BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, 2012 senesinin nisan ayında, “tek parti” döneminin bazı uygulamalarının hesabını soruyor.
1926 senesiyle, 1950 senesi arasını!
1950 senesinde doğanlar bugün 62 yaşında, 1926’da doğanlara Allah uzun ömür versin! Camiler kapatılmış, camiler ahıra dönüştürülmüş vs. “Ahır” olan caminin öyküsünü dün Yılmaz Özdil yazdı, ben tekrarlamayayım.
İşin ilginci CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da ona yanıt yetiştirmeye çalışıyor.
Memleketin bin tane sorunu var, onlar konuşulmuyor.
Başbakan’ın “tarih dersleri” televizyonların ve gazetelerin başköşesinde!
Atanmayı bekleyen 40 bin öğretmenin durumuyla ilgili bir söz söylemiyor.
İşsiz gençler sorunlarını duyurmak için aralarında para toplayıp gazetelere ilanlar veriyorlar, onunla ilgili “tık” yok!
Memleketin lise mezunları, üniversiteye giriş sınavında sapır sapır dökülmüşler, eğitim sistemi hepimizin gözünün önünde çökmüş, Başbakan geçmişten söz ediyor.
Terör sorunu olduğu yerde duruyor, gencecik insanlar ölüp gidiyor, Başbakan’ın hesabı hâlâ 60 küsur yıl önce kapatılan camilerle.
AB hayali dağların ötesinde kalmış, varsa yoksa çene yarıştırma.
Milletvekilleri hâlâ hapiste, varsa yoksa tek parti dönemi!
Bugünün esas sorunları konuşulmuyor, ana muhalefet de Başbakan’ın peşine takılmış, çene yarıştırıyor.
Kimsenin bugünün sorunları için söyleyebileceği bir söz, bir proje, bir öneri yok mu ki incir çekirdeğini doldurmayacak bu tartışmayı dinlemek zorunda kalıyoruz?
‘Paralel evrende’ geçen bir film
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi, “metrobüslere ilgiyi arttırmak için” bir tanıtım filmi çekmiş, belediye ekranlarında yayımlıyor.
Filmde, bir İstanbullu işadamını canlandıran Vatan Şaşmaz, şoförünün açtığı dört çekerli aracının kapısında fikir değiştiriyor ve metrobüse biniyor.
Otobüs son derece geniş, ferah! Cam kenarında bir koltuk beğenip oturuyor, gazetesini okumaya başlıyor. Fonda güzel kentimizin manzaralarını izlerken diğer yolcuların da rahatça oturduklarını görüyoruz. Kimisi kitap okuyor, kimisi gazete. Görme engellilere, tekerlekli sandalye ile otobüse binenlere hemen yer veriliyor, herkes adeta bir sevgi kuşu olmuş, mutluluktan kanat çırpıyor!
Metrobüs İstanbul’un
önemli bir sorununu çözdü. 600 binden fazla insan bu ulaşım aracından yararlanıyor ama tablo hiç de filmde gösterildiği gibi değil.
Zaman zaman bozulmalarını bir kenara bırakıyorum, o arızi bir durumdur diyelim ama gerçek şu ki metrobüsler tıklım tıklım!
Öyle istediğin koltuğu seçmeyi bir kenara bırakın, açıp gazetenizi okumanız bile yoğun saatlerde mümkün değil. Film sanki bir “paralel evrende” geçiyor ve o evrende de yaşayan tek kişi sanırım Kadir Topbaş!
Trafiğin artık bir ıstıraba dönüştüğü bir kentte, toplu ulaşımı teşvik etmek elbette belediyenin görevidir ama teşvik yetmez, gereğini de yapmak gerekir.
Gereğini yapmadan böyle tanıtım filmleri çekerseniz sadece gülünç olursunuz.
Bir de kötü niyetlileri tahrik edersiniz, “Bu film hangi yandaş yapım şirketine yaptırıldı, kaç para harcandı” diye sorarlar, canınızı sıkarlar.
Ben söylemiş olayım.
‘Tek adam’ mesajı üzerine alır mı?
ANAYASA Mahkemesi Başkanı Hâşim Kılıç, 23 Nisan resepsiyonunda gazeteciler ile sohbet ederken “Siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz” sözleri hatırlatılınca şöyle konuşmuş: “Üzerine alması gerekenler mesajı aldı. Neden söyleme gereğini duyduğuma gelince şimdilik bende kalsın. Görevimi tamamladığımda benden bıkmazsanız uzun uzun konuşuruz.”
Dün de Anayasa Mahkemesi’nin 50. kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada şu uyarıları yaptı:
“Özgür düşüncenin ve eleştirinin olmadığı yerde dogmatizmin saltanatı vardır. Gücü elinde tutanlar, barış, sevgi ve merhamet duygularını içinde barındıranlar ana yürekli olmaya herkesten daha fazla sorumludurlar. Öfkenin ve nefretin yürek toprağına saçtığı tohumların, nerede ve ne zaman yeşereceğini bilemeyiz. Adil olmayan kralların çocukları bu tehlikeye daha yakındır.”
Bu sözlerini “mesajı alması gerekenler” üzerlerine aldılar mı, şimdilik bilemiyoruz.
Mesajı alması gerekenin kim olduğunu günümüz Türkiye’sinde tahmin etmek zor değil ama.
Bugün Türkiye’de “gücü elinde bulunduran” tek bir merkez var ve o tek merkez de esasen bir tek kişiden ibaret!
Ve doğrusunu isterseniz aslında Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın kişisel fikirleri de o tek kişiden çok uzak da değil diye biliyoruz.
Haşim Kılıç, ilk uyarısını yaptığı zaman “Yukarılarda bilmediğimiz bir şeyler oluyor” diye yazdığımı hatırlıyorum.
Artık olduğu konusunda kuşkum kalmadı. Acaba bu “kuşatma” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresini düzenleyen yasanın Anayasa Mahkemesi gündeminde olmasından mı kaynaklanıyor?
“Tek adam”, gelecek ile ilgili planlarının bozulmasından mı endişe ediyor?
NOT: Yurtdışında bir toplantıya katılacağım için yazılarıma iki gün ara vermek zorundayım. Okuyucularımın bilgisine sunarım.
(Hürriyet)