TÜRKİYE 'DEN HABERLER 13

~ 07.05.2012, Av. Muazzez ÇÖRTELEK ~
Mayıs ayının ilk haftası geride kaldı. Ayın ilk günü, “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü”nde “Herkes 1 Mayısını Kutladı”. Alanları dolduran kalabalıkların mesajı ortaktı: Hak, emek, eşitlik ve özgürlük. Haftanın diğer günleri yine yoğun bir haber bombardımanı altında geçti. İçlerinden bazılarını linkleri ile sunmaktayız.
 
İyi bir hafta dileği ile,
  1. Artık evlenebilecekler : “Lisede yeni düzen”
30.04.2012
Milli Eğitim Bakanlığı, 4+4+4 sisteminin ardından lise sistemini sil baştan değiştiren yeni yönetmelik hazırladı. Orta Öğretim Kurumları Yönetmelik taslağına göre lise sistemi yeni baştan ele alınıyor. Yönetmelik taslağı tüm liseleri kapsarken imam hatip liseleri, meslek liseleri, fen liseleri, anadolu öğretmen liseleri gibi farklı diğer tüm liselerin yönetmelikleri kaldırılıyor. Böylece tüm lise türlerinin yönetmeliği tek elde toplanmış oluyor. Liseye devam ederken evliliğe de vize geliyor. Yeni yönetmelik taslağıyla liselere getirilmesi planlanan yeni sistem şöyle:
Başarılı öğrenci 3 yılda mezun  : VATAN’ın daha önce duyurduğu liselerde erken mezuniyet hakkı yönetmeliğe girdi. Başarılı öğrencilere liseyi 3 yılda bitirme hakkı verilerek erken mezun olma imkanı sağlandı. Yönetmeliğe göre 10. sınıf sonunda bütün derslerden başarılı olup yıl sonu başarı puanı 100’lük sisteme göre en az 90 ve üzeri olan 11. sınıf öğrencileri erken mezuniyet hakkından yararlanabilecek. Başvurular 10. sınıf ders bitiminden yeni ders yılının başladığı tarihe kadar yapılacak. Şartları taşıyan öğrencilerden istekli olanların başvuruları okul müdürlüğünce e-okul sistemine işlenecek ve 12 sınıfa geçici kayıtları yapılacak. Erken mezuniyete tabi öğrenciler, 12 sınıfa ait tüm derslerden sınıf geçme şartlarını taşımaları halinde erken mezuniyet hakkını elde edecekler. Okurken başarısız olan öğrenciler 12. sınıfı okuyacak. Erken mezuniyet için başvuruda bulunanlar o yılın üniversiteye giriş sınavına başvurabilecek. Erken mezun olanlar “okul birincisi” düzenlemesi kapsamına alınmayacak.
Notu 35’in altına inen yandı : Mevcut sistemde “0-24” puan “etkisiz”, “25-44” “geçmez” iken yeni düzenleme ile “etkisiz” puan kaldırıldı. “0-44” “geçmez” not olarak düzenlendi. Böylece 0-24 alan öğrencilerin karnelerine “0” değil “1” yansıyacak. Ders yılı sonunda bir dersten başarılı olma kriterleri değişiyor. Mevcut yönetmelikte birinci dönem öğrencinin notu etkisiz yani “0-24” ise ikinci dönem notu 55-69 olunca geçilebiliyordu. Ancak yeni yönetmelikte birinci dönem notu 35’in altına inen öğrenciler artık 55-69 arasında not dahi alsa geçemeyecek. Öğrencilerin dersten geçmeleri için en az 70 almaları gerekecek. Birinci dönem 35 ve üstünde not alan öğrenciler ikinci dönemle birlikte 45 ortalamayı yakalarsa dersten geçebilecek.
7 zayıfı olan sınıfta kalacak : Yeni yönetmelikte sorumlu geçmede ders sayısı da artırılıyor. Mevcut sistemde sınıfını geçemeyen öğrenciler, alt sınıflar da dahil toplam 5 dersten fazla başarısız olanlar sınıf tekrarı yaparken bu sınır 6 derse çıkarılıyor. Bir öğrenci okuduğu sınıfta 4, alttan kalan 2 ders olmak üzere toplam 6 dersten başarısız olursa sınıfını sorumlu geçebiliyor. Böylece 6 zayıfı olanlar değil 7 zayıfı olanlar sınıfta kalacak. 9. Sınıfta 3, 10 ve 11. Sınıfta 2 dersi başarısız olanlar sınıf geçebilirken yeni düzenlemeyle bu ayrım kaldırılarak 4’e çıkarılıyor.
Ortalamayı yakalayan geçecek : Başarısız dersi olanların ortalamayla sınıf geçmesi de yeni sistemde kolaylaşıyor. Başarısız dersi olanlardan ‘yıl sonu başarı notu’ Fen liseleri ve sosyal bilimler liselerinde 3.50; Anadolu türü liseler ile önünde yabancı dil hazırlık sınıfı bulunan liselerde 3.00; Genel liseler, güzel sanatlar ve spor liseleri ile mesleki ve teknik liselerde 2.50 olan öğrenciler ortalama ile sınıflarını geçerken yeni düzenlemede tüm liselerde ortalama ile geçme eşitleniyor. Yıl sonu başarı puanı 50 ortalamayı geçenler başarısız dersi olsa dahi sınıf geçecek.
Matematik yabancı dille : Sınavla öğrenci alan liselerde matematik ve fen bilimleri dersleri öğretmen bulunması durumunda yabancı dille öğretilebilecek. Yabancı dilde dersi en az 30 öğrencinin seçmesi gerekecek. Şartları uygun olan başarılı okullara Uluslararası Bakalorya Programı uygulamasına yer verilecek.
Liseye devam ederken evliliğe vize geliyor : Mevcut yönetmelikte “Evli olanların kayıtları yapılmaz. Öğrenci iken evlenenlerin kayıtları silinerek okulla ilişkileri kesilir” düzenlemesi yer alırken yeni düzenlemede sadece “Evli olanların kayıtları yapılmaz” düzenlemesi getirildi. Bu düzenleme 12 yıllık eğitim zorunlu olduğundan eğitimine devam ederken evlenen öğrencilere de Bakanlığın vize vermiş olacağı şeklinde yorumlandı. Yönetmelikte disiplin cezası alması, devamsızlık veya başarısızlık nedeniyle öğrencilerin okulla ilişiğinin kesileceği vurgulandı. Ancak 4+4+4 zorunlu 12 yıl eğitim sisteminde öğrencilerin zorunlu olarak okula gitmeleri gerektiğinden bu ifadeler kafa karşıklığına yol açtı. Öğrencilerin zorunlu eğitimlerini tamamlamaları gerektiği düşünüldüğünde yönetmelikteki “okulla ilişiği kesilir” ifadeleri dikkat çekti. Bakanlık yetkililerinden edinilen bilgiye göre öğrencilerin okulla ilişikleri kesildiğinde açık liseye yönlendirecek bir düzenleme yapılacak.
Atatürk ilke ve inkılapları çıkarıldı : Fen, sosyal, anadolu, meslek, güzel sanatlar, imam hatip liseleri yönetmeliğinin birleştirildiği yeni yönetmelikte diğer yönetmeliklerde yer alan “Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirilmesini” ifadesi taslak yönetmelikte çıkarıldı. Yönetmelikteki “Atatürk Köşesi” düzenlemesinde de revizyona gidilerek, “Atatürk Köşesi ve Türk büyükleri” başlığında düzenlendi. Bu bölüme, okullara Atatürk resimlerinin dışında “Türk büyükleri ve tarihi şahsiyetlerin resimleri ile özlü sözlerine ait dekoratif ve estetik tablolar okulun uygun yerlerine konulabilir” ifadesi eklendi. Yönetmeliğe dersliklerin idareci odası yapılamayacağı hükmü de eklendi.
Sınıf mevcudu 30, ders süresi 40 dakika : Sınıf mevcutları tüm liseler için 30 olarak belirlendi. Fen liseleri ile sosyal bilimler liselerinde daha önce en fazla 26 kişilik olan sınıflar tüm liselerde standart hale getirilerek 30 oldu. Mevcut yönetmelikteki “Ortaöğretim kurumlarında bir ders saati süresi 45 dakikadır” ifadesinin birçok okulda 40 dakika uygulanması ancak bazı okullarda da 45 dakika olarak farklı farklı uygulanması üzerine bakanlık bu konuda da 40 dakika standardını belirledi. Teneffüslerde ise değişiklik yapılmadı ve 5 dakika olarak belirlendi. Okullarda yine blok dersler yapılabilecek. Özürsüz devamsızlık süresi 20 günden bir ders yılının 4’te 1’ine çıkarıldı. Bir ders yılı 180 gün olarak ele alındığında öğrenciler 45 gün özürsüz devamsızlık yapabilecek. Bu durumda 12. sınıflarda rapor alarak okula gelmemenin de önüne geçilmiş olacak. Özürsüz olarak devamsızlık yapan öğrencilerin durumları, aynı gün içinde velisine SMS veya e-posta yoluyla bildirilecek. Ayrıca devamsızlığı alışkanlık haline getiren öğrencinin durumu, devamsızlığın her onuncu günü bitiminde velisine yazılı olarak bildirilecek.
 
