TÜRKİYE 'DEN HABERLER 10

~ 16.04.2012, Av. Muazzez ÇÖRTELEK ~

Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran olay, Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat soruşturması oldu. 15 Nisan Pazar günlü haberlere göre 9 kişi tutuklandı, 7 kişi serbest bırakıldı. Deniz Feneri Davasının iddianamesi tamamlandı. Sanıklara yöneltilen suçların niteliği değişti, sanıklar, “özel belgede sahtecilik, kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik suçuna iştirak ve güveni kötüye kullanmak” suçları kapsamında yargılanacaklar. Davalar dışında pek çok değişik haber ile karşılaştık bu hafta basında. Sanatçı Meral Okay son yolculuğuna uğurlandı, İstanbul Modern kapatılma tehdidi altında, Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödüllerine rekor sayıdaki  katılım, intikam isteyen bir yazarın yazısının tam metnini linkleri ile birlikte sunuyoruz.

İyi bir hafta dileği ile,,,

1.    Seçimler 5 yılda bir yapılacak. AKP, milletvekili seçiminin '5 yılda bir' yapılmasını istiyor. Erdoğan genel seçimin '4 yılda bir'e çekilmesiyle ilgili "Tek hatamız" demişti:

09.04.2012

AKP, yerel seçim tarihinden sonra milletvekili seçimlerinin süresini de değiştirmeyi düşünüyor. Normal süresi 5 yıl olan genel seçimler cumhurbaşkanını halkın seçmesine imkan sağlayan referandumla 4 yıla inmişti. AKP 4 yılın kısa olduğu gerekçesiyle şimdi bu süreyi yeniden 5 yıla çıkarmak istiyor.

 

Böylece, görev süresi 7 yıldan 5 yıla inen cumhurbaşkanı ve belediye başkanları ile milletvekillerinin görev süreleri 5 yıl olarak eşitlenecek. Belediye seçimlerinde olduğu gibi milletvekili seçim süresini değiştirmenin yolu da anayasa değişikliğinden geçiyor. İktidar, kendi anayasa değişiklik paketine 5 yıllık süreyi koyacak. AKP kanadının hedefi ilk seçimde olamasa bile önümüzdeki seçimlerde ‘çifte sandık’la belediye başkanı ve milletvekillerini aynı gün seçtirmek.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta yaptığı konuşmada milletvekili seçim süresini değiştirmekle yanlış yaptıklarını söylerken, “Tek bir hata yaptık. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde bir partiye söz verdiğimiz için seçim süresini 5 yıldan 4 yıla düşürdük. Keşke yapmasaydık ama söz vermiştik sözümüzü tuttuk” demişti. Bu arada, Başbakan Erdoğan’ın 2014’te cumhurbaşkanı seçilmesi ve erken seçime gidilmemesi halinde ilginç bir tablo ortaya çıkacak. Eğer tahmin edildiği gibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başbakan olacaksa, bunun için iki yıla yakın bir süre beklemesi veya acil erken seçime gidilmesi gerekecek.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1084475&CategoryID=77

2.    Deniz Feneri iddianamesi tamamlandı : İddianamede adı geçen 20 sanık arasında Zahit Akman ve Zekeriya Karaman'ın yanı sıra Almanya'daki davada hüküm giyen 3 sanık da var, 'örgüt' ve 'dolandırıcılık' suçlaması yok. 20 şüpheli hakkında, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarından takipsizlik kararı verildi :

ALMANYA’daki Deniz Feneri e.V. Derneği’nin Türkiye bağlantılarının araştırıldığı, 2008 yılından bu yana süren soruşturma tamamlandı. Savcılık, Almanya’daki dernek aracılığıyla Türkiye’de 41 milyon Euro’luk yolsuzluk yaptıkları iddia edilen eski RTÜK Başkanı Zahid Akman ile Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın da aralarında bulunduğu 20 şüpheli hakkında, 526 sayfalık iddianame hazırladı.

