Kürt meselesine çözüm olarak, Kürt tarafının masaya koyduğu öneri, özerk bir yapıdan tutun federasyona ve ayrılığa kadar uzanıyor. İtiraz var mı? Yok.
Kürt tarafının çözüm önerisi; dinamizmini, şüphesiz ki Kuzey Irak’taki Kürt devletinden ve ABD ve Batı’nın Kürdistan’ı devletleştirme politikasından alıyor. Buna bir itiraz var mı, yok. PKK bugünkü gücünü esas olarak bu ortamdan almaktadır. Suriye ve İran’a karşı NATO’nun yıkıcı politikaları da diğer açıdan, Kürdistan’ı devletleştirme politikasına büyük yarar sağlıyor... sanırım bu görünen gerçeğe de itiraz yok.
Şimdi “bizim taraf”tan itirazların yükseleceğini bildiğim görüşümü açıklayayım: Kürtlerin örneğin Irak’ta adıyla sanıyla bir Kürt devleti kurmalarına karşı değilim. Bu zaten olmuş bir şeydir. Bir geç uluslaşma, bölgede hegemonik çıkarların savunulması etkin sürecinde yaşanmıştır. Kürtler Irak’ta zaten özel bir duruma (savaşarak) sahip olmuşlardı. 1993 ve 2003 Irak’ı yıkma savaşı, Kürtlerin bu ülkedeki ayrıcalıklarını federatif veya özerk Kürt bölgesi biçimine dönüştürdü. Aslında orada adı henüz açıklanmamış tam bir Kürt devleti bulunuyor...
Suriye’de Kürt varlığı azdır, sayısal ve bölgesel olarak. Davutoğlu’nun bu konudaki açıklaması doğrudur. Bu sayfada “Jane’s Islamic Affairs Analyst March 2012, jiaa.janes.com”dan alıp yayımladığım harita da bunu gösteriyor.
İran’ı bir kenara bırakalım ve ülkemize dönelim...
***
“Savaşan Kürtler”in (politik veya silahlı), masa üzerinde duran önerileri, şüphesiz etnik temelde bir çözümdür. Bu öneri, Irak’taki “çözüme” benziyor. Bu süreç şüphesiz ki Irak’a benzer sonuçlar doğuracaktır, büyük olasılıkla.. Bunu bir vecize ile açıklarsak: Su yolunda akar!
Masadaki Kürt çözümü, Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadıkları bölgede yönetimini ve Kürt kimliğinin her anlamda ön planda olmasını öngörüyor. Abdullah Öcalan’ın iki-üç yıl önceki çözümünü anımsayın; her türlü güvenlikten tutun mali konulara -vergi- kadar özerk bir yapı /devlet öngörüyordu.
Bu öneri temelinde, sertten yumuşağa kadar ama süreç içinde aynı özde çözümler dolaşıp duruyor ortalıkta.
Ama hepsinin ortak paydası, yeniden vurgulayalım, etnik temelde bir çözümdür...
Hükümetin iki hafta kadar önce resmen olmasa da el altından gazetelerde yayımlattığı yeni belediyeler yönetim biçimi tasarısı aslında, Kürtlere biraz daha kimlik olanağı tanıyan ama Kürtlerin önerilerine kıyasla çok daha yumuşak / gevşek bir Kürt yönetimi oluşturulmasını öngörüyor. Ancak bu öneri bütün Türkiye’de uygulanacağı için, Kürt yönetimlerindeki belediyelere bir adım daha ötede bir yönetim sunmaktadır. Bu öneri ayrıca tartışma konusu yapılabilir.
***
Her neyse, bütün çözümlerin ekseninde etnik bir anlayış var.
Çünkü Kürtler, özerk bir yönetim yapısı istiyor...
Ortadoğu’da emperyalistler, kendileri dimdik ayakta iken ve ulusal bütünlüklerini sapına kadar korurken, farklı etnisite ve mezhep zenginlikleri olan ülkeleri (Türkiye dahil) bölüp parçalamaları, şüphesiz ki bu sürecin temel dinamizmidir.
AKP iktidarı da bu konuda tam kördür. Yanıbaşında oynanan oyunları fark etmemesi mümkün değildir.. Acaba diyorum, bu emperyalist parçalama oyunundan kendilerine, Türkiye’ye de bir pay düşer, biçiminde bir ham hayal peşindeler mi?
Aslında, Davutoğlu- RTE ikilisinin Suriye gibi Ortadoğu ülkelerini ‘bizim Osmanlı arka bahçesi’ biçiminde veciz bir şekilde dile getirdikleri “stratejik derinlik” politikası, Ortadoğu’da biraz da bu düşü barındırıyor. Türk-Kürt federasyonu laflarını anımsayın... CIA’cıların Ortadoğu’da büyüyen Türkiye pompalamalarını düşünün... Bir ülke kendi bütünlüğü için derin endişeler içindeyken... Yersen tabii... Ama bizim medyaya her şeyi yedirirsin!
***
Gelelim etnik çözüme... Bu yazının eksenindeki kavrama..
Etnik temelli bir çözüm, ülkeyi ve insanları hallaç pamuğu gibi atacak bir sonuç üretme potansiyelini içinde barındırıyor. Bunu gelecek yazıda inceleyeceğim. Türk ve Kürt nüfuslarının iç içe geçmişliği büyük bir şans iken etnik temelli çözümler ise büyük felaketleri çağrıştırıyor...
Harita: Jane’s Islamic Affairs Analyst, March 2012, jiaa.janes.com
(Cumhuriyet)