  1. 250 şair Nazım Hikmet için yarıştı : ABD'de bu yıl 4. kez düzenlenen ve Güney Amerika'dan İran'a, Gürcistan'dan İrlanda'ya, İngiltere'den Hindistan'a dünyanın dört bir yanından yediden yetmişe yüzlerce şairin katıldığı Nazım Hikmet Şiir Yarışması'nı kazananlar belli oldu :
 
01.05.2012
Yarışmanın düzenlendiği Nazım Hikmet Şiir Festivali düzenleyicilerinden Mehmet Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kuzey Karolina Türk-Amerikan Derneği'nden Pelin Bali, Birgül Tuzlalı ve Buket Aydemir'le beraber, Turkish Cultural Foundation (Türk Kültür Vakfı) ve yerel yönetimlerin desteğiyle düzenledikleri festivalin bu yılki odak şairinin Pablo Neruda olduğunu belirtti. Öztürk, bu nedenle çağrılan konuşmacıların Villanova Üniversitesi'nden “1991 Pablo Neruda Şiir Ödülü”nü kazanan Carlos Trujillo ve Kuzey Karolina Devlet Üniversitesi'nden Güney Amerika şiiri ve Neruda uzmanı Greg Dawes olduğunu söyledi. Her şairin en fazla 3 şiirle katılma hakkı olan yarışmaya şairlerin büyük bölümünün 3 şiir gönderdiğini vurgulayan Öztürk, 250 şairin 700'ün üzerindeki şiirinin yarıştığını anlattı. Şiirlerin yüzde 45'inin ABD'nin Kuzey Karolina eyaletinden, yüzde 27'sinin değişik ülkelerden, kalan yüzde 28'inin de ABD'nin değişik eyaletlerinden geldiğini vurgulayan Öztürk, “Yabancı ülkeler arasında Hindistan başı çekiyor. Ardından Türkiye, İngiltere ve Yunanistan geliyor. Güney Afrika ve Singapur'un da arasında olduğu 13 ülkeden şiir geldi” diye konuştu.
“Hem çiçeği burnunda hem de yıllanmış şairler...” : Yarışmada 5'i kadın 10 finalist seçildiğini, verilen iki mansiyon ödülünün de kadınlara gittiğini kaydeden Öztürk, kazananlara ilişkin şu bilgileri verdi: “Seattle Washington'dan katılan Jeffrey Kahrs 18 sene İstanbul'da yaşamış, çeşitli üniversitelerde İngilizce öğretmiş. Kendisi bizim yarışmayı 2 sene önce kazanan Mel Kenne ile birlikte 2006 yılında Atlanta Review'in Türk şiirine ayrılmış bir sayısının editörlüğünü yapmıştı. Yarışmayı kazanan hem çiçeği burnunda hem de yıllanmış şairler var. Örneğin Daniel Abdel-Hayy Moore çok sayıda kitabı olan bir şair. Philadelphia'dan katıldı yarışmaya. Bunun yanında Emily Romeyn daha üniversite öğrencisi. Lübnanlı Hala Alyan da psikolojide doktora yapıyor. Hem Daniel Abdel-Hayy Moore hem de Kevin Boyle bu yıl ikinci kez bu ödülün sahibi oldu. Peter Blair, Nazım'in şiirlerini 3 sene önce bir arkadaşı yarışmaya katıldığında öğrendiğini söyledi. Elizabeth Gargano, Nazım Hikmet'i bir arkadaşından duyup çevirilerini internetten bulup okuduğunu ve çok beğendiğini bizlere aktardı. Finalistlerden Amy Leigh Brown ise şiirlerini ilk kez bir yarışmaya gönderdiğini ve kazandığını anlattı. Diğer finalistler ise Tim VanDyke, Hedy Habra, Anna Lena Phillips ve Iris Tillman.”
Şairlere ve çocuklara şiir yazım atölyesi : Bu yıl da kazanan şairlerin şiirlerinin bir kitapçıkta toplanıp Amazon.com internet sitesinden satışa sunulduğunu söyleyen Öztürk, kitapçıkta ayrıca Semih Poroy'un çizdiği Nazım portresinin ve konukların edebi yazı ve makalelerinin de yer aldığını anlattı. Festival kapsamında bu yıl da kendini geliştirmek isteyen şairler için şiir yazım atölyesi açıldığını belirten Öztürk, ayrıca bu sene bir de çocuklara atölye açtıklarını kaydetti. Yarışmayı kazananların isimleri şöyle:
Daniel Abdel-Hayy Moore , Peter Blair, Hala Alyan, Kevin Boyle, Elizabeth Gargano, Jeffrey Kahrs, Amy Leigh Brown (AA)
 
  1. Prof. Dr. Halil Berktay, 1977 yılında yaşanan kanlı olayların solun kendi iç hesaplaşması olduğunu iddia etti:
 
01.05.2012
Habertürk televizyonunda yayınlanan Doğru Açı programına konuk olan Prof. Berktay, 1977′deki 'Kanlı 1 Mayıs'ın arkasında derin devlet yapılanmasının olmadığını söyledi. Prof. Berktay, sol içinde çeşitli fraksiyonlar bulunduğunu ve 1 Mayıs 1977′de sol içi bir çatışma olduğunu iddia etti. Bu fraksiyonlar içinde devlet için çalışan ajanlar olabileceğini belirten Halil Berktay, yine de sol gruplar içinde o günlerde şiddetli çatışmalar olduğunu ve 1977′nin bir iç hesaplaşma olduğunu öne sürdü.
Aynı programa katılan Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner ise bu sözlere çok şaşırdığını belirtti. Sular İdaresi binasından ağır otomatik silahlarla ateş açıldığını gördüğünü söyleyen Laçiner, 1977 olaylarında devletin parmağı olduğunu savundu.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1086656&CategoryID=77
  1. Tiyatrolar özelleşecek bu konuda geri adım yok :
02.05.2012
Başbakan Yardımcısı Arınç, “Başbakanımızın görüşleri Bakanlar Kurulu’nda tam kabul gördü. Zaten dünyada da bu böyle.İlgili bakanlıklar inceleyip Bakanlar Kurulu’na sunacak. Devlet ve Şehir Tiyatroları özelleşecek” dedi... Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, tiyatroların özelleştirilmesi konusunda ilgili bakanlıkların çalışma yapıp, Bakanlar Kurulu’na sunacağını, ardından kesin kararın verileceğini bildirdi. Arınç, Bakanlar Kurulu’nun ardından gazetecilere konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Burada daha çok tartışılan konu Şehir Tiyatroları’nda belediyelerin işveren olduğu, maaşlarını ödediği yerlerde biz gerekli kalitenin artmadığını, izleyici sayısının fevkalade dikkat çekecek kadar yükselmediğini ve özgürlük anlayışının yeterince yer bulamadığını görüyoruz. Dolayısıyla sanat gibi bir alanda özgürlüğün daha geniş anlamda sağlanması lazım. Diyelim ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi işveren konumundadır, maaşlarını ödediği sanatçılarımızın hangi repertuvarları tercih edeceklerini, neyi, ne zaman oynayacaklarını, yönetimle ilgili sorunlarını, yönetimden birilerinin daha güçlü inisiyatif almasına isyan edebilmektedirler. Oysa, bütün dünyada geleneksel olarak bir kural vardır ki işveren durumunda olanların sürekli müdahalelerinden veya kurulacak bir müşterek yönetimle her zaman ağırlıklarını hissettirmelerinden bahsedebiliriz. Bunu sanatçı kimliği ile bağdaştıramayanlar olduğu gibi meseleye ideolojik olarak bakanlar da bulunabiliyor. O yüzden Sayın Başbakanımız çok da isabetli bir düşünce ile özerk veya devlete ait bir yapıyı değil, bundan sonra özelleştirme alanının daha da genişlemesi ile rekabetin ve kalitenin daha da yükseleceğini ve özgürlük alanlarının daha da güçleneceğini ifade etti. Bu konu Bakanlar Kurulumuzda tam bir kabul gördü.
KARARIMIZ KESİN : Anayasanın 64. maddesi ”Devletin sanata, sanatçıya değer vermesi gerektiğini” söylüyor. Biz de bu maddeyi ciddiye alıyoruz. Bu konudaki kararımız kesindir. Bu konuda teknik bir çalışmanın dünyadaki örnekleri de dikkate alınmak suretiyle çünkü elimizdeki veriler devlete ait tiyatro ve sanatın pek çok çağdaş batı ülkesinde bulunmadığını gösteriyor.
TÜRKİYE’YE ÖZGÜ MODEL : Türkiye’ye özgü bir model de meydana getirilebilir. İlgili Bakanlıklar bir ön inceleme yapacaklar, Bakanlar Kurulumuza sunacaklar ve ondan sonra kesin kararımızı vermiş olacağız.
 