Şüpheliler hakkında “özel belgede sahtecilik, kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik suçuna iştirak ve güveni kötüye kullanmak” suçlarından, 3 yıl 9 aydan 14 yıl 6 aya kadar değişen oranlarda hapis cezaları istendi. İddianamede, 20 şüpheli hakkında, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve örgüte üye olmak” suçlarından takipsizlik kararı verildi.

Soruşturmadan alınan savcıların Deniz Feneri şirketlerine yaptırdığı baskın haberini şüphelilere sızdırdıkları iddia edilen Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Korkmaz ile eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın koruma müdürü Ali Karabağ‘ın da aralarında bulunduğu 25 kişi hakkında da takipsizlik çıktı. Deniz Feneri soruşturmasından alınan Akman ve Karaman’ın da aralarında bulunduğu şüphelileri, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik” yapmakla suçlayan soruşturmanın eski savcıları iddianameyi hazırlasa, sanıklar 6 yıldan 18 yıla kadar hapisle yargılanabilecekti.

Savcılardan az ceza istendi : Ancak soruşturmadan alınan ve HSYK kararıyla evrakta tahrifat yaptıkları iddiasıyla haklarında dava açılan eski savcılar, bazı sanıklardan bile daha fazla ceza istemiyle yargılanacak. Yargıtay’da yargılanacak Nadi Türkaslan hakkında, soruşturduğu bazı isimlerden bile daha fazla, 1 yıldan 11 yıla kadar, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkında ise 1’er yıldan 3’er yıla kadar hapis isteniyor.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1084407&CategoryID=77

3.    Meral Okay son yolculuğuna uğurlandı :

Meral Okay için Bebek Hümayun-u Abad Camisi’nde tören düzenlendi. Törende, Meral Okay’ın babası Ata Katı taziyeleri kabul etti. Katı, gazetecilerin soruları üzerine, ”İnsanlara ve topluma çok teşekkür ediyorum” dedi. Dostları Okay'ı son yolculuğuna uğurlamak için cami avlusunda büyük bir kalabalık oluşturdu. Yoğun katılım nedeniyle Bebek'te trafik de kilitlendi. Okay'ı son yolculuğuna uğurlayan isimler arasında Meral Okay'ın kuzeni Atilla Saral, Yonca Evcimik, Muhteşem Yüzyıl ekibi ve Bahar Korçan yer aldı. Okay'ın en yakın arkadaşı Sezen Aksu'nun ayakta durmakta zorlandığı görüldü.

http://gundem.milliyet.com.tr/meral-okay-son-yolculuguna- ugurlandi/gundem/gundemdetay/10.04.2012/1526312/default.htm

4.    Çocuk yurdunda toplu intihar girişimi : Yaşları 14 ile 16 arasında değişen 4 kız çocuğu toplu olarak intihar girişiminde bulundu :

 

11.04.2012
İstanbul Kemerburgaz’daki Ağaçlı Çocuk Rehabilitasyon Merkezi’nde, yaşları 14 ile 16 arasında değişen 4 kız çocuğunun intihar girişimi korku yarattı. Rehabilitasyon merkezinin revir odasının kapısını açan 4 arkadaş, ecza dolabından 4 kutu ilaç alarak odalarına geçti. İlaçları yutan 4 kız, beklemeye başladı. 14 yaşındaki B.S.’nin durumunun ağırlaşması üzerine, ilaç içen kızlardan biri hemen merkez yetkilisinin yanına gitti. Revir odasına giden merkez yetkilisi, kapının açık olduğunu ve ecza dolabının açıldığını görünce intihar girişiminde bulunan 4 kız çocuğunun yanına gitti. Durumu ağırlaşan B.S. ile diğer çocuklar hastaneye kaldırıldı. Kızlar tedavi altına alındı.Tedavileri tamamlanan kızların, psikolog eşliğinde ifadeleri alındı. İntihar girişiminde bulunan kızlardan ikisi, yaşadıkları hayattan sıkıldıkları için ölmek istediklerini ve bu nedenle ilaç içtiklerini anlattı. Diğer iki kız ise ifadelerinde, bulundukları yurtta hep aynı yüzleri gördükleri için çok sıkıldıklarını ve kaçmak için plan kurduklarını ifade etti. Kızlar ifadelerinde şunları söyledi: “Kaçmak için plan kurarken aklımıza ilaç içerek intihar girişiminde bulunmak geldi. Kaldırıldığımız hastaneden kaçmamız daha kolaydı. Bu yüzden böyle bir yöntem seçtik.” Olayla ilgili soruşturma başlatılırken, 4 kız arkadaş tedavilerinin ardından tekrar Ağaçlı Çocuk Rehabilitasyon Merkezi’ne götürüldü.

