İki dosya arasında “bu kadar hız farkının” doğmuş olması; “Ordu darbe yapacak-yargı iktidar partisini kapatacak, yine mağduru kaşıyıp yine iktidarda kalacağız” küflü sopasına sarılanların hukukla nasıl oynadıklarının göstergesi sayılır.
Çok fena benzerlik!
İkisi de dosya.
İkisi de adalet arıyor.
İkisi de gidiyor gidiyor iktidara yakın cemaatlere, tarikat tipi örgütlenmelere dayanıyor.
Fener Dosyası:
Almanya’da oluştu.
Başsavcı Dosyası:
Erzurum’da gelişti.
Almanya ile Ankara’nın uzaklığı, Erzurum ile İstanbul’un uzaklığından daha yakın. Otomobille de yakın, uçakla, trenle de yakın, yürüyerek gitsen de yakın.
Fener Dosyası:
Almanya’dan 170 günde geldi.
Başsavcı Dosyası:
Sadece 5 saat içinde ulaştı.
***
Müslümanın, Müslümanlığı alet ederek ve fakire-muhtaca-fukaraya dağıtmak üzere toplanmış paraları, “merhamet soygunculuğu yaparak” kişisel servetine aktaranların Almanya’daki ayağı yakalanmış, yargılanmış, mahkûm olmuşlar, sıra “Deniz Feneri Soygunu’nun Türkiye ayağına” gelmişti.
Dosya Türkiye’ye gelecek.
Türk adaleti hızlanacak.
Fener Dosyası soygununun Türkiye ayağında yer aldığı iddia edilen iktidara yakın kişiler de sorgulanacak, yargılanacak “adalet yerini” Türkiye’de de bulacaktı.
Fakat dosya gelmiyordu.
Gelemiyordu.
100 gün geçti gelemedi.
110 gün geçti gelemedi.
150 gün geçti.
Yine gelemedi.
Dışarıdan suç dosyaları isteme görevi olan Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne bağlı teşkilatın bir Genel Müdürü, 3 Genel Müdür Yardımcısı, 4 Daire Başkanı, 30 tetkik hakimi, 5 şube müdürlüğü, gelen evrak-giden evrak, mütercimler, telefonlar, masalar, sandalyeler, dolaplar, bilgisayarlar, internet bağlantıları, müstahdemler, sekreterler, çaycılar, getir-götürcüler, toplam 124 çalışanı bulunmasına rağmen Almanya’dan Deniz Feneri Dosyası ancak 170 günde gelebilmişti.
***
Dosyanın içinde taşıdığı bilgi, belge, suçlama, iddianameler; cemaatlere, yandaşlara, bakanların arkadaşlarına “Suçlu ayağa kalk” diyorsa dosyanın ulaşma hızı kaplumağalaşıyor.
170 günde geliyor.
Dosyanın içinde taşıdığı iddialar, kanıtlar, belgeler; 4-6 yaş arasındaki çocuklara yasadışı bir şekilde dini eğitim veren cemaatlerin üstüne giden ve cemaat mensubu bazı işadamlarının bazı bakanlarla ihale kapma konuşmaları yaptığını teknik takiple belgelemiş birinci sınıf başsavcının burnunu sürtmeyi ve korkutmayı kapsıyorsa dosyanın ulaşma hızı bu kez süpersonikleşiyor.
5 saat içinde geliyor.
Dosyalar arasındaki hız, unutkanlık da yaratıyor. Son haberi duydunuz mu kim neyi unuttu: Almanya’dan 170 günde gelen ve Ankara’ya geleli ise 355 gününü dolduran dosya üzerinde çalışan 3 savcının sorgulaması sırasında; Almanya’daki Deniz Feneri ile Türkiye’deki Deniz Feneri bağını gösteren siparişlerin tedarikçisi şirketin sahibi T.İ, “Bu siparişleri size kim verdi? Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’ı tanıyor musunuz?” sorularına “Bir süre önce hafızamı kaybettim, malların nereye teslim edildiğini unuttum” cevabını verdi.
Dosya arasındaki hız!
Vız… Vız… Vız!