  1. Sütlerle ilgili ilk bulgular dün açıklandı. Çoçukların hastanelik olma nedeni 'laktoz intoleransı' :
 
03.05.2012
Tarım Bakanlığı’na göre sütlerde herhangi bir bozukluğa rastlanmadı. Uzmanlar da öğrencilerin hastanelik olmasını, ‘laktoz intoleransı’na bağladı. Sağlık Bakanı Akdağ da, bazı çocukların süte hassasiyeti olduğunu söyledi ve “Sütten etkilenenlere ayran ya da yoğurt dağıtılacak” dedi.
Daha ilk günde skandala imza atan süt dağıtımına dün de devam edildi. Ve dün de çeşitli illerde yüzlerce çocuk hastanelik oldu. Sütlerin bozuk olduğu iddialarına cevap ise Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü İrfan Erol’dan geldi. Erol bütün illerden örnekler toplanarak sütlerin tetkiklerinin yapıldığını ve ilk bulgulara göre bozuk olmadıklarının anlaşıldığını söyledi:
Zehirlenme değil : “Bu bir gıda zehirlenmesi olayı değil. 7.2 milyon süt dağıtılıyor çocuklara. Bunlardan bir kısmında laktoz intoleransı şeklinde bir reaksiyon oluşuyor. Bunun süt kaynaklı bir gıda zehirlenmesiyle ilgisi yok. Bunlara rağmen bu problemin görüldüğü bütün illerden örneklerimizi aldık. Gerekli tetkiklerin bir bölümü çıktı bir bölümü devam ediyor. Ön bulgular itibariyle sütlere ilişkin herhangi bir sağlık tehlikesi bozulma tehlikesi söz konusu olmadığı yönünde. Herhangi bir enfeksiyon ya da zehirlenmeye neden olan bir bakteri veya mikrobiyolojik tehlike bulgusu da yok. Çok yüksek sayıda tüketim var dağıtım var. Buna ilişkin olarak bazı çocuklarımızda bazı reaksiyonlar şekillenebilir. Bu program devam ediyor. Biz yine emin olmak için tetkik sürecini başlattık. Ön bulgular itibariyle herhangi bir problem söz konusu değil.”
Aç karnına içtilerse : “Etkilenen çocuk sayısı sınırlı. Eğer bir problem olmuş olsaydı bu çocukların hemen hemen büyük bir bölümünde sağlık tehlikesini görürdünüz. Ama bu belli bölgelerde belli çocuklarda reaksiyon var. Hekimlerimizin açıklamaları bu yönde. Çocuğun midesinin boş olması ve başka şeyler yemesiyle ilgili. Ama netice itibariyle bizim elde ettiğimiz bulgular yönüyle sağlık yönünden bir sıkıntı söz konusu değil. Tetkiklerimizin kalan bölümü devam ediyor. Sonuçlar çıktıktan sonra da açıklama yapacağız.”
En sağlıklısı UHT : Bazı uzmanların günlük süt dağıtılmasının doğru olacağı açıklamalarının yerine İrfan Erol, “ Asıl risk burada olur” dedi. En güvenli sütün UHT (uzun ömürlü süt) olduğunu belirten Erol, “Çünkü UHT sütte 135-140 santigrat derece gibi yüksek ısı işlemi uygulanıyor. Buradaki bakteriler mikroorganizmalar hepsi inaktif hale getiriliyor. Bunu oda sıcaklığında muhafaza ediyoruz. 3 -4 ay gibi bir süre muhafaza ediyoruz. Böyle bir programda seçebileceğimiz en doğru süt, UHT süttür” dedi. Sağlık bakanı Recep Akdağ da sütlerin bozuk olmadığını, etkilenen çocuklarda hassasiyetin, süt hazımsızlığının olduğunu söyleyerek “Hassasiyet görülen çocuklara, etkilenenlere yoğurt ya da ayran dağıtacağız” dedi.
Süte alerjileri var : Gaziantep’te, okullarda dağıtılan sütten içen ve zehirlenme şüphesiyle çeşitli hastanelerde tedavi gören öğrenci sayısı 80’e ulaşırken, İl Milli Eğitim Müdürlüğü olayla ilgili, “İlk belirlemeye göre öğrencilerin sütten zehirlendiklerine dair bir bulgu yok. Yalnızca süte karşı alerjisi olduğu tespit edilen 80 öğrenci çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı” diye açıklama yaptı.
UZMANLAR NE DEDİ? Az içen çocuklarda süte direnç oluyor : Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner: “Muhtemel birtakım olaylar olabilir. Bunlardan bahsedeyim. Ülkemizde süt tüketimi çocuklarda çok az olduğu için, laktoz intoleransı denilen yani süte karşı bir direnç gösterme sözkonusu olabilir. Bu bağırsakları etkileyen bir hastalık olduğu için, bu tip bir şey olabilir. Sütün üretiminde teknolojik bir hata olabilir. Gerçi UHT sistemi teknolojinin en güvenilir yöntemlerinden biri bu da bir diğer sebep olabilir. Ancak Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’yla yaptığımız toplantılar sonrasında henüz ortaya çıkan bir şey olmadığı duyumunu aldık. Bir iki gün içinde bu netleşecek.”
Öngörülebilirdi : Gazi Üniversitesi Toksikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Esat Karakaya: “Laktoz intoleransı olduğu yönünde kuvvetli bir düşünce var. Burada 7 milyon çocuktan bahsediliyor. Beş binde bir oranında görülse bu reaksiyon literatüre göre yüzde 5-10 en düşük görüldüğü popülasyonlar. Ciddi olanın 5 bin’de 1 olduğunu düşünsek bile, bu çok düşük bir orandır. Bu 7 milyon kişi içindeki 1.400 çocukta bunun görülmesi gerekir. Bu öngörülebilir bir hadiseydi. Ne olması gerekir? Önceden hazırlık olması gerekir; insanların uyarılması gerekir. Biz de bunları yaşamamalıyız.”
SÜT DAĞITIM REHBERİ UYGULANMAMIŞ : ‘Alerji testi yapılmadı’ mı? Okullarda süt projesinin “Okul Sütü Programı Uygulama Rehberi”nde çocuklara alerji testi yapılması öngörülmüş. Rehberin 6. sayfasında, “Süte karşı duyarlılığı olan öğrencilerin, öğretmenler ve aile hekimlerince tespiti yapılarak programın dışında tutulmalarının sağlanmasından okul yönetimleri sorumludur” ifadesine yer veriliyor. Tüm okullara ve öğretmenlere dağıtılan rehberde 14 maddelik şu uyarılar da yapılıyor: “Sınıf öğretmenleri öğrencilerden sütle ilgili alerjisi olanları tespit edip liste halinde okul idaresine teslim edecek. Okul idaresi bu listelerin bir nüshasını Sağlık İl Müdürlüğü’ne gönderecek. Dağıtım listesinde süte alerjik olan öğrenciler çıkarılacaktır.”
Laktoz intoleransı nedir? Gazi Üniversitesi Toksikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Esat Karakaya, laktoz intoleransını şöyle anlattı: “Sütün baskın şekeri laktoz. Laktaz denilen bir enzim aracılığıyla parçalanıyor. Bu şekilde normal bireylerde laktoz intoleransı görülüyor. Süreç bu şekilde. Eğer bu laktaz enziminde bir eksiklik sözkonusuysa bunu sindiriminde güçlük oluyor. Basitçe olan bu. Bu da sıklıkla görülen bir olay. Bizde daha fazla görülüyor. Tabii tüm bireylerde değil popülasyonun belli bir kısmında görülüyor. Çok yaygı görülür ama şiddetli yani içtikten bir iki saat sonra klinik vaka olabileceklerin sayısı çok daha az.”
Çocuklarımıza artık süt vermeyin : Öğrencilerin hastanelik olması, aileri kızdırdı. Yurdun birçok yerinde veliler okullara yazı göndererek çocuklarına süt verilmemesini istedi. Bazı okullar da ailelere yeni talep formları gönderdi. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi de Galatasaray Lisesi önünde protesto gösterisi yaptı. Üzerinde ‘AKP’den psikolojik süt zehirlenmesi. Hayaldi gerçek oldu’ yazılı pankartı saat 12.30’da açan 20 kişilik grup adına yapılan basın açıklamasında, “Okullarda ücretsiz süt dağıtılmalıdır ama sağlıklı, nitelikli ve güvenilir biçimde” denildi.
Durmak yok süte devam : Sütten hastanelik olan çocukların sayısı dün de artarak devam etti. Buna rağmen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer süt dağıtımına devam edileceğini açıkladı
SAĞLIK BAKANI : Zehirlenme değil süt hazımsızlığı : Sağlık Bakanı Recep Akdağ: “Halk Sağlığı Kurulumuz, her bir kuruluşumuzu yakından takip ederek, tek tek meseleyi şu saate kadar takip etmiştir. Geldiğimiz nokta şu, hastanelerimizde bu meseleden dolayı yatan herhangi bir hasta yok. İkincisi de olaylar çocukların süt içmesini takiben hemen ilk ikinci saat içerisinde meydana gelmiştir. Bütün bunlar, bu başvuruların genel anlamda, süt hassasiyeti ya da süt şekerine karşı hassasiyet diyebileceğimiz ya da süt hazımsızlığı diyebileceğimiz bir sebeple meydana geldiği hususunda birleşiyor. “Bilim adamlarımızın ortak görüşü bu. Hastanelerimizde bu çocuklarımızı takip eden çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının ortak görüşü de bu. Bu tür olayların 1-2 gün içinde minimuma inmesini bekliyoruz. Başlangıçta fark edilemeyen çocuklara artık süt verilmeyeceği için bu tür problemler ortaya çıkmayacak.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI : 7.2 milyona dağıttık bazısı hassas olabilir :Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker: “Toplam 7 milyon 200 bin öğrenciye süt dağıttık. Bunların arasında farklı sosyo-ekonomik, gelir grubu, biyolojik özelliklere sahip çocuklar var. Bunların bir kısmı süte hassas olabilir. Bir kısmının ise, süt şekerine hassasiyeti yüksek ya da alerjisi olabilir. Sütlerin bozuk olma ihtimalini de elbette göz önünde bulundurduk. ’Siz öyle istiyorsunuz’ diye sizin hatırınız için süt bozuk olmaz. İncelemeye aldık. Şüphe duyduğumuz illerde dağıtımı durdurduk. Teknik inceleme yapıyoruz. Bundan dolayı endişeniz olmasın. Süt ile ilgili şu anda hastanede sütten dolayı bir zehirlenme şüphesi ve tanısıyla tedavi gören çocuğumuz yok. 4 binin üzerinde çocuk dün müracaat etti. Bu çocukların hepsinin yatakta tedavisi yapıldı. Gıda zehirlenmesi ve süt zehirlenmesi ile ilgili tedavi gören bir çocuğumuz yok. Bunların nedenleri üzerinde duruluyor. Şüphe duyduğumuz sütlerin dağıtımını durdurduk. O sütler piyasadan çekildi. Bu konu hassasiyetle takip edilmektedir. Bu projeyi birilerinin provoke etmesine izin vermeyeceğiz. Yanlış bir uygulaması olanlar varsa o yanlış uygulama içinde olanlara en ağır cezaları vereceğiz. Bunda hiç şüphe yok. Kimseyi de peşin olarak suçlamıyoruz. Bütün ilgili bakanlıklar illerdeki komisyonların marifetiyle bu süreci şu anda izlemekte ve takip etmektedir. Bu projeye devam edilecek.”
MİLLİ EĞİTİM BAKANI: Dağıtmaya ısrarla devam edeceğiz : Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer: “Hastanelerde tedavi gören ve zehirlenme belirtisiyle hastanelerde müşahede altında tutulan çocuğumuz yok. O açıdan bakıldığında süte karşı hassasiyetin olabileceğini önceden görmüştük. Bu sebeple de öğretmenlerimizi eğittik. Ailelere konuyla ilgili bilgilendirme yapıldı. Bazılarından konuyla ilgili imza da alındı ve bununla ilgili duyarlılık varsa bize bildirilmesi istendi. Hakikaten Türkiye çapında bakıldığında, ortaya çıkan vaka sayısı ve sonuçları itibariyle değerlendirildiğinde, ön hazırlık çalışmalarının da başarıyla yürütüldüğünün altını çizmek lazım. Süt dağıtma programını ısrarla devam ettireceğiz. 5 yıllık sütlerin paketlendiğine dair bir takım dedikodular yapılıyor. Bu, teknik olarak mümkün değil. Çünkü sütün ambalajı ve kutusu yeni, biz yeni tasarladık. Yeni tasarladığımız için kutulara yeni paketledik. Yeni ve taze sütleri çocuklarımıza gönderdik. Çok iddialı bir şey söylemek doğru değil, sütleri de analiz ediyoruz şimdi biz, ihtiyaten. Sonuçlar çıktığı zaman kesin bir dille ifade edeceğiz ama ben sütten kaynaklanan bir durum olmadığını süt içme tecrübesiyle irtibatlı bir gelişme olduğunu ifade edebilirim.”
http://haber.gazetevatan.com/Haber/447917/1/Gundem
  1. Kur'an dersinde abdest ve türban olacak mı?
 