http://haber.gazetevatan.com/cocuk-yurdunda-toplu-intihar-girisimi/442793/1/Gundem

5.    Bekaroğlu: Zehir zıkkım olsun

Deniz Feneri Davası Düşebilir / 12.04.2012

11.04.2012

Kapatılan Fazilet Partisi’nin milletvekili ve yöneticilerinden, HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, Deniz Feneri iddianamesine, “Bu dava yargıya müdahale örneği olarak akıllara kazındı” diye tepki verdi. Bekaroğlu, davaya ilişkin görüşlerini twitter üzerinden takipçileriyle şöyle paylaştı: “Deniz Feneri davası dolu dizgin ilerliyor! Önce savcılar görevden alındı, sonra zanlılar tahliye edildi, daha sonra savcılara dava açıldı. Yeni savcılar, ‘örgüt ve nitelikli dolandırıcılık yok’ dedi, sanıklara evrakta sahtecilik ve emniyeti suistimalden dava açıldı. Zahid Akman ve arkadaşları hakkında 3 yıl 9 aydan 14 yıl 6 aya kadar hapis isteniyor. Sonuç ne olursa olsun bu dava tarihe geçmeye aday. Dava ‘yargıya müdahale’ örneği olarak akıllara kazındı.” “Bu sizin sorumluluğunuz” diye mesaj atan takipçisine, “Bu işin benim ve bizimle bir ilgisi yok; insanların topladığı paralarla kurulan Kanal 7’yi birileri sahiplendi” diye karşılık veren Bekaroğlu, “CHP’ye vagon oluyorsunuz” diyen bir başka takipçisine de, “Öyle mi? Deniz Feneri dediğimizde CHP’ye vagon oluyoruz öyle mi; milletin malına sahip çıkmak CHP’nin işi, biz susalım, öyle mi?” itirazında bulundu. Bekaroğlu, “1994’ten bu yana iktidar imkanlarını kullanarak haksız yere kim bir kuruş almışsa zehir zıkkım olsun” mesajı da attı.

Deniz Feneri Davası düşürelecek mi? Deniz Feneri davasının Türkiye ayağında, ‘’Davanın düşürülerek sanıkların cezadan kurtulabilecekleri’’ öne sürüldü.

Almanya’da ‘’Yüzyılın soygunu’’ denilerek ceza verilen Deniz Feneri davasının Türkiye ayağında, ‘’Davanın düşürülerek sanıkların cezadan kurtulabilecekleri’’ iddia edildi.

 

Gazeteport'un haberine göre; Eski Cumhuriyet Savcısı ve CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, “Savcılar değişince suç da değişti. Sanıklar hakkında hizmet nedeniyle güveni suistimal suçundan ceza isteniyor. Korkarım ki duruşma aşamasında bu iş hizmet nedeniyle suistimalden çıkacak, basit nitelikli emniyeti suiistimale dönüşecek. Bu da şikayete bağlı bir suçtur, şikayet yokluğundan dolayı dava düşebilir” dedi.

İstanbul eski Vali yardımcısı ve CHP İstanbul milletvekili Celal Dinçer de, ‘’Allah nazardan saklasın, Deniz Feneri sanıklarının hepsi masummuş. Görevden alınan savcılar bu masum insanlara iftira atmış. Yeni savcılar, tüm sanıkları aklamaya çalışıyor. Çantasından yumurta çıkan öğrenciyi örgüt üyesi yap, haklarında 20 yıl hapis isteyen cesur yürek savcılarımız, bu davada örgütlü suça rastlayamadılar’’ dedi.

