"Bir Yeni Cumhuriyet İçin"

~ 03.12.2012, Fatih YAŞLI ~

Şimdilerde aynı anda Ergenekon’u, PKK’yı ve Odatv’yi yönetmek suçlamasıyla Silivri Cezaevi’nde tutulan Yalçın Küçük, 1980 yılında ve darbeden sadece günler önce yayınlanan “Bir Yeni Cumhuriyet İçin” isimli kitabında “askerler gelecek, Erbakan’ı siyaset sahnesinden silecekler ve Erbakan’dan çok daha radikal dinsel politikalar uygulayacaklar” diye yazmıştı.

Zaman Küçük’ü haklı çıkardı; askerler darbeyi yaptılar, bürokrasinin köşe başlarına Aydınlar Ocağı mensubu muhafazakâr akademisyenleri yerleştirdiler, zorunlu din dersini anayasaya soktular, Kuran kurslarını ve imam-hatipleri çoğalttılar, Arap sermayesinin önünü açıp tarikatları palazlandırdılar.
Bir daha asla yüzbinlerin sokağa çıkmaması, işçilerin, öğrencilerin, köylülerin, memurların örgütlenmemesi, sendika kurmaması, greve gitmemesi gerekiyordu. 12 Eylül bunun için yapıldı, bunun için onlarca insan idam edildi, binlerce insan işkence gördü, gözaltına alındı, tutuklandı, cezaevine konuldu.
Atatürkçülük maskesi ardına gizlenmiş generaller, halk yüzünü bir daha sola dönmesin, pankartlar meydanları dalgalandırmasın, hep bir ağızdan hürriyet türküleri söylenmesin diye Türkiye’yi muhafazakârlaştırmayı hedeflediler.

12 Eylül, örgütlü bir toplumu muhafazakârlaştırarak yok etme projesiydi, hayata geçirildi ve başarılı oldu.
Ülkenin sol damarına indirilmiş neşter darbesi, aslında Cumhuriyete indirilmiş bir darbeydi. Sendikaları, sol partileri, öğrenci dernekleri kapatılmış; aydınları, yazarları, sanatçıları öldürülmüş, mahpuslara atılmış, sürgünlere gönderilmiş bir ülkede Cumhuriyetin “kimsesizlerin kimsesi” olması mümkün değildi, olamadı da zaten.
Cumhuriyet, kuruluşundan beri sola düşman olmanın, soldan korkmanın bedelini çökerek ödedi. Özellikle Soğuk Savaş’la birlikte yükselen anti-komünist dalga, bir bumerang misali döndü ve Cumhuriyeti vurdu.

Anti-komünizm adına devlet kapısından içeri sokulan muhafazakâr kadrolar, uzun yıllara yayılmış bir stratejiyle, sessiz ve derinden örgütlenerek, yurtlar, dershaneler, Kuran kursları ve en nihayetinde şirketler açarak iktidara yürüdüler.

Devletle sol düşmanlığında ortaklaştılar, yakınlaştılar; önce finansal ve sonrasında siyasal güce sahip oldular; sol düşmanlığının çürüttüğü rejimi tek bir kurşun dahi atmadan, mahkeme salonlarında, dizi senaryolarına benzeyen iddianamelerle yıktılar, kendi rejimlerini kurdular.

 İşte bu nedenle şöyle diyebiliyoruz: Çöküş AKP’yle başlamadı, AKP bir süreci nihayetlendirdi.
 Çöküşün kökenlerini kuruluşta, silahla kapıdan kovulan emperyalizmin çok geçmeden bacadan ve serbest piyasa ekonomisi olarak, kredi, dış yardım, IMF ve NATO üyeliği olarak tekrar girmesinde aramalıyız.

Cumhuriyet, emperyalizmin ipine sarıldıkça gericileşti , gericileştikçe emperyalizmin ipine sarıldı ve sonunda başlangıç ideallerinin çok uzağına düşmüş bir haldeyken yıkıldı.

Yerine kurulanın, sınırlarına Amerikan Patriot füzelerinin yerleştirildiği, ilkokul çağındaki kız çocuklarının başlarını örttükleri, kadınların namus ve işçilerin iş cinayetlerinde beşer onar öldükleri bir tek adam rejimi olduğunu biliyoruz; yeni rejimin füze, türban ve cinayet rejimi olduğunu söyleyebiliyoruz.

Yeni bir anayasa ve başkanlık sistemiyle taçlandırılacak bir rejim inşası sürecine tanıklık ediyoruz.

Artık savunulacak bir Cumhuriyet yok, kurmamız gereken yeni bir cumhuriyet var. Nâzım’ın dediği gibi “gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” yeni bir Cumhuriyet.
Buradayız, başlangıç noktamız, yürümeye başladığımız yer burası.

(Yurt Gazetesi)

Fatih YAŞLI | Tüm Yazıları
Hits: 2100