04.05.2012
Yeni eğitim sisteminde seçmeli listesine giren Kur'an-ı Kerim ve Peygamber’in Hayatı dersleriyle ilgili, bakanlık yetkililerinden açıklamalar geldi.
Son günlerde tartışılan konu, Kur'an-ı Kerim dersinde öğrencilerin abdest alıp almayacağı ve kız öğrencilerin başörtüsü takıp takmayacağıydı.
Yetkililerin açıklamasına göre, öğrencilerin abdest alma zorunluluğu olmayacak, isteyen kız öğrenciler başörtüsü takabilecek.
Hürriyet'ten Esra Kaya'nın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin Kur'an-ı Kerim ve Peygamber’in Hayatı’nın seçmeli dersleriyle ilgili açıklamaları şöyle:
15 milyon öğrenci içinde bu dersleri seçmeli olarak alacak öğrenci sayısı abartıldığı kadar çok olmayacak.
Mevcut sistemde ilköğretim 4’üncü sınıftan lise 4’üncü sınıfa kadar Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu olarak verilmeye devam edecek. Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı, yeni sistemde ikinci kademe olan 5’inci sınıftan başlayarak, lise sona kadar seçmeli ders olarak alınabilecek.
Mevcut sistemde İmam Hatip Liseleri’nde eğitim gören kız öğrenciler Kur'an derslerinde başörtüsü kullanıyor. Yeni sistemde, seçmeli olarak Kur'an dersi alan kız öğrenciler başörtüsü takabilecekler. Zorunlu olmayacak, tercihe bırakılacak.
Öğrencilerin bu derste abdest alma zorunluluğu yok. Kuran dersi de diğer dersler gibi bir ders olacak. Normal sınıflarda bu ders verilecek.
Öğrenciler okula Kur'an-ı Kerim getirmeyecek. Milli Eğitim Bakanlığı, dili Türkçe mealinin yer aldığı, alfabelerin öğretildiği, surelerin yer aldığı Kur'an Dersi Kitabı hazırlayacak. Diğer ders kitaplarında olduğu gibi Kur'an dersinin kitabı da Bakanlık tarafından bu dersi seçen öğrencilere ücretsiz dağıtılacak.
Bu dersleri mevcut Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri verecek. Şu an yaklaşık 13 bin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni var. Kur'an-ı Kerim bilen bu öğretmenler seçmeli dersleri verecekler. Mele ya da imamların bu derslere gireceği iddiaları kesinlikle doğru değil.
Diğer inançlarla ilgili dersler de olacak. Öğrencilere, inançları ve peygamberlerinin anlatıldığı dersler verilmesi planlanıyor. Örneğin Hıristiyanlık için Hz. İsa ve Hıristiyanlığın anlatıldığı bir program hazırlanacak. Alevi öğrenciler için de saz dersi, semah ve cem törenlerinin uygulanmasına ilişkin seçmeli ders programı yapılacak. Milli Eğitim Bakanlığı, seçilen dersle ilgili formasyon sahibi uzmanları belirleyecek. Bakanlığın belirlediği kişiler o inancın dersini verebilecek.
 