 

http://haber.gazetevatan.com/bekaroglu-zehir-zikkim-olsun/442843/1/Manset

http://www.aksam.com.tr/deniz-feneri-davasi-dusurelecek-mi--110147h.html

6.    Depremzedeye köy evi :   Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Vanlı depremzedelere 9 bin 471 köy evi inşa edecek:

80 metrekare bir ev için 40 bin TL kredi desteği sağlanacak. Köylüler, bu parayı 18 yıllık faizsiz taksitlerle ödeyecek. Van’da meydana gelen depremlerin ardından, Van ve Erciş kent merkezlerinde ağır hasar gören 20 bin konutun yıkılmasına karar verilmişti. TOKİ tarafından bu evler yerine 15 bin kalıcı konutun yapımı için düğmeye basıldı. Önceki gün ise, 177 köyde ağır hasar gören veya yıkılan toplam 15 bin ev için ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı harekete geçti. Bakanlık, konteyner evlerde veya mevlana evlerinde kalan hak sahibi 9 bin 471 aile için köy evleri inşa edecek. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın her aileye 40 bin TL kredi desteği vereceği projede, 80 ile 150 metrekare arasında evler inşa edilecek. Ayrıca depremzede köylülerin yıkılan 4 bin 14 ahırı için de 15 bin TL kredi desteğinde bulunulacak.

Diğer yandan, AFAD ile BM İnsani İşler Koordinasyonu Ofisi (BM OCHA) işbirliğiyle 3 gündür devam eden İnsani Yardım İşbirliği Çalıştay’ı yarın bulacak. Çalıştayda şu ana kadar, uluslararası insani yardım koordinasyon mekanizmaları ile BM ile işbirliğinin artırılması şeklinde çok sayıda konu tartışıldı.

http://haber.gazetevatan.com/depremzedeye-koy-evi/442445/1/Gundem

7.    İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Kurulu, onayladığı Galataport projesi çerçevesinde Eczacıbaşı Grubu'na ait İstanbul Modern Sanat Müzesi binasının kaldırılmasına karar verdi :

11.04.2012

İstanbul 2 Numaralı Koruma Kurulu tarafından geçtiğimiz hafta onaylanan Galataport projesi planları çerçevesinde, Karaköy sahilinde bulunan İstanbul Modern Sanat Müzesi'nin de kaldırılması kararı verildiği ortaya çıktı. İstanbul Modern'in üzerinde bulunduğu sahanın halka açık yeşil alan olarak düzenlenmesi planlanıyor. Kurul, bugünkü toplantısında bu konuyu tekrar görüşecek. Sabah gazetesinden Nazif Karaman'ın haberine göre; Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne ait İstanbul Salıpazarı Liman Alanı'nda hayata geçirilmesi düşünülen Galataport isimli Salıpazarı Kruvaziyer Liman projesi için 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma planlarını hazırlayan Özelleştire İdaresi, 4 numaralı Antrepo'da bulunan İstanbul Modern'in akıbeti ile özel olarak ilgileniyor.

Özelleştirme İdaresi; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Bakanlığı'na yapının kaldırılıp kaldırılmaması yönünde görüş sordu, söz konusu iki kamu kurumundan iki farklı görüş geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'den Galataport planları ile ilgili Özelleştirme İdaresi'ne gönderilen yazıda, İstanbul Modern'in kaldırılması teklif edildi. Kültür Bakanlığı'ndan gönderilen yazıda ise müzenin korunması istendi. Özelleştirme İdaresi, Galataport ile ilgili hazırladığı planda müzenin mevcut halde korunmasına yer verdi.

