Dün öğle saatlerinde kaybolduğu açıklanan TSK'ya ait RF-4E uçağının Suriye tarafından düşürüldüğü anlaşıldı. Olayda, açıklama için neden gece vaktine kadar beklendiğinden Türkiye'nin niçin temkinli bir dil kullandığına kadar birçok soru yanıtlanmayı bekliyor.
Dün Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamayla irtibatın koptuğu belirtilen Türk RF-4E jetinin Suriye tarafından düşürüldüğü anlaşıldı. Türkiye, uçağın uluslararası kara sularında düşürüldüğünü iddia ederken, Suriye Türk jetinin Lazkiye kıyılarına yakın, alçaktan ve çok yüksek bir hızla uçtuğunu, jetin vurulduktan sonra Türkiye'ye ait olduğunu fark ettiklerini söyledi.
Bu bilinen gerçeklerle birlikte, dünden bugüne olayla ilgili birçok soru işareti belirmiş durumda.
1) Herkesin aklına gelen ilk soru, Türk uçağının Suriye hava sahasında ne aradığı. Genelkurmay, düşen F-4'ün "rutin keşif" uçuşunda olduğunu iddia etti. Ancak Suriye'nin savunması net: Uçak Suriye kıyılarına kadar sokulmuştu, alçaktan ve tehditkar bir biçimde çok hızlı uçuyordu. Bunların yanı sıra, bölgede Rusya'nın askeri üslerinin bulunduğu da biliniyor.
2) Bazı medya organları tarafından pilotların sağ olarak Türkiye tarafından bulunduğunu haberleri çıkmasına rağmen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Brezilya dönüşü yaptığı açıklamada böyle bir bilginin bulunmadığını, arama-kurtarma çalışmalarının sürdüğünü söyledi. Dün öğle saatlerinde irtibatı kesilen bir uçağın pilotlarının gece vaktinde hala "arama-kurtarma" çalışmalarına konu olması şüpheli görünüyor. Dahası, doğrulanamayan bazı kaynaklardan gelen, "Pilotlar Suriye'de gözaltında" haberleri şüpheleri artırıyor.
3) Uçağın kaybolmasının ardından dünya medyasına düşen ilk haberlerde, düşürülen uçağın yanı sıra başka bir uçağın daha bulunduğu iddia ediliyordu. Eğer böyleyse, ikinci uçağın hangi ülkeye ait olduğu, tipinin ne olduğu biliniyor mu, merak konusu.
4) Yine doğruluğu teyit edilemeyen bazı görgü tanıklarının ifadesine göre, Lazkiye bölgesinde Suriye ordusu ile muhalifler arasında çatışmalar yaşanıyordu. Bunun yanında son birkaç gündür birçok yabancı gazete Suriyeli muhaliflere yönelik silah ve para desteğinin Türkiye topraklarında başka ülkeler tarafından organize edildiğini yazıyor. En son Guardian, Suudi Arabistan'ın Türkiye'nin güneyinde muhaliflere para ve silah yardımı yaptığını, bu yardımlara Guardian muhabirinin bizzat şahit olduğunu ve İstanbul'da silah tedariki için bir komuta merkezi kurulduğunu yazdı. Yanı sıra New York Times da CIA'nın Türkiye'nin güneyinde yoğun faaliyet yürüttüğünü söyledi.
5) Dikkat çekici bir başka nokta, Tayyip Erdoğan Brezilya'dan dönerken Türk medyasında yayılan haberler. Kaynağın "Başbakan'ın uçağındaki gazeteciler" olarak gösterildiği haberlerde, uçağı Suriye'nin düşürdüğü, pilotların sağ olarak Türkiye'de bulunduğu, Suriye'nin özür dilediği iddia ediliyordu. Bunların çoğunun Habertürk gazetesi kanalıyla yayıldığı düşünülürse, Fatih Altaylı'nın işin içinde olduğu düşünülebilir. Ancak Tayyip Erdoğan'ın uçaktan indikten sonra yaptığı basın açıklamasında, ne uçağın düşürüldüğü, ne pilotların sağ ve Türkiye'nin elinde olduğu, ne de Suriye'nin özür dilediği teyit edildi. Böylece gün boyunca ortaya atılan ve "Başbakan'ın uçağındaki gazeteciler"in Başbakan'dan bilgi alarak yaptığı haberler boşa düşürülmüş oldu. Bu durumda, ya "Başbakan'ın uçağındaki gazeteciler" kandırıldılar, ya da bu gazeteciler ve AKP kurmayları, bir hedef doğrultusunda bilerek ve isteyerek uzunca bir süre Türkiye kamuoyunu yanlış yönlendirdiler.
6) Türkiye ve Suriye'nin resmi açıklama yapmak için gece yarısını beklemiş olmaları da dikkat çekici. Özellikle Türkiye'nin açıklaması bir hayli mutedil bir dile sahip. Suriye'ye dönük saldırganlığa aylardır topraklarını açan AKP'nin Türk jetinin düşürülmesi karşısında takındığı tavır, ortada bilinçli bir provokasyondan çok, yapılan kirli bir işin ortaya çıkmasından duyulan sıkıntı ve örtbas etme çabasını çağrıştırıyor.
7) Medyada gece vakti başlayan savaş çığırtkanlığı da yerine daha ihtiyatlı bir dile bırakmış durumda. Saatlerce NATO müdahalesi propagandası yapan "yorumcular", bu sabah itibariyle "Türkiye'nin adımlarını dikkatli atması gerektiğini" söylemeye başladılar. ABD'den gelen sinyaller ve ABD medyasının konuyu küçük haberlerle görmesi de, AKP'nin adım atmak için neden bu kadar beklediğini gösterir nitelikte. Suriye açısından da, Rusya'nın tavrının belirleyici olduğu biliniyor. Bununla birlikte uçaksavar bataryalarıyla uçağın düşürüldüğü iddiası hayli ilginç. Bu, uçağın çok alçaktan uçtuğunu gösterir, çünkü uçaksavar silahları çok uzun süredir uçaklara karşı kullanılabilir silahlar değil. Rusya'nın olaya dahli çok belirsiz durumda.
(soL - Haber Merkezi)