  1. Yeni anayasa çalışmaları hızlandı : TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa sürecinde ikinci etabı, en hızlı şekilde ve makul sürede bitirmek için çalışmaya devam edeceklerini bildirdi :
 
04.05.2012
Çiçek, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun yaklaşık 1,5 saat süren toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. İkinci etap çalışmanın ilk toplantısını yaptıklarına işaret eden Çiçek, 7 Mayıs Pazartesi günü saat 18.30'da, Salı günü de saat 16.00'da yeniden toplanacaklarını kaydetti. Çiçek, daha hızlı bir tempo içinde bu süreci en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştıklarını ifade ederek, vardıkları bazı ilke kararlarını, pazartesi günü basınla paylaşabileceğini söyledi. Çiçek, ikinci etap çalışmada, siyasi partilerin belirlediği danışmanların partilerin, komisyonun çalışmalarına katkı vereceğini belirtti. TBMM Başkanı Çiçek, ellerinde 60 ülkenin anayasasının bulunduğunu, daha önce TBMM'ye verilen tekliflerin, kurum ve kişilerden gelenler ile toplantılar sonucunda ortaya çıkan görüşlerin, büyük ölçüde elektronik ortamda değerlendirme konusu yapıldığını, bunları partilere de verdiklerini anlattı. ''Bu ikinci etabın en hızlı şekilde, makul sürede bitirilmesi için süratli şekilde çalışmaya devam edeceğiz'' diyen Çiçek, ayrıntılı açıklamayı gerekirse pazartesi günü yapabileceklerini bildirdi. Çiçek, anlaşılan konuları şimdi söylemek istemediğini kaydetti. 
Gazetecilerden ricada bulundu : Sürecin en önemli kısmının ikinci etap çalışmaları olduğuna dikkati çeken Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:  ''Bizden kaynaklanmayan bir takım spekülatif haberler üzerinden değerlendirme yapılmamasını hasseten rica ediyoruz. Teyit edilmemiş bilgilerin kamuoyuna aktarılmamasını hassaten rica ediyoruz. Partilerin yerine koyarak haber üretmeyi doğru bulmadığımızı, arkadaşlarımızın hepsinin bundan ciddi ölçüde rahatsız olduğunu ifade etmek istiyoruz. 'Şu partinin şöyle, ötekinin böyle görüşü var. Şu olmayacak, bu olmayacak...' O zaman bizim bu çalışmaları yapmamızın hiç bir anlamı yok. 4 parti belli konularda karar vermiş bir araya gelmiş, bir uzlaşı, bir çaba ve gayretin içinde. Herkes buna olumlu katkı vermeli. Kimse kendisini bir başka partinin yerine koyarak bir değerlendirme yapmamalıdır. Bir de arkadaşlarımızın üzerinde durduğu husus şudur: Bu anayasa yapım süreci içinde yetkili olan milletvekillerimizdir, buraya ismi bildirilen 12 arkadaşımızdır. Bunlar tesadüfen bir araya gelmiş 12 kişi değil, partilerimizin düşünerek, konuşarak, yetkili organlarından karar alarak bildirdikleri arkadaşlarımızdır. Dolayısıyla anayasa yapım sürecini değerlendirirken, bu arkadaşlar tarafından yapılacak açıklama sizin bakımınızdan komisyonla ilgili değerlendirme konusu olmalıdır. Değilse partilerimizin yapacağı açıklamalar olabilir. Onlar kendi görüşleridir ama komisyonla ilgili değildir. Buna da hasseten dikkat edilmesinde fayda görüyoruz.'' 
''Sonra bu iş niye olmadı demeyin' : Çiçek, vatandaşlardan, teşkilatlar ve kuruluşlardan, çok büyük ilgi, destek gördüklerini dile getirerek, teşekkür etti. 
Basın mensuplarına, ''Bu defa en büyük katkıyı sizden bekliyoruz'' diyen Çiçek, şunları kaydetti:  ''Sizin de doğru haber vermeniz lazım. Kamuoyunda heyecan yaratacak, yanlış anlamalara meydan verecek, kamuoyunda, komisyon üyelerini zan altında bırakacak, teyit edilmemiş bilgileri haberleri yazmamanız... Hele böyle 'krizdir, kavgadır, bomba gibi düştü' tarzındaki...Gerçekten haberciliğinize saygı duyarım ama siz de yeni anayasa yapılmasını istiyorsanız, bizim kadar sizin de sorumluluğunuz var, siz de buna riayet edin. Reyting uğruna ya da 'öbürlerini atlattım, ben böyle bir şey yakaladım' adına bu sürece zarar vermeyin. Bunu hasseten rica ediyoruz. 
Hiç durmadan da bomba düşmesin... Şiddet çağrıştıran laflar, ifadeler çok doğru bir şey değil. Ne olacak yani ne krizi. Herkes fikrini söyleyecek. Bazen birbirlerine karşıt fikirler de olacak. O zaman hiç kimsenin bir şey konuşmaması lazım. 'Farklı fikir söyledi' diye ertesi gün komisyonda kriz, komisyonda kavga.... Sonra da bu iş 'niye olmadı' demeyin. Onun için en az bu sürece sizin de katkı vermenizi bekliyoruz.'' 
Çiçek, anayasa yapımında süre olarak ne öngördüğünün sorulmasına, ''Bu işte bir süre koymak çok doğru değil ama genel bir hedefimiz var. O da bu yılın sonu bu anayasayı toplumun önüne koymayı düşünüyoruz. Bunu hedeflediğimizi zaten açıkladık. Demek ki buna uygun olarak bu takvimi işletmeye çalışıyoruz. En yoğun mesai sarf edeceğimiz çalışma, bu ikinci etap çalışmadır'' karşılığını verdi. 
''Gizli değil, kapalı çalışma'' : Bir gazetecinin, ''Öncelikle uzlaşılan maddelerden mi yazım başlayacak-'' sorusunu Çiçek, ''Size bunları açıklayacağım'' diye yanıtladı. 
Çiçek, gerekli oldukça komisyon çalışmalarına ilişkin bilgi vereceklerini ancak her gün zoraki bilgi vermenin de doğru olmadığını kaydetti. Çalışmalarda gizlilik kararı alınıp alınmayacağına ilişkin soruyu yanıtlarken Çiçek, ''Bizim yaptığımız çalışma gizli çalışma değil, kapalı çalışmadır. İkisi arasındaki farkı iyi görmek lazım. Üzerinde 'çok gizlidir' işaretlerimiz filan yok. Daha sağlıklı bir ortamda çalışabilmek adına biz buna 'kapalı çalışma' diyoruz. Gizli değil. Tutanağa alınıyor, bu kadar insan var. Yarın bunlar yayınlanacak. Ama kapalı çalışmadır. Bu işi sağlıklı şekilde sonlandırmak için alınmış bir karardır'' diye konuştu.  CHP Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, çalışmalarda ortam dinlemesine yönelik kaygısını ifade ettiğinin anımsatılması üzerine Çiçek, ''Dinleme kanunsuz yapılıyorsa, zaten onun tedbirini ilgililer alır, alması gerekir. Varsa böyle bir şey'' dedi. Çiçek, liderlerle daha sonra görüşeceğini ancak takvimin belli olmadığını söyledi.
Kart'tan ortam dinleme endişesi : Komisyon üyesi, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ise toplantıda, olası bir ortam dinlemesine yönelik endişelerini dile getirdiğini söyledi. Kart, çalışmalarını sürdürdükleri ek binanın yanında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın bulunduğuna işaret ederek, ''Türkiye'de ortam dinlemesinin kaynağı burasıdır. Bu kaygımı ifade ettim'' dedi. Kart, kurulan alt komisyonda kendisinin, AK Parti Karabük Milletvekili Mehmet Ali ŞahinMHP Konya Milletvekili Faruk Bal ve BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın yer aldığını bildirdi.
 
  1. CHP'li vekilden şok iddia :
 
04.05.2012
CHP İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, okullarda peynir altı suyundan ve süt tozundan yapılan yapay sütlerin dağıtıldığına dair bilgi aldığını, binlerce çocuğun bu nedenle alerjik protein zehirlenmesi yaşadığını öne sürdü. Çıray, konuyla ilgili soru önergesi hazırlayacak.

Çıray, yaptığı açıklamada, zehirlenmelerin genellikle Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Doğu Karadeniz, ve İç Anadolu’nun doğusunda yaşandığına dikkat çekti.
Peynir altı suyundan üretilen sütlerin normal sütlere göre daha fazla süt proteini içerdiğini belirten Çıray, öğrencilerin bu nedenle alerjik protein zehirlenmesi yaşadığını iddia etti. Normal gıda zehirlenmelerinde sonuç 2-5 saat arasında ortaya çıkarken, alerjik protein vakalarının 15-45 dakika arasında etkisini gösterdiğini vurgulayan Çıray, şunları ifade etti: “Bu zaman dilimleri bile incelendiğinde sonuç ortadadır. İhale şartnamelerine göre bu sütlerin tam donanımlı labaratuvarlarda tahlil edildikten sonra okullarda dağıtılması gerekirken, bu madde sadece kağıt üstünde bırakılmıştır. Şartname tutsun diye o bölgelerde tahliller yapıldı; ancak bölgede Tarım Bakanlığı’nın tahlil edecek güvenilir labaratuvarı yok. Sağlık Bakanlığı’na bağlı olanlar da halk labaratuvarlarına dönüştürülmüştü. Binlerce öğrenciyi yapay sütlerle zehirlediler. Sonra çıkıp herkesin gözünün içine baka baka ‘Psikolojik’ dediler.
Kimsenin çocuklarımızın sağlığıyla oynamaya hakkı yok. Sorumlu bakanları istifaya çağırıyorum.” Çıray, konunun araştırılması için TBMM'ye soru önergesi vereceğini de bildirdi.
  1. Deniz Feneri'nde sert savunma : Deniz Feneri e.V soruşturmasını yürütürken dosyadan el çektirilen ve haklarında dava açılan 3 savcı, Yargıtay’daki ilk duruşmada suçlamaları reddetti: Deniz Feneri soruşturmasında tutuklama olmasaydı hakkımızda dava açılmazdı. Zekat, fitre parasını hovardalıkta harcadılar. Dini inançları suistimal ettiler:
 
04.05.2012
Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken ”resmi belgede sahtecilik ve görevde yetkiyi kötüye kullanma” iddiasıyla soruşturmadan alınan cumhuriyet savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz yargılanmaya başlandı. Savcı Türkaslan’ın 11, diğer 2 savcının ise 3’er yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşması Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde görüldü. Duruşmaya Savcı Türkaslan ve Yaren avukatlarıyla katılırken savcı Tamöz avukat istemediğini, savunmasını kendisinin yapacağını belirtti. Duruşmada, üç savcıyı HSYK’ya şikayet ederek haklarında dava açılmasına neden olan Deniz Feneri şüphelileri Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’ın avukatları da hazır bulundu. Duruşmayı, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ile aralarında Kamer Genç, Ömer Süha Aldan, Atilla Kart ve Levent Gök’ün de olduğu CHP’li milletvekilleri ile MHP milletvekili Faruk Bal ile YARSAV üyeleri de izledi.
 