Fakat İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Kurulu plan üzerinde yaptığı tadilatta Büyükşehir Belediyesi'nin görüşü doğrultusunda değişiklik yaptı. Yapılan tadilatla Nusretiye Saat Kulesi'nin çevresinde yeralan projenin yüzde 14'lük bölümüne denk gelen alanın kamuya açık yeşil alan olarak düzenlenmesi kararlaştırıldı. Bu kapsamda, 4 numaralı Antrepo'da yer alan İstanbul Modern Sanat Müzesi'nin kaldırılması kararlaştırıldı. İstanbul Modern'in bulunduğu 8 bin metrekarelik sahanın Galataport projesi kapsamında düşünülen meydanın bir parçası olacağı ve kamuya açık yeşil alan olarak düzenlenmesinin planlandığı belirtildi.

http://www.cnnturk.com/2012/guncel/04/11/istanbul.moderne.sok/656882.0/index.html

8.    Başbakan’ın Yazarlarla söyleşisi :

Esad vurmaya devam ederse sonuçlarına da katlanacak :

MİT Müsteşarı Fidan benim sır küpüm :

12.04.2012

 

İsmail Yuvacan - [email protected]

İSMAİL KÜÇÜKKAYA-AKŞAM

 

Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Çin gezisinin son gününde yayın yönetmenleri ve yazarlarla bir araya geldi. Neşeli ve esprili olan Başbakan, başta Suriye olmak üzere iç ve dış politikayla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Başbakan, Suriye sorunuyla ilgili “Rusya üzerinde çalışmak lazım, en çok İran zorlayacak. Çünkü onlar hâlâ Esad’ın ağzıyla konuşuyorlar” diyerek önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmelere ışık tuttu. MİT konusunda da ilk kez konuştuğunun altını çizen Erdoğan, “MİT olayında gelişmelere sessiz kalmak mümkün değil. İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim” dedi. 2014 seçimleri için kendisi dahil AK Partili bakan ve vekillerin tekrar adaylığı ile ilgili olarak da “Tayyip Erdoğan fani, öldü. Öldüğü zaman milletim ne yapacaksa şimdi onu yapsın” diye konuştu.

Başbakan’ın açıklamalarının başlıkları şöyle:

BM Güvenlik Konseyi’nin son kararı size ulaştı mı? Artık Beşar’ın verdiği sözü yerine getirmediğini, muhalif kanadın Kofi Annan’a verdikleri sözleri devam ettirdiklerini görüyoruz.  İnsani olmayan bir süreç işliyor. Döner dönmez Rusya ile münasebetleri daha da sıklaştıracağız. Cuma günü Arabistan’a günübirlik bir seyahat yapacağız. Ondan sonra nasip olursa kampları ziyaret edeceğim. Kampları yerinde görmeyi arzuluyorum.

Suriye konusunda Türkiye’nin yaklaşımı ve pozisyonu BM’ye bir karar aldırmayı mı hedefliyor? Bu başından beri kovaladığımız bir konu. Bu müdahale acil bir hale geldi. Şimdiye kadar gelen sığınmacı sayısı ikiye katlandı. Birleşmiş Milletler bunu takip etmeyecek de neyi takip edecek? Biz takip edeceğiz. Türkiye’nin hassasiyeti bellidir. En üst seviyede ortaya koymamız ve BM nezninde takip etmemiz gerekir. Suudi Arabistan’ın da hassasiyeti çok fazla.

1998’de Kara Kuvvetleri Komutanı Suriye’yi uyardı. Siz de aynı şekilde bir çıkış mı yaptınız? Bu 98 olayından çok farklı. O zaman böyle bir şey olmamıştı. Olmadan Atilla (Ateş) Paşa’nın öyle bir ziyareti olmuştu. Şimdi sınır ihlali olmuştur. Dün de sınırımızı aşan silahlı saldırılar oldu. Uluslararası hukuk açısından adeta işaret fişeğidir bu.

En kötüsü “Haklısınız deyip” bir şey yapmamaları. O zaman sizin de karşıyı ikna etmek için çabanız ortadan kalkıyor, Kimse herhangi bir adım atmadığı takdirde olay da bizim yanı başımızda olduğu için bizim başımıza patlaması ihtimali kuvvetli. İş bu noktaya geldiğinde Türkiye’nin opsiyonları nelerdir?
Opsiyonlar çok. Sınır ihlallerine karşı uluslararası hukuktan doğan hakları olan bir ülke var. Sınırın ihlali sebebiyle alacağı tavır karşısında yapacakları şey ortadadır.

