Adım adım karşı devrim: Helal Lokanta’ya kadar ulaştık. “Helal Lokanta’nın Hukuku” da netleşti.
Yönetmenliği çıktı.
Lokantalar ikiye ayrılacak.
Helal Lokanta.
Haram Lokanta.
Lokantacı seçimini yapacak.
“Helal Lokanta” işletirse ona “Helal Lokantacı” denilecek. Helal Lokanta’nın garsonları haliyle abdestli olacaklar ve “Helal Garson” diye çağrılacaklar. Lokantacı, garsonlarla komileri de mutlaka namaza özendirecek.
Xxx
Daha net anlatayım.
Lokantacı, önce “Helal Lokanta” mı yoksa “Haram Lokanta” mı işleteceğine kendisi özgür iradesiyle karar verecek. Türkiye ile İran’ın farkı şimdilik burada duracak. Türkiye’de şimdilik bizim lokantacı, kendi istek ve arzusuyla Türk Standartlar Enstitüsü (TSE)’ne gidecek, başvurusunu yapacak.
Belgelerini dolduracak.
Harçlarını yatıracak.
Başında şimdilik “Türk” olan bizim TSE, İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı İslam Ülkeleri Standardizasyon Enstitüsü (SMIIC) standartları çerçevesinde “Helal Hizmet Belgelendirmesi” yapacak. Lokantacıya “Helal Lokanta Belgesini” verecek. Böylece lokantacı, haramdan arınacak.
Olacak Helal Lokantacı.
Müşteriler de helal müşteri.
Kazançlar da helal.
Xxx
Diyeceksiniz ki, zaten bu ülkenin hiçbir kentinde (İstanbul’da Ankara’da bir ya da iki yer hariç) İslam dini için haram sayılan domuz etli yemek pişirilmiyor, satılmıyor. Ne saçma, ne gereksiz bir ayrım yapılıyor!
Siz böyle diyorsanız!
Siz eskide kalmışsınız.
Laik hukuka göre düşünüyorsunuz. Şimdi, karşı devrimi yaparak eski laik hukuku bitirmiş ve “Türkiye’ye Özgü Başkanlık Sistemine” geçme hazırlığı içinde karşı devrim geldi ve onun hukuku işlemeye başladı. “Laik Hukuk”tan vazgeçip “Helal Hukuk”a atlayarak; “Helal Lokanta” ya ulaşmamız; domuz etli yemek satılmasın diye değil…. “Helal Lokanta” içki içilmesin diye bina ediliyor. TSE’den alınmış ve görülür bir yerde asılmış olan “Burası Helal Lokantadır” belgesi gösterilsin diye onun hukuku örülüyor.
Xxx
Henüz İran olmadık.
Adım adım olacağız.
Diyelim ki, bir esnaf, “Helal Lokantacılığı” seçti. Fakat lokantasının bulunduğu semtte içkisiz masaya oturmayan sosyetikler, batılı yetiştirilmiş zenginler, öğlen rakıcıları, akşamcılar, hem içkisini içen hem camisine gidip ibadetini yapan Atatürkçü bir kesim var; onlar için de içki servisi yapmak istiyor. Lokantacı, bu durumda, hem helale ve hem harama çalışabilecek!.
İkinci bir mutfak açacak.
İkinci bir aşçı alacak.
İkinci garsonlar çalıştıracak.
Masalar ayrı olacak.
Çatal, bıçak, kaşık ayrı…
Peçete, kürdanlar ayrı…
Lokantanın içki vermeyen “Helal Bölümü” ve lokantanın içki veren “Haram Bölümü” şimdilik aynı çatı altında olabilecek fakat girilen kapılar ayrı ayrı...
Biz henüz İran olmadık.
Xx
Yeni Anayasa yapılsın.
Yeni Yüksek Yargı Paketi çıksın; “kuvvetler ayrılığından kuvvetler tekliğine eksiksiz geçilsin ve yargı da bütünüyle Başkan Tayyip Erdoğan’ın emrine verilsin” o zaman Türkiye olacak İran!
Türkiye’nin hukukçuları!
Bir ışık yakın.
Halka yeni hukuku anlatın!
Örtünün altında ne var?
Halk örtünün altını da görsün.