Duruşmaya savcı Tamöz’ün, Deniz Feneri soruşturmasını Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş’le birlikte yürüttüklerine ilişkin sözleri ile savcı Türkaslan’ın haklarındaki soruşturma kapsamında bazı hakimlerin tanık olarak ifadelerinin alındığı ve gizli tanık yaratma çabası olduğuna ilişkin sözleri damgasını vurdu.
 
11. Ceza Dairesi, müdahillik talebinde bulunan Deniz Feneri soruşturmasının şüphelisi ve Kanal 7 yöneticisi Zekeriya Karaman’ın talebini “suçtan doğrudan zarar görmediği” gerekçesiyle reddederken Deniz Feneri şüphelilerinin ortak olduğu Hayat, Zirve, Set, Lapis, Yeni Dünya ve Mepa isimli şirketlerin müdahillik taleplerini kabul etti.
 
  1. Personelimizi tahrik etmeyin :
 
04.05.2012
Önceki gün bazı yazar ve meslek kuruluşlarının açıklamalarına sert tepki gösteren TSK bu kez Emekli Astsubaylar Derneği’ni hedef aldı: “Muvazzaf personelimizi tahrik etmeye yönelik girişimler esefle izlenmektedir” TSK, Perşembe günü yaptığı, bazı yazar, konuşmacı ve meslek kuruluşu temsilcilerine yönelik sert açıklamasının ardından dün de TEMAD (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği)’i hedef alan sert bir açıklama yaptı. Genelkurmay Başkanlığı, internet sitesinden yapılan açıklamada şöyle denildi:
KİŞİNİN TERCİHİDİR : Bazı basın ve yayın organlarında, muvazzaf ve emekli astsubayların özlük hakları hakkında doğru olmayan haber ve yorumlar yer almaktadır. Dünyanın diğer ordularında olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri de; statü, görev ve sorumlulukları mevzuat ile belirlenmiş, personelin hiyerarşik bir emir komuta yapısı içerisinde görev yaptığı, büyük bir kurumdur. Statü hukukuna dayalı görev bölümü; subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli er, erbaş ve er şeklinde oluşturulmuş, buna uygun olarak sorumluluk ve yetkiler paylaştırılmıştır. Bu statülerden birine talep, aranan kriterlere bağlı olarak kişilerin kendi tercihidir.
EŞİTSİZLİK : Benzer yapılar resmî veya özel diğer kurum ve kuruluşlarda da mevcuttur. Bu açıdan; birbiri ile kıyaslanamayacak statü, görev ve sorumlulukları nedeniyle personelin sahip olduğu bazı hak ve yetkilerin eşitsizlik veya adaletsizlik olarak nitelendirilmesi asker ve sivil kurum ve kuruluşların doğasına aykırıdır.
ŞARTLARA GÖRE : TSK personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; yüce devletimizin sağladığı imkânlar, ülkemizin şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.
TAHRİK : Bu arada, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği üyelerinin de bazı medya organlarında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çok önemli bir gücünü teşkil eden astsubaylarımız hakkında gerçeklere dayanmayan açıklamalar yaparak, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiği ve derneğin kuruluş amaç ve çalışma alanının tamamen dışında, muvazzaf personelimizi tahrik etmeye yönelik girişimlerde bulunduğu esefle izlenmektedir. Astsubayların özlük haklarına ilişkin çalışmalardan da örnekler verilen açıklamada gerektiğinde yeni düzenlemeler yapılabileceği de belirtildi.
Kurmaylara yapılan zamma tepki : Kurmay subaylara verilen son zamların kendilerine yansıtılmadığını belirten astsubaylar geçtiğimiz günlerde tepki göstermişti. Konuyla ilgili açıklama yapan TEMAD TSK’da görev yapan yaklaşık 100 bin astsubayın üvey evlat muamelesi gördüğünü iddia etmişti. TEMAD, hükümet tarafından üst kademeye 700 TL’ye varan iyileştirme zammı yapılırken, kendilerinin tam aksine maaşlarında kesintiye gidildiği açıklamıştı. TEMAD Başkanı Ahmet Keser şunları söylemişti: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 39 bin 975 Subay ve 95 bin 824 astsubay görev yapmaktadır. Vatanın her köşesinde gözünü kırpmadan, seve seve görev yapan astsubaylarımız, maalesef son günlerde alınan bir kararla bir nevi devlet tarafından üvey evlat muamelesine maruz bırakıldı. Bakanlar Kurulu’nun, kararı ile TSK bünyesinde görevli muharip tüm subaylara 123 TL ve 700 TL arasında zam yapılırken, bu kurumun bel kemiği sayılan astsubaylara bırakın zam yapmayı, neredeyse maaşlarında kesinti yapılmıştır.”
 
  1. Ordu'da 'ayrımcılık' gerilimi :
 
05.05.2012
Genelkurmay Başkanlığı'nın bugünkü açıklamasında 'muvazzaf askerleri tahrik etmeye çalışmak'la suçladığı Emekli Astsubaylar Derneği'nin başkanı Ahmet Keser NTV'ye konuştu. Genelkurmay Başkanlığı, özlük haklarının düzeltilmesi için bir süredir kampanya yürüten Emekli Astsubaylar Derneği'ni, 'muvazzaf personeli tahrik etmeye çalışmakla' suçladı. Genelkurmay'ın bu açıklamasına yanıt Emekli Astsubaylar Derneği Başkanı Ahmet Keser'den geldi. Keser, NTV'ye yaptığı açıklamada 'astsubayların ordu içinde maruz bırakıldığı ayrımcılıktan' yakındı.
'Dünyanın hiçbir ordusunda bu tür ayrımcılıklar yaşanmayacağını' söyleyen Keser şunları kaydetti: Dünyanın hangi gelişmiş ordusunda aynı yemeği ayrı ayrı yerlerde yiyorsunuz? Subaylar erbaş ve erler vurulduğunda tedavi için ayrı yerlere yatırılır. Ankara'da bir subay ve astsubay aynı günde öldüğünde; subayın cenazesi mevzuat gereği Kızılay'daki Kocatepe Camii'nden kaldırılır. Astsubayın cenazesi ise Ulus'taki Hacıbayram'dan kaldırılır. Bu ayrımcılık dünyanın hangi ordusunda yapılır? Dünyanın hangi ordusunda kişi özgürlükleri bir kişinin iki dudağı arasına hapsediliyor?
http://haber.gazetevatan.com/orduda-ayrimcilik-gerilimi/448183/1/Gundem
 