Esad sonrası için Suriye’de durum ne olur? ‘Baas rejimi devam eder’ diyorlar...
Baas rejmiyle ilgili olarak şu anki mevcut yönetim çöker. Şu anki mevcut yönetimle ayakta duruyor. Irak’ta Saddam’la birlikte çöktü, sadece kalıntıları var. Ayakta kalma gayreti içinde olanlar var. Artık tutmuyor.

Erdoğan fani, öldü... Öldüğü zaman milletim ne yapacaksa onu yapsın
AK Parti’de, 3 dönemden sonra yeniden seçilememe düzenlemesi istikrarı bozacağı endişesi var. Değerlendirmeniz ne? Değerli basın mensubu arkadaşlarımız yıllar yılı şunu yazdılar. Bu koltuğu oturan bir daha kalkmayı bilmezler. Biz partiyi kurarken bunu enine boyuna konuştuk. Eskisi gibi olacağız. Partide hücre yenilemesi yapacak mıyız? Kaldı ki bırakıp gitmiyoruz. Bir dönem dinleniyorsunuz. Formumuzu muhafaza ediyoruz.

Birinci dereceden Kürt seçmenin oyunu alıyoruz. Yabancı basındaki makalelerde Türkiye’nin dünyaya şekil veren yedi köşeden biri olduğu yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Suriye konusu ve Türkiye’de etnik problemler olduğu Türkiye’nin bu özelliğini önlem gayretleri olabilir mi? Etnik yapılanma ve etnik yapılara yönelik AK Parti’nin bir sorunu yok. Olsa endişe taşır. Böyle bir sorunumuz yok. Bütün etnik yapıları kuşatan bir partiyiz. 60 civarında Kürt kökenli milletvekili arkadaş var. Kabinemde 5 bakan arkadaşım Kürt. Süs eşyası diye taşımıyorum. Bekir Bey (Bozdağ) bile Kürt’tür.

MİT Müsteşarı benim sır küpüm: MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili soruşturma izni için ayrıca bir iç soruşturma yapıyor musunuz? Yaptığınız soruşturma sonucuna göre karar verecekmişsiniz, doğru mu? Biliyorsunuz, bu MİT’le alakalı bir konu. Geçmişte de bürokratlarla ilgili izin söz konusuydu. MİT olayındaki gelişmelerde sessiz kalmak mümkün değil. Niye? Benim, malum nekahat dönemime rastlayan süreçti. Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü. Uluslararası alanda bu görevi yapanlar ‘ajan’ olarak nitelendirilir. Operasyon yapacakları zaman görevlendirmeyle devlet adına giderler. ABD, Rusya, Çin Batı ülkelerinin hepsinde var. İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim. Niye ortada bir problem var? Terör mücadelesinde başarılı olmamız lazım. Bunun için bazı bilgi alışverişlerine sahip olmamız lazım. Gazetelerden çıkanın hiçbirisi müsteşarım tarafından verilmiş söz değil, hepsi yalandır. Yazılı değildir. Konuşmalar, görüşmeler olmuştur. Asla verilmiş sözler değildir. Bunu söyleyenler siyasi menfaat elde eder miyiz acaba, ne devşirebiliriz gayreti içine girmişlerdir. Gayretlerinden çok çok memnunum. Gerek öncesi, gerek sonrasında ve şimdi ülkeme çok şeyler kazandırdı. Müsteşar Yardımcılığı ve TİKA’nın başında olduğu zaman da iyiydi. İyi yetişmiş bir bürokrattır. İnsan kıyma makinesi değiliz. Bu insan takdir edilmesi gerekirken, bunu yemeye çalışan bazı mahfiller olmuştur. Ana muhalefet partisi olmak üzere... Yargı, görevi olmayan bir alana girdi. Bu konuda, hakkı olmayan bir konumda kendini hissedince kusura bakmasın bizi karışsında görür. Yargı kendini yasamanın üzerinde göremez. 250 meselesinden Müsteşarı yargılama süreci içine sokmaya çalıştı.

