İktidar basınının bulvar gazetesinde “köşe yazarı” görüntüsü altında yazan bir utanmaz, eline tutuşturulan veya belki de bizzat kendisinin de içinde bulunduğu komployu haber veriyor okurlarına: Operasyonu MİT ve Emniyet birlikte planlamış ve son yılların en önemli “çökertmesi”ymiş. Bombalar... silahlar... kozmik bilgiler... yabancı ülkelere ülke sırlarını kriptolayarak çekmeler... falan filan. Habere bakın heyyy: “12 çelik kapıyı kırarak içeri girmeyi başaran polis..”..
Verilmek istenen görüntüyü anlıyorsunuz değil mi: Bir fesat yuvasını dağıtıyoruz.. 12 çelik kapı.. kimin aklından çıktı bu fantastik baskın haberi? Merak ettim, medya adlı dünyada, polisin, MİT’in ve iktidarın saptırıcı yalanlarını yaymakla ve kamuoyu oluşturmakla görevli kaç yüz kişi çalışıyor?!
Çağdaş Hukukçular Derneği’ne de kapılar kırılarak sabaha karşı 03.30’dan itibaren yapılan baskınlarla 12’si avukat 64 kadar kişi, tabii ki “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla içeri alınıyor.. Derneğin Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı da yurtdışından geliyor ve doğrudan savcılığa götürülüyor..
Durumu bir sosyal medya cümlesi çok iyi özetliyor: “Her canlı bir gün terör örgütü üyeliğini tadacaktır?”
Çağdaş Hukukçular, polisin ve yargının zulmüne uğrayan insanları savunmakla tanınıyorlar: “Yoksulların, işkence görenlerin, şiddete uğrayanların, emekçilerin, muhaliflerin avukatı olan meslektaşlarımıza ve derneğimize yönelik bu hukuksuz girişimin durdurulması...” Dernek genel merkezi böyle çağrıda bulunuyordu.
İçeri alınan bir avukata da savcı fotoğraf göstererek sormuş: “Neden işçilerin eylemine katılarak onlara cesaret verdin, neden müdahilliklerini üstlendin?” Vay vay vayyy. Savcılar emeğe karşı... Maaşlarını da emekçiler vergileriyle ödüyor... Bizim adalet sisteminin artık asla adam olmayacağına ilişkin kanıtlar dağ yüksekliğine tırmandı...
Sorulmayan ve soramadıkları sorular da vardır, biz yardımcı olalım:
“İşkencecilere neden karşı çıkıyorsun ve polisin görevini yapmasını engelliyorsun?”... “Adamın Emniyette dayak yiyerek veya kafasına kurşun sıkılarak öldürülmüş olmasını neden araştırıyorsun, avukatlığını yapıyorsun da ülkenin itibarını dünyada yerle bir ediyorsun?”, “Zulme uğrayan kadınları savunmak sana mı düşmüş?”, “Yoksuldan sana ne, bir tekmeyi de sen vuracağına! Onları savunmak yakışıyor mu sana!?”
Hadi bakalım gel de yanıt ver! Şu Çağdaş Hukukçular’ı kapatsak, yine birtakım avukatlar çıkacak ve benzer işleri yapmaya savunacaklar... Mübarekler karınca gibi! (Kahramanlarım benim!)
Gazeteciler Online sitesinde yayımlanan bir haber analizde, Çağdaş Hukukçular Derneği’nin Suriye ile dayanışmasının ve bir Suriye kuruluşu ile Suriye’de ortak toplantı yapmasının “hesabı kesiliyormuş” bu baskınlarla... Doğruysa, devlet içinde sahte belgi bilgi hazırlayanlarca “gerekli belgelerin” hazırda tutulduğunu ve baskınlarda götürülen malzemede veya bilgisayarlarda bulunmuş olabileceğini varsayabiliriz. Yakında utanmaz medyada boy gösterirse şaşırmayın!
Acaba diyorum, bu baskınla RTE’nin cumartesi günü söyledikleri arasında bir bağ var mı:
“Suriye’de tribünde olamayız... binlerce, on binlerce kilometreden gelip de Irak’a girenler (Amerikalıları kastediyor tabii ki) haklı oluyorsa, biz 910 km. sınırımız olan Suriye’de eli bağlı, tribünde seyirci olamayız. Gereği neyse yapmamız lazım ve yaparız...”
Bu savaş ve saldırı hazırlığının açıklanması olabilir ancak...
Galiba, içeri saldıkları uluslararası cihat tugaylarının ve CIA’nın bunca çabasının, Esad rejimini yıkmaya yetmeyeceği anlaşıldı ve Türkiye şimdi Suriye’ye mi saldırtılacak?
Ülkemizde hâlâ derin bir sessizlik var. Hukuku, yargıyı mahvettiler ve Ümit Kocasakal’ın dediği gibi, ülkemizde 103 tane hukuk fakültesi, ve hukuk fakültesi dekanı var. Bunlardan neden tek bir ses çıkmıyor? Kocasakal: 103’ü cüppeleriyle sokakta hukuku savunmak için görünseler, ülkede çok şey değişir...
Avukatları hedef aldılar. Uzun zamandır hem de! Silivri’deki mahkemelerin, duruşmalarda sanık haklarını ve yasaların uygulanmasını savundukları için avukatlar hakkında 200 kadar soruşturma açıldığını biliyor muydunuz?
Türkiye, sadece gazetecilerin en çok içeride olduğu ülke değil dünyada... Önceki gün İzmir Karşıkaya Platformu’nun düzenlediği panelde sıralandı: Avukatların da hâkimlerin de yargıçların da rektörlerin de... en çok hapiste olduğu ülke. En çok hapishanelerin yapıldığı...
İktidar ve ortakları, Türkiye’yi “ekonomisi en büyük ülkeler arasına” nasıl sokacağının pratiğini yapıyor:
Halkı ve önderlerini hapishanelere tıkarak...
21 Ocak 2013 - Cumhuriyet