Zana çözümü mü?

~ 02.07.2012, Aydemir GÜLER ~

Çözüm buradan çıksa ne şahane olur ama, değil mi! Ta HEP döneminin milletvekili. Kadın bir milletvekili üstelik. TBMM kürsüsünde Kürtçe “halkların kardeşliği” demenin onurunu taşıyor. Şimdi hiç de yaşı ilerlemiş görünmüyor. O zamansa çok genç. Arada geçen yılları ise mücadelesinin bedeli olarak ödemiş hapiste. Artık mücadeleciliğinin yanına devlet adamlığı ve siyasetçi ciddiyetini de yerleştiriyor. Mücadele aileden geliyor. Eşi koskoca Diyarbakır'ın belediye başkanlığını yapmış, Kürtlerin solcu uyanış döneminde. Yenilgi döneminde ise hapislik. Ve Leyla Zana Kürt halkının hayli geniş kesimi tarafından bir tür zalim olarak algılanan Erdoğan'ın karşısında fotoğrafı çekilirken konuştuklarını aktarıyor kamuoyuna.

Seçmeli Kürtçeyi çare değilse de ileri bir adım sayıyor Zana... Biz mi, buldukça bunuyan marazi insanlarız, nedir! Farklı bir yaklaşımı, anadilini seçme konusu yapmayı hakaret sayan yorumu dün Mehmet Bozkurt yazdı soL portalda. Tekrar etmeyeyim, bir göz atın yeniden...

Öte yandan Erdoğan'ın gerillanın silah bırakması karşılığında devletin operasyonları durdurması biçimindeki formülünü gerçekçi bulmadığını anlatmış Zana. Bana sorarsanız Kürt sahasında yumuşamanın ve silahların susmasının önündeki temel engel AKP'nin politikasıdır. AKP ilanihaye kan aksın diye yanıp tutuştuğundan değil. Kürt faktörünü Amerikan Ortadoğu'suna ve İkinci Cumhuriyet Türkiye'sine entegre etmenin çözümü, yalnızca kan gölünden doğabileceği için!

Bir diğer önemli nokta Öcalan'ın koşulları. Öneri ev hapsi... Ev hapsi formülünün çok zamandır ya da Oslo tıkanışına kadar hep fısıldandığını biliyoruz. Yeni bir şey değil yani. Eski formülü yeniymiş gibi masanın üstüne bir kere daha koyabilmek için bir mahkumun bütün görüşme kanallarını gayri hukuki ve gayri insani biçimde kapamak gerekiyordu. AKP tam da bunu yaptı!

Başka unsurlar da olabilir. Ama bu kaba özet görüşmenin hakiki bir ilerleme içermediğini söylemek için yeterli. Zana'nın çıkışını içerikten ziyade çıkış olmasıyla ölçmek durumundayız. Ve kuşkusuz hafife alamayız.

Kimse alamaz... Kürt hareketinin bağımsız milletvekili Leyla Zana bir yana, asıl başat örgütlü hareket bu çıkışı hafife alamaz. Selahattin Demirtaş'ın Zana'nın Erdoğan hakkındaki övgülerine verdiği yerinde yanıta BDP'nin müzakere alanını boşaltmama çabası eşlik etmek durumundadır. Zana'nın yaratacağı basınç, on yıllardır kendini marjinal konumlara düşürmüş, uzlaşmacılık adına kırmadığı ceviz bırakmamış Kemal Burkay'ınkine benzemez örneğin. Popüler sağcı Kürt siyasetçilerine de, soldan sağa transfer olmuş başkalarınınkine de benzemez. Bunların barış yolunda kitlesel takdir toplamayı, bunun prestijini hak etmiyor olmalarının yanı sıra bir başka kusurları daha vardır. Eski veya sonradan olma Kürt sağcıları, siyasal yaşamlarının bir uğrağında mutlaka Öcalan'a alenen küfretmişlerdir. Bunun Kürt halkı nezdinde ağır bir şey olduğunu biliyoruz.

Leyla Zana başka. Zana birkaç yıl önce Kürt ulusal önderleri veya tarihsel kişileri listesine Öcalan'ı ekliyordu. Buraya kadarında samimi olabilir. Ama o listede Öcalan'ın Barzani ile birlikte geçmesinin anlamı açık olmalıdır. Molla Mustafa Barzani Mahabad Cumhuriyeti'nin askeri lideri, onurlu Sovyet sürgünü ve Irak'ta daha muhalefetteyken Kürt aşiretlerinden bir ulus oluşturulmasının aktörüdür. Yaşamını ABD hastanelerinde bitiren Barzani'nin, kendisini emperyalizme taşıyan Doğulu pragmatizmi ve bölgenin yerel dengeleri, tarihsel değerinin üstünü örtemez.

Mesut Barzani ise pragmatik değil oportünisttir. Kurtuluşçu değil Amerikancı ve işbirlikçidir. Halkçı demagojisi Amerikan dolarlarının, Türk beyaz eşyalarının, tarikat okullarının, uluslararası petrol şirketlerinin üstünde yükselmekte, İsrail yandaşlığının üstünü örtmektedir. Mesut her gün taşıdığı soyadını istismar etmektedir. Ve bu soyadını günümüzde, siyasette, Kürt dünyasında Mesut temsil etmektedir!

Uzatmayayım; Öcalan'ı listeye Barzani'nin yanından sokmak, Kürt siyasetinin ilk “köylü çocuğu lideri”ni sıradanlaştırmaktır. Leyla Zana, Öcalan'ı son derece zekice ve “içerden” yıpratmayı denemişti.

Bugün Öcalan hakkında söylenecek söz, ortaya atılacak öneri, savunulacak talep ev hapsi midir? Öcalan AKP öncesinde ve AKP döneminde devletin Kürt sorununda gizli de olsa görüştüğü, muhatap saydığı kişidir. Öcalan'ın 1999'dan bu yana ulaştığı en “özgür” konumdu bu. Şu anda ev hapsi özgürlük sorununu kişiselleştirmektir. Hapiste çürümek mi, evde emeklilik mi? Öcalan'ın önündeki alternatiflerin bunlarla sınırlı olmadığı, deneyle sabittir.

Bitiriyorum. Uzunca zamandır AKP'nin Kürt sahnesinde olup biten en etkili “çözüm” adımı Zana'nınkidir. Yani Zana'nın adımları AKP'ninkilerle karışmıştır!

Bugün Oslo bombasının neden patladığına dair daha fazla şey söyleyecek duruma geliyoruz. Oslo sonrasında müzakere ekseni Barzani bölgesine kaymıştı. Bunu bir sonuç değil, bant sızdırmanın nedeni olarak görebiliriz. Zana'nın adımları Barzani'ninkilerle karışmıştır!

Silahlar susmalı, taraflar açıkça, kamuoyu önünde görüşmelidir. Bunu savunuruz. Ama Kürt halkımızın kaderini bilumum gericiye teslim edecek bir yolun açılmasına, meşrulaştırılmasına, tahkim edilmesine karşı da sesimizi yükseltiriz.

(SolHaber)

Aydemir GÜLER | Tüm Yazıları
Hits: 1806