  1. Başbakan Tayyip Erdoğan’a ‘ucube’nin yıkılması şerefine anlamlı hediye :
 
05.05.2012
Eko Forum çekimi için AzerbaycanBakü’deyiz.Bakü’nün değişimi inanılmaz. Baştan başa şantiye alanı olan Bakü, Dubai ile Viyana karışımı bir şehir haline gelmiş. Bir yandan 2012 Eurovision Şarkı Yarışması için ‘Kristal Palace’ın inşaatı devam ederken şehirdeki inşaat halinin aslında Eurovisiyon Şarkı Yarışması için olmadığını SocarBaşkanı Rovnag Abdullayev’den öğreniyorum.Azerbaycan halkı, Türkiye ve Türk hayranı olduğunu gizlemiyor. Star Rafinerisi’nin temel atma töreninde Başbakan Tayyip Erdoğan veAzerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in altını çizdiği “2 devlet,1 millet, tek yürek” kavramınıBakü Havaalanı’na iner inmez hissetmemek imkânsız. Türk pasaportunun herhangi bir ülkeden daha değerli olduğu tek ülkedeyiz. Bakü’nün merkezinde Türk tekstil ve gıda markaları sıralanmış. “Hangi Türk şirketleri için Bakü’de fırsat var” sorusuna Socar Uluslararası Yatırımlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Pektim Yönetim Kurulu Başkanı Vagif Aliyev, “Türk şirketleri içinBakü’de çok fırsat var. Azerbaycan petrol ekonomisi dışında son 4 yılda ortalama yüzde 7 büyüyor. İnşaat, tekstil, gıda gibi pek çok sektörde fırsat var” diyor. Socar Başkanı Rovnag Abdullayev ile sohbetimizde öğreniyoruz ki Kars’taki ucube olarak ifade edilen heykel de Azerbaycan ile 2 devlet, 1 millet tek yürek kavramını pekiştirmek için yıkılmış. Abdullayev’in ifadelerine göre, heykelin Ermenistan’a sırtı dönük tarafının daha dik Türkiye’ye sırtı dönük tarafının daha başı eğik ve elini uzatmış olması, Azerbeycan’da, Ermeni diasporasının üstü örtülü mali desteğiyle sanki Türkiye’ye özür diletmek amaçlı inşa ettirdiği bir heykel olarak algılanmış. Socar Türkiye Başkanı Kenan Yavuz, “ Socar olarak Türkiye’de Ceyhan, Kars, Aliağa, Yarımca’da eğitime 40 milyon dolar harcıyoruz. Kars’ta Başbakan Erdoğan’a meşhur ucubeyi yıkması şerefine teşekkür amaçlı bir meslek lisesi inşa ediyoruz. Bir sonraki projemiz de Van için olacak” diyor. Bu sözler Erdoğan’ı sanat düşmanı ilan edenlere aslında heykelin yıkımının arkasında stratejik derinlik yattığını anlatıyor.
TÜRKİYE AZERBAYCAN'IN DIŞARI ÇIKIŞ KAPISI : Socar Uluslararası Yatırımlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Pektim Yönetim Kurulu Başkannı Vagif Aliyev’e niye Türkiye, neden Socar Azerbaycan’a petrol rafinerisi inşa etmeden Türkiye’de rafineri inşa etmeye başladı diye soruyorum. Aliyev, “Türkiye Azerbaycan’ın dışarıya çıkış kapısı da ondan. Azerbaycan’ın üçüncü Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev zamanında alınan karar ile Bakü, Tiflis, Ceyhan Boru Hattı ile Azerbaycan petrolünü dünyaya taşımak için Türkiye’yi seçti. Türkiye için çok projemiz var” diyor.
NABUCCO PROJESİ ÖLÜ DOĞDU, TANAP YENİ PROJE : Vagıf Aliyev’e göre Nabucco projesi ölü doğduğu için bir türlü gerçekleşemiyor. Nabucco projesi için 31 milyar metreküpü bulan Azerbaycan, Türkmenistan, İran ve Irak gazı düşünülmüş. Aliyev, “Reel olarak sadece 10 milyar metreküplük Şahdeniz gazı var. O da Nabucco projesinin gerçekleşmesi için yeterli değil. O yüzden Nabucco ortada kaldı. Biz de Türkiye ile Trans Anadolu Boru Hattı projesi (TANAP)’ı hayata geçireceğiz” diyor. GAZETE HABERTÜRK / Özlem DALGA
 
 
  1. Ankara'da gece yarısı şehit eylem : Ankaralı vatandaşlar, şehidin evinin önünden gece geç saate kadar ayrılmadı, eylem yaparak Türk Bayrağı astılar :
 
05.05. 2012
Tunceli’nin merkeze bağlı Alacık Köyü kırsalında dün gece PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Komando Onbaşı Mehmet Coşkun Kılıç’ınAnkara’nın Keçiören İlçesi’ndeki evine gelen askerler acı haberi verdi. Şehidin babası Satılmış Kılıç gözyaşlarına boğulurken, anne Fatma Kılıç ise baygınlık geçirdi. Vatandaşlar, şehidin evinin önünden gece yarılarına kadar ayrılmadı, eylem yaparak Türk Bayrağı astılar.
 
  1. CHP MYK'daki görevinden istifa eden CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin Basın açıklamasında "Benim sorunum kişiler değil', "Sıkıntılarımızın peşinden gideceğiz" dedi:
 
05.05.2012
CHP Genel Başkan Yardımcılığı'ndan hafta içinde istifa eden Tekin, istifasının ardından ilk kez basın toplantısı düzenledi. İşte Gürsel Tekin'in açıklamaları şöyle:

"Biz CHP'nin Türkiye'nin yüreği olmasının peşindeyiz. Bunun için her bedeli öderim. CHP iktidar, Kılıçdaroğlu Başbakan olmalıdır. Genç değiliz artık çocuklarımız var barış iklimini oluşturmalıyız. Güdülmeye itiraz ediyorum genel gidişe itiraz ediyorum. Hala siyasette heyecan duyuyorum hiç geri durmadan. Benim kızgınlıklarımın adresi kendi partimdir. CHP benim ailemdir. Mutsuz bir Türkiye mutlu bir iktidar var. Bunlara rağmen iyi ki CHP var. CHP'yi düne dair olaylarla tartışmamalıyız. Bugünün Türkiye'sinde bakalım. Tespit edici değil belirleyici politikalara ihtiyacımız var. Eleştirim ve tavrım bu noktada değerlendirilmeli. CHP iktidarı tüm dünyada mutluluk getirecektir. 30 yıllık siyaset yaşamımda ayrıştırıcı br siyasetçi olmadım. İtirazlarım hep aynı. Benim kişilerle sorunum yok. Ben 28 Şubat'ta da farklı düşünüyordum. Aile içinde bunlar olur benim sadece sistemle sıkıntım var. Her zaman genel başkanımın yanındayım. 16 yaşımda siyasete başladım CHP'de başladım. 28 Şubat'ın bedelini ödediğinde bile ben CHP'deydim hiç zikzak çizmedim. Ben İstanbulluyum tabi ki gelicem. Parti içi seçimler çok kritik değildir. Kimin kazandığı önemli değil. biz AKP gibi itiatçı bir parti değiliz. Her zaman itiraz eder tartışırız. pazartesi Ankara'ya geri döneceğim. Ben milletvekiliyim.
KILIÇDAROĞLU'NUN YANINDA OLACAĞIM : Benim sorunum sistemle, genel gidişatla sıkıntım var. Siyaset sadece genel başkanı olarak yapılmaz. Yoluma devam edeceğim, sayın genel başkanımın yanında olacağım. CHP 28 Şubat’ın bedelini ödediği gün yine CHP’deydim. Hiç zikzaklarım olmamıştır, arayışlarım olmamıştır. Hiç kimse benim adayım değil. Örgüt kendi iradesi içinde kendi istediğini seçebilsin. İtirazım gidişat. Biz CHP’yi biz AKP değiliz. Biz itaatçı bir parti değiliz.
ÖZ AĞABEYİMLE DE TARTIŞIYORUM : Kırgınlıklarımız düzelecek, inanıyorum iyi olacak. Biz bir aileyiz aile içinde böyle kırgınlıklar olur. Ben öz ağabeyimle de tartışabiliyorum, ağabeyimi ret mi ediyorum? Ben biraz da duygularımla yaşıyorum. Son bir ayda hayatını kaybeden kişi sayısı 105. Bu insanlar devletin ihmali sonucu hayatını kaybetti Benim sorunum sadece parti içinde Ahmet Mehmet değil Türkiye’nin geleceği. Aile içi sorunlarımız var bunu belirttim. Sorunlarımızı böyle uluorta söyleyecek değiliz, kendi aramızda sorunlarımızı çözeceğiz."
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1087075&CategoryID=78
 
  1. Filenin Sultanları olimpiyat vizesini kaptı : 2012 Londra Olimpiyatları Avrupa Kıta eleme turnuvasında Filenin Sultanları, final karşılaşmasında Polonya'yı 3-0 mağlup ederek tarihi bir başarıya imza attı :
 
06.05.2012
Voleybolda Filenin Sultanları bir ilki başardı. Milliler, 2012 Londra Olimpiyatları elemelerinin final maçında Polonya'yı mağlup etti ve Londra biletinin sahibi oldu.

Karşılaşmanın ilk teknik molasına 8-6 önde giren Polonya karşısında servislerde sorun yaşayan Milliler, ikinci teknik molayı da 16-15 geride tamamladı. Servislerde daha az hatan yapan Polonya karşısında Filenin Sultanları Neriman ile etkili oldu. Geriden gelerek 23-21 öne geçen Milliler, seti 25-22 önde tamamlayarak 1-0 öne geçti. İkinci sette de ilk teknik molaya Polonya'nın 8-6 üstünlüğüyle gidildi. Rakibine sayı şansı vermeyen Milliler, Gözde'nin servisiyle 10-8 öne geçti ve Polonya molası gecikmedi. İkinci teknik molaya 16-12 önde giren Filenin Sultanları'nda sazı eline alan Gözde farkı artırdı ve skoru 22-18'e taşıdı. Servis hatalarına devam eden Polonya, ikinci seti de 25-22 kaybetti ve setlerde 2-0 geriye düştü.
 
