BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan artık “ustalık” dönemini yaşadığını söylüyor ve her gün cebinden yeni bir konu çıkarıp önümüze atıyor.
Kendi sesine ve fikirlerine hayran olduğu için de bir konuyu ortaya attı mı hızını alamıyor, iki-üç gün aynı konuyu ilgili ilgisiz her toplantıda yaptığı konuşmada tekrarlıyor.
AKP de öyle bir parti ki “ustanın ağzının içine bakıyor”!
Usta ne derse o! Üzerinde çalışılmış mı, düşünülerek mi söylenmiş, yoksa o an aklına öyle estiği için mi söylemiş, bunun bir önemi olmuyor.
Önce ilgili bakanlar kendilerine durumdan vazife çıkarıyorlar, ardından da bütün AKP yetkilileri geliyor.
Alelusul kanun teklifleri hazırlanıyor, parmaklar kalkıyor ve usta ne diyorsa o oluyor.
Eğitim sistemini değiştiren, daha okul çağına bile gelmemiş çocukları önlükler içinde okullara gönderecek olan 4+4+4 yıllık “kesintili ama kesintisiz eğitim” (bu da ustanın bir sihri işte, hem kesintili ama kesintisiz de değil!) böyle ortaya çıktı.
Kürtaj meselesi, Uludere katliamını unutturmak için ortaya atıldı, baş mesele haline geldi.
Hazır jinekolojik meselelere girmişken ardından sezaryen konusu geldi. Yakında insanların cinsel hayatları ile ilgili yeni düzenlemeler de akla gelebilir, büyük konuşmayıp hazırlıklı olmak gerek!
Bir gün korsan taksilere taktı, bir gün THY çalışanlarına, emri hemen yerine getirildi.
Çamlıca’nın son yeşillik alanına cami yapma fikri de öyle, yakında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararını verir, oranın aslında yanlışlıkla sit alanı ilan edilmiş olduğunu da öğreniriz.
Bunların hiçbiri seçimlerden önce yayınladıkları “seçim bildirgesinde” yer almıyor. Yani “usta”nın, “ustalık döneminde bunları yapacağım” dediği konular değil.
O aklına geldiği gibi konuşuyor, “Bununla ilgili bir çalışma var mı, hazırlık yaptık mı, bunun ilerideki sonuçları ne olur” gibi düşünceler kafalarına hiç gelmeyen bakanları seferber oluyor ve kanunlar ardı ardına çıkıyor.
Bakalım bu hafta sonunda aklına ne gelecek acaba?
AKP’li arkadaşlar, “hazır mısınız”?
Bekleyen derviş!
BAŞBAKAN 28 Şubat soruşturması başladığında “Yumruğumuzu, dişimizi sıktık bekledik” demişti, belki hatırlarsınız.
Öyle görünüyor ki “dişini ve yumruğunu sıkıp beklemesi” sadece askeri müdahaleler ile ilgili değil.
Başbakan yıllar önce söylediği “Referansımız İslam’dır” sözünün gereklerini yerine getirmek için de dişini sıkıp beklemiş.
Geçenlerde sonradan “Dilim sürçtü” diyerek geri aldığı “Tek bayrak, tek devlet, tek din” sözünün de bilinçaltının dışavurumundan ibaret olduğu böylece bir kez daha anlaşılmış oluyor.
İçki içen insanları evlerine tıkmaya yönelik girişimlerden sonra, kürtaj meselesinde de referansı bir kez daha din.
Sahip olduğu oy gücüne dayanarak hayalini adım adım gerçekleştirmeye yönelmiş durumda.
Türkiye’nin İslam ve demokrasinin bağdaşabileceğini gösteren bir ülke olduğunu düşünenler için talihsiz bir durum bu.
Çünkü Başbakan, bir demokraside olması gerektiği gibi davranmıyor. Emri veriyor, kimseye kulak asmıyor, konuların tartışılmasına dahi tahammülü yok.
Açık bir “tek adam yönetimi” altında yaşıyoruz, basın özgürlüğü yerlerde, adil yargılanma hakkı buhar olmuş uçmuş durumda.
Bir de yeni anayasayı istediği gibi yapmayı başarırsa, görün bakın neler olacak.
Oh, ben de rahatladım şimdi
DANIŞTAY Başkanı Hüseyin Karakullukçu, enteresan bir kişilik! Sadece kılık kıyafetine bu kadar düşkün ve renkli olmasıyla değil, söylediği sözlerle de bunu sıkça ortaya koyuyor.
Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde verdiği konferansta öğrencilere yasadışı dinlemeler ile ilgili olarak şöyle demiş:
“Benim de telefonlarım dinleniyor ama çok rahatım, çünkü herkesin telefonu dinleniyor.”
İlginç bir rahatlama yöntemi tabii. Başkan, bunun “özel hayatın gizliliğini ihlal suçu” olduğunu söylüyor ama bu “rahat olmasına” engel değil, çünkü nasıl olsa herkes dinleniyormuş!
AKP’nin “ileri demokrasisinin” bizleri getirdiği yer işte burası.
Öyle bir düzen kuruldu ki kimse özel hayatının gizliliğinden emin değil. Bir yüksek yargı organının başkanı bile durumdan yakınıyor ama kimsenin bunun için kılını kıpırdattığı da yok.
Çünkü bunu normalleştirmeyi başardılar.
Yasal dinlemelerde bile ilgili yasa ve yönetmeliklere uyulmadı, kimseye bir şey olmadı.
Yasadışı dinlemelerle elde edilen bilgiler ortaya saçıldı, kimse müdahale etmedi. Tam tersine bizzat yargı organları bile bu yasadışı dinlemeye dayanarak insanlara ceza kesti!
Ama çok şükür ki hepimizin içi rahat! Çünkü herkes dinleniyor!
(Hürriyet)