DÜN Hürriyet’te Nuray Babacan’ın haberinde okudum: İktidar partisinin MYK toplantısında, Abdullah Öcalan ile İmralı’da başlayan görüşmeler değerlendirilmiş.
“Temasların İmralı üzerinden yürütülmesi kararlılığı” dile getirilmiş, Kandil ve Avrupa’nın bu görüşmeler dizisi içinde mesajlarla yer alabileceği kararlaştırılmış!
Tekrar hatırlatayım, bu karar nerede alınıyor: AKP Merkez Yürütme Kurulu’nda! Başbakan’ın başkanlığında, AKP Genel Başkan yardımcılarının, Grup başkan vekillerinin, genel sekreterin, kadın ve gençlik kolları başkanlarının yer aldığı bir kurul bu.
Yakın zamana kadar “İmralı’yı muhatap alın” diyen BDP’lilere ağız dolusu hakaretler savuran, BDP’lileri bu nedenle Meclis’ten atmak isteyen, savcıları göreve çağıran, neredeyse “Asmayalım da besleyelim mi” noktasına kadar gelen kişinin başkanlık ettiği bir kurulda!
Ve görüyorsunuz, yer yerinden oynamıyor, Türkiye ayağa kalkmıyor, dünya yıkılmıyor.
Bunların hiçbiri olmadığı gibi, tam tersine bir iyimserlik havası Ankara’dan başlayarak dalga dalga ülkeye yayılıyor.
Arada bazı itirazlar olsa da bunlar duyulmuyor, sesler cılız çıkıyor.
Çünkü bu iş hepimizi fazlasıyla yordu.
Gencecik yaşta ölüp gidenler, sakat kalanlar, belirsiz bir gelecek kuşkusu. Herkes artık bunun böyle sürmemesi gerektiğini biliyordu, bitmesini istiyordu.
Ortaya bunu çözmek için bir siyasi kararlılık kondu ve bunu halkın ezici çoğunluğu normal karşılıyor.
Sokaklara dökülen yok, protesto eden yok, “Terörist başı ile görüşmeyin” diye bağırıp çağıran yok.
Görülüyor ki Türkiye’nin normal insanları bu sorun bir an önce çözülsün istiyor.
Bu fırsatı değerlendirmeyi bilin lütfen.
Siyasetin 30 klişesi
RADİKAL, “en sık kullanılan siyaset klişelerini” derlemiş, ortaya neredeyse her gün maruz kaldığımız 30 siyaset klişesi çıkmış. Dün Radikal okumamış olanlar için listeyi aktarıyorum:
1 – Bir kısım medya...
2 – Akıl tutulması yaşıyor.
3 – Hodri meydan, gel televizyonda canlı yayında tartışalım.
4 – Yüreğin yetiyorsa...
5 – Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde....
6 – Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirtmeyiz.
7 – Bize oy vereni de vermeyeni de kucaklayacağız.
8 – Konu yargıya intikal etti, konuşmak doğru olmaz, yargı süreci beklenmeli.
9 – İspatlamayan şerefsizdir, alçaktır, namerttir, müfteridir.
10 – Dokunulmazlığımı kaldırın...
11 – Yetkili kurullarımız değerlendirecek, gerekli açıklama yapılacaktır.
12 – Bu işin sonuna kadar gideceğiz.
13 – Artık hiçbir şey gizli kalmayacak.
14 – AB hedefimizden vazgeçmedik.
15 – Memurumuzu, işçimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz.
16 – Gerekli her türlü tedbir alınmıştır.
17 – Suçlular en kısa zamanda yakalanarak adalete teslim edilecektir.
18 – Bunun hesabı sorulacaktır, şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır.
19 – Dikkat edin, zamanlama manidar.
20 – Artık Türkiye eski Türkiye değil.
21 – Acımız büyük.
22 – Bıçak kemiğe dayandı.
23 – Çok yönlü operasyon başlatıldı.
24 – İki mülkiye müfettişi görevlendirildi.
25 – Sözün bittiği yer...
26 – Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz bu dönemde...
27 – Enkaz devraldık.
28 – Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıracağız.
29 – Biz eğer buna sessiz kalırsak bilesiniz ki bu halk bizi affetmez.
30 – Türkiye’nin gündeminde olan her şey MGK’nın gündemi olabilir.
Sorulardan birini artık bırakıyorum
BU hafta pazartesi sorularıma eşlik etmesi için seçtiğim şarkı Shelby Lynne’den “You don’t have to say you love me”. Shelby’yi ve kendine özgü kontralto sesiyle söylediği şarkıları seversiniz diye düşündüm, youtube’da bulabilirsiniz. Önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a teşekkür etmek isterim. Hakkındaki suikast iddiası geçtiğimiz yılın aralık ayı ile birlikte üçüncü yılını tamamlamıştı. Ve Arınç bununla ilgili şöyle bir açıklama yaptı:
“Bu soruşturmanın bir şekilde ya takipsizlikle neticelenmesini ya da bir dava açılmasını bekliyorum. Ben bunun bir suikast girişimi olduğunu düşünmüyorum.”
Arınç gibi ben de artık bir dava açılmasını ya da bir takipsizlik kararı verilmesini bekliyorum. Ankara’daki savcıların işleri başlarından aşkın, bunu biliyoruz ama bu iş de artık üçüncü yılını doldurdu. Kenan Doğulu’nun şarkısını söylemek geliyor içimden: “Ama karar ver, tutamıyorum zamanı!”
Sanıyorum artık bu soruyu listemizden çıkarabiliriz, sonuç belli oldu sayılır. Yeni soru bulmakta zorlanmayacağımı biliyorum, eski defterleri şöyle bir karıştırmak yeterli olacaktır.
Elbette KPSS sorularını çalıp dağıtan çetenin neden bir türlü yakalanamadığını sormaya devam edeceğim.
Bunun üzerinden de 2,5 yıl geçti, ne yakalanan var, ne de olayın nasıl gerçekleştirildiğini öğrenebildik. Oysa ilk gün Başbakan ne kadar hızlı çıkmıştı. MİT Müsteşarını ve Emniyet Genel Müdürü’nü makamına çağırtmış, “Tez bunları yakalayıp dosyalarını bana getirin” diye emir de vermişti. Ama öyle görünüyor ki o da bu işin peşini bırakmış, yoksa her gün görüştüğü MİT Müsteşarı’na sormaz mıydı “Bunlar neden hâlâ yakalanamadı” diye?
Suudi Arabistan Kralı’nın devlet büyüklerimize ve eşlerine verdiği hediyeler ile ilgili olarak nasıl bir işlem yapıldığına ilişkin soruyu ilk kez 18 Aralık 2007 tarihinde sormuştum.
Sanıyorum Cumhuriyet tarihinin en uzun süre yanıtsız kalan soru unvanını alacak bu soru.
Beşinci yılını devirmiş bulunuyor. Bir gün yanıt alma ümidimi hiç yitirmeyeceğimi belirteyim.
(Hürriyet)