Son sete iyi başlayan Filenin Sultanları, ilk teknik molaya 8-5 önde girdi. Neriman'ın etkili oyununun yanı sıra iyi de savunma yaparak rakibine sayı şansı vermeyen Milliler, ikinci teknik molaya 16-12 önde tamamladı. Gizem'in de devreye girmesinin ardından farkı artıran Filenin Sultanları 25-19'luk skorla sahadan galip ayrıldı ve setlerde durumu 3-0 getirdi.(ntvspor.net)
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1087155&CategoryID=84
 
  1. Komşularla sıfır sorun zulme boyun eğmek değildir :
 
06.05.2012
Başbakan Erdoğan, beraberindeki 7 bakanla birlikte Gaziantep AK Parti İl Kongresi'ne katıldı, son seçimde bu ilde yüzde 62 oy aldıklarını hatırlatarak Gaziantepliler'e teşekkür etti. Erdoğan, "Biz oy oranı arttıkça böbürlenen değil, sorumluluğu artan bir partiyiz" dedi. Erdoğan, konuşmasında ağırlıklı olarak komşu ülke Suriye'de yaşanan şiddet olayları ;ve bu ülkeyle olan ilişkiler üzerinde durdu. İktidar olduklarında 'Komşu ülkelerle sıfır sorun' dediklerini, ancak 'sıfır sorun' ve Atatürk'ün 'Yurtta sulh cihanda sulh' sözlerinin bazılarınca yanlış değerlendirildiğini söyledi, "Sıfır sorun demek her olay karşısında sessiz kalmak değildir, yan gelip yatmak değildir. Zulme boyun eğmek değildir" diye konuştu. Erdoğan, CHP'nin dış politikalarını eleştirmelerini de eleştirip, "Bizim dış politikada ulaştığımız hedeflere CHP'nin hayali bile erişemez" diye konuştu.
HESABINI VERECEKELER : "Şunu inanınız ki zulüm kalıcı değildir, ebedi değildir. Masum insanları katleden zalimler tarih boyunca her zaman er ya da geç cezalarını çektiler. İnşallah Suriyeli kardeşlerimize zulmedenler de yaptıkları zulmün hesabını vereceklerdir. Bizler iki elin kenetlenmiş parmakları kadar kardeşiz. sizin acınız,derdiniz, meselemiz, bizim acımız, derdimiz, meselemizdir. Suriye'nin istikrara, refahve barışa ulaşması için elimizden geleni yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Şunu unutmamanızı istiyorum. Bizler bu olayları dar alanda tutmadık. Uluslararası camiada bu durumun propagandasını yapmak suretiyle konuyu uluslarası camianın gündeminde tutulmasını sağlıyoruz. Beşar her geçen gün kan kaybediyor. Mazlum Suriyeli kardeşlerimin ahı yerde kalmayacaktır. Şu anda beşar'ın yanında görülen kardeşlerime de sesleniyorum. Biz Suriye halkının yanındayız. Ama Beşar yönetiminin yanında asla değiliz. Zira halkına topla, tüfekle yürüyen bir rejimin yanında olmamız asla söz konusu değildir.
ZAFERİNİZ UZAK DEĞİL : Zaferiniz uzak değildir. Tek bir derdimiz var, o da akan kanın bir an önce durmasıdır, suriye halkının taleplerinin yerine fgelmesidir. Biz Suriye halkıyla yönetimini ayrı tutuyoruz, bu nedenle kadeş ülke Türkiye sonuna kadar yanınızda olacaktır. Umutsuz olmayın, umutsuzluğa düşmeyin biz sizlerin yanındayız. Bütün bunların yanında inanıyorum ki allh sizlerle beraberdir. Konteyner kentte 9 bin 633 Suriyeli barınıyor. Ülkelerindeki olaylardan kaçarak Türkiye'ye gelen Suriyeliler ilk etapta Hatay'ın Yayladağı, Altınözü ve Reyhanlı İlçeleri'nde kurulan çadır kentlere yerleştirildi. Daha sonra Kilis'in Öncüpınar Gümrük Sahası'ndaki Hac Konaklama Tesisleri'nde 13 Ocak'ta Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından konteynır kentin kurulması için çalışmalara başlandı. 12 bin kişi kapasiteli kentte toplam 2 bin konteynır kuruldu. 9 bin 633 Suriyelinin barındığı ve altyapısı tamamlanan konteynırların içinde mutfak, banyo ve yatak odası bulunuyor. Konteynır kentte ayrıca çocukların eğitimi için ilköğretim okulu, lise ve kreş ile Suriyeliler'in zamanlarını geçirebilecekleri sosyal tesisler ve cami yapıldı. Özel olarak korunan konteyner kentte gözetleme kuleleri de yer alıyor. Konteynır kentte parmak izi uygulamasıyla giriş çıkış yapılacak bu çalışmada sürdürülüyor. Konteynır kentte barınan Suriyeliler'in, yiyecek, içecek ve temizlik malzemesi gibi birçok ihtiyacı Türk Kızılayı tarafından karşılanıyor.(ajanslar)
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1087154&CategoryID=78
 
  1. Üç fidana sevgi seli :
 
07.05.2012
68 kuşağının gençlik önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idamlarının 40'ıncı yıldönümünde kitlesel gösterilerle anıldı
6 Mayıs 1972... Darağacında üç fidan... Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan, idam edilişlerinin 40'ıncı yılında mezarları başında anıldı. Karşıyaka Mezarlığı'nda gerçekleşen anma etkinliğinde çok sayıda siyasi parti ve STK bir araya geldi. CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ile BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık'ın da katıldığı anmaya ayrıca 'Üç fidan'ın geçen yıl vefat eden avukatları Halit Çelenk'in eşi Şekibe Çelenk de katılarak mezarlarına karanfil bıraktı. Etkinlikte konuşan KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Doğan Kaya şunları söyledi:
'AKP iktidarı sözde sıfır sorunlu dış politikasını tüm komşularımızla düşmanlık düzeyine taşımıştır.
 
NATO'nun Orta doğ ve bölgemizdeki çıkarları için işbirliğini sürdürüyor, Libya'ya müdahalede taşeronluk, Irak'ta ABD çıkarlarının bekçiliğine soyunmuştur. Ortadoğu ve yakın coğrafyamızdaki halklar ile ülkemiz halklarının mücadele birlikteliği, dayanışması ve kardeşliği güçlendikçe, emperyalistlerin bütün oyunları bozulacaktır.'
Mezarlara karanfil ve sigara bırakan grup daha sonra mezarlıktan ayrıldı.
ANMA PİKNİĞİ: Mersin 68'liler Derneği'nin geleneksel hale getirdiği 'Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı Anma Etkinliği', 68'liler Barış ve Kardeşlik Ormanı'nda yapıldı. Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da ormandaki her bir ağaca, o dönemde hayatlarını kaybedenlerin fotoğrafları asılırken, ağaçların altına oturan yüzlerce kişi, çay demleyip, yanlarında getirdikleri yiyecekleri paylaşarak piknik havasında arkadaşlarını andı. Etkinliğe BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Hakkari Milletvekili Adil Kurt, CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney, Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya, sanatçı Mustafa Alabora da katıldı.
40 YILLIK HÜZÜN: İstanbul'da da 68'liler Birliği Vakfı ile 78'liler Girişimi üyeleri de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ı anmak için Amerikan 6. Filo askerlerini denize attıkları Dolmabahçe Rıhtımı'nda bir araya geldi. Üzerinde ''Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye'', ''Deniz, Yusuf, İnan savaşa devam'' yazılı pankartlar taşıyan grup, ''Kahrolsun Amerikan emperyalizmi'', ''Faşizme karşı omuz omuza'' sloganları attı. Dolmabahçede'ki anmaya, sanatçı Rutkay Aziz, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, eski GaziantepBelediye Başkanı Celal Doğan da katıldı. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, idamlarının 40. yılında Kadıköy İskele Meydanı'nda düzenlenen mitingle anıldı. 'Baskılar bizi yıldıramaz' , 'Yaşasın halkların kardeşliği' ve 'Yaşasın devrim ve sosyalizm' sloganları atan katılımcılar, Gezmiş ve arkadaşları için saygı duruşunda bulundu. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın da destek verdiği mitingde Deniz Gezmiş'in yazdığı kitaptan alıntılar okundu.
http://www.aksam.com.tr/uc-fidana-sevgi-seli--114492h.html
 
 
Saygılarımızla,
Av. Muazzez ÇÖRTELEK | Tüm Yazıları
Hits: 31081