BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü grup konuşması, ABD Başkanı  Barack Obama ile şahsi düzeydeki ilişkilerini yakından ilgilendiren  oldukça hassas bir çıkışa sahne oldu.
 
Başbakan’ın konuşmanın en çarpıcı bölümünde, Başkan Obama’ya ve genelde Batı dünyasına açıkça kafa tuttuğu şu sözler var:
“Özgürlüğü,  bağımsızlığı, en temel insan hakları elinden alınan Filistinliler ise  son derece haklı bir biçimde bu işgale karşı, bu etnik temizlik  girişimlerine karşı, bakın altını çizerek söylüyorum, meşru savunma  hakkını, meşru direniş hakkını kullanıyor. Buradan tüm Batı’ya  sesleniyorum; kimse, ‘İsrail savunma hakkını kullanıyor’ diyemez.” 
Bu sözlerin adresi herhalde geçen pazar günü Bangkok’ta “Dünyada  hiçbir ülke kendi halkının üzerine füze yağmasına tahammül göstermez.  İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki militanlarca atılan füzelere karşı kendini  korumaya hakkı vardır” diyen Başkan Obama olmalıdır. 
    
* * *
Erdoğan’ın sözleri, kendisi açısından önemli bir ilki oluşturuyor.  Çünkü, bugüne dek Batı cephesinde Avrupalı liderlerle ya da Avrupa  ülkeleriyle polemiğe girmekten, onları açıkça eleştirmekten, kamuoyu  üzerinden sert mesajlar göndermekten kaçınmamıştı Başbakan Erdoğan. 
Ancak  ABD Başkanı, bugüne dek Erdoğan’ın bu çatışmacı söyleminin dokunmadığı  bir liderdi. Erdoğan, Obama ile ilişkisine özel bir önem ve değer  verdiğini her vesileyle hissettirdi ve kendisi hakkında çok özenli bir  dil kullandı.
Başbakan, dün ilk kez bu tutumdan ayrılmış oluyor. Burada önemli nokta, Erdoğan’ın diplomatik bir üslup yerine, “Kimse... diyemez”  şeklinde kurguladığı, yani neyin yapılıp yapılamayacağı hususunda  muhataplarına, yani öncelikle Başkan Obama’ya ayar verdiği, “yukarıdan” bir ton kullanmış olmasıdır. 
Ayrıca,  dün aynı grup konuşmasında, Başkan Obama’ya İsrail’li askerlerin Mavi  Marmara saldırısında öldürdüğü Furkan Doğan’ın adli tıp raporunu  gösterdiğinde, kendisinin bu raporu “görmezlikten geldiğini” belirterek, Beyaz Saray’daki dostundan açıkça şikâyetçi de oluyor Başbakan.
* * *
    
Sonuçta Erdoğan, özellikle hem kendi kamuoyuna, hem  bölgeye ve uluslararası camiaya Başkan Obama’ya da kafa tutabileceğini  göstermiş oluyor. Burada çok dikkat çekici bir nokta, Başbakan’ın bu  hamleyi 16 Kasım Cuma günü Obama ile telefon görüşmesinde ABD’yi ziyaret  etme arzusunu kendisine açmasından kısa bir süre sonra yapmış  olmasıdır.
Erdoğan, geçen pazar akşamı Mısır’dan dönüşünde uçakta gazetecilere Obama ile telefon görüşmesi hakkında bilgi verirken, “Yakın  bir zamanda yüz yüze kendisiyle görüşmeyi arzu ettiğimi söyledim. ‘Ben  de beklerim, arkadaşlara talimatı vereyim, planlayalım ve görüşmeyi  gerçekleştirelim’ dedi. Gelecek tarihe göre Washington ziyareti  yapılabilir” diye konuşmuştu. 
Beyaz Saray’ı ziyaret  etme arzusunu basından saklamayan Erdoğan’ın 36 saat sonra parti  grubunda sert bir çizgiye kayması, Obama’ya karşı ikili bir dil  kullandığını gösteriyor.
* * *
    
Başbakan, muhtemelen ABD yönetiminin özellikle  Ortadoğu’da Türkiye’ye duyduğu ihtiyaç nedeniyle kendisinin bu çıkışını  sineye çekmek dışında bir seçeneğe sahip olmadığını, ayrıca mutedil  kişiliğinin de Obama’yı kendisine karşılık vermekten alıkoyacağını,  muhatabının “alttan alacağını” hesaplıyor olabilir. 
Erdoğan, bu çıkıştan sonra Washington’dan resmi davet tarihini alıp ABD’ye uçarsa, Obama’ya hem “meydan okumuş”  hem de ertesinde kendisinden resmi davet alıp Beyaz Saray’a ayak basmış  bir lider olarak popülaritesini daha da perçinlemiş olacaktır.
Bakalım Başkan Obama, Erdoğan’ın bu çıkışına nasıl bir karşılık verecek?
(Hürriyet)