıyız; Peygamber’e sadık olmak için de İmam Ali’ye; İmam Ali’ye sadakat için de bilhassa İmam Hümeyni’ye sadakat göstermeliyiz” deniyordu.
* * * *
Diktatöre sadakat şarttır.
İtalyan diktatörü Düce Benito Mussolini, boyun eğmeyenleri öldürtüyor, Iraklı diktatör Saddam Hüseyin, sadakat göstermeyenleri başkasına bırakmıyor kendi silahıyla vuruyordu. Mısırlı diktatör Hüsnü Mubarek, Sudanlı diktatör Ömer El Beşir, Zimbabve’den Migabe, toplantılarda konuşanların; “riayet, sadakat, itaat, boyun eğme, uyum” dışına çıkanlarını anında yok ediyorlardı.
Mutlak güç.
Tek adamın elinde olacak.
İstişareler de yapılacak.
İstişareler de “lidere uyumlu” yapılacak ve diktatörün çevresi, kadrosu, danışmanları, bakanları, cami hocaları, işveren destekçileri, zengin şakşakçıları, belediye başkanları, parti önde gelenleri “lider merkezli konuşmalar” yapmak zorundalar.
Yapmazlarsa!
Edepsiz…(!)
Ve arkası gelir.
* * * *
21. yüzyıla girdik.
Avrupa’da da seçimle gelen ve “ifade özgürlüğüne hoşgörülü” bazı liderler, zaman zaman diktatör eğilimlere kapılıyorlar.
İlaç teknolojisi çok gelişti.
Mutluluk hapı bulundu.
Avrupa’da şimdi diktatör eğilimler gösteren liderlere; bir devlet töreni sırasında yapılan eleştiri konuşmalarına kızıp köpürmesin ve “şişkin diktatör egoları görünmesin” diye toplantı öncesi bu mutluluk hapını yutturuyorlar.
Yani çare var.
Yeter ki niyetin olsun!
sözcü