Osmanlıca, Kürtçe seçmeli ders olacak :Cumhurbaşkanlığı zorunlu 4+4+4 eğitim yasasını onayladı. 17 milyon öğrencinin ailesi de uygulamanın önümüzdeki döneme yetişip yetişmediğini merak ediyor. Yetişir mi?
Endişeniz olmasın bütün planlarımız yetişecek şekilde yapılıyor. Ufak tefek bazı hususlar dışında tereyağından kıl çeker gibi yoluna girecek. Bunlar bizim için alt yapısı olan konular. Türkiye bu konuda kendini aşmıştır. İki yıl sonra daha iyi oturmuş olacak. İlerledikçe olgunlaşacak. Osmanlıca, Kürtçe seçmeli ders olarak seçilebilecek. Detaylarını arkadaşlarımız açıklayacaklar.

Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanlığı konusunda 7 yıllık görev süresini iptal ederse ne olur? Yorumu Anayasa Mahkemesi kendi içinde yapacaktır. Yorum yapmadan konuşmamız doğru olmaz. Kendi takdirleridir. Bizim verecek karara, yorumla müdahil olmamız şık olmaz. AYM kararını açıkladığında değerlendirmesini söyleme şansımız var. Büyük ilgi olmuştu. Devlet başkanları misafirhanesinde ağırlamışlardı. Lüksemburg da bu konuda hassastır. Demokrasilerde önemli olan seçilmişler ve parti genel başkanlarıdır. Havaalanına kadar uğurladı.

5’İNCİ MADDE NEDİR? Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için Sovyetler’in komünist tehdidine karşı kurulan NATO’nun kuruluş anlaşmasının 5’inci maddesi ittifakın en önemli anlaşma noktası olarak görülüyor. 5’inci madde, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” ilkesinin kağıda dökülmüş hali olarak görülüyor. 5’inci madde ile NATO ülkeleri, ittifakın herhangi bir üyesine dışarıdan saldırı olması durumunda birbirlerini savunmaya söz veriyorlar. Aslında Soğuk Savaş tehlikesine karşı yazılan bu madde şimdiye dek sadece 1 kez uygulandı. O da El Kaide’nin New York’taki İkiz Kuleler’e gerçekleştirdiği 11 Eylül saldırısı sonrasında... Dönemin ABD Başkanı Bush, NATO ülkelerini topladı ve, “Afganistan’daki Taliban rejimi El Kaide’yi besliyor. ABD’ye saldırının arkasında da onlar var” dedi ve NATO destekli Afganistan işgali için 5’inci maddenin uygulanmasını istedi. Üye ülkelerin de kabulüyle ISAF adı verilen NATO gücü oluşturuldu.

5. Madde : Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM Yasası’nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan taraf ya da taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir saldırının ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik Konseyi’ne bildirilecektir. Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.

http://www.aksam.com.tr/tayyip-erdogan-fani-turkiye,-ilkelerle-yurumeyi-bilmeli--110116h.html

http://haber.gazetevatan.com/Haber/442995/1/Gundem

9.    28 Şubat'ın asker kanadına baskın :

12.04.2012

Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından soruşturma başlatıldı. HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici'nin yaptığı açıklamaya göre, İstanbul, Ankara, Çananakale, Niğde ve Eskişehir'te 31 adreste arama yapılıyor. Arama yapılan tüm evler asker kökenli isimlere ait.

 

Baskınların gerekçesi ise, Refah-yol hükümetine darbe girişimi iddiası...Operasyonun Batı Çalışma Grubu'na yönelik olduğu belirtiliyor. HSYK Başkan Vekili Ahmet Hamsicinin açıklamasına göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 28 Şubat Soruşturması kapsamında Ankara’da 12 İstanbul’da 18, Çanakkale'de 1 adreste arama yapıldı. Baskınların çoğu 28 Şubat döneminin asker kanadını oluşturuyor. Arama yapılan isimlerden 'Batı Çalışma Grubu'nun başında olduğu ifade edilen 28 Şubat sürecinde Genelkurmay 2. Başkanlığı görevinde bulunan Emekli Orgeneral Çevik Bir İstanbul ve Ankara'daki evlerinde yapılan aramadan sonra gözaltına kararı çıkartıldı. Haklarında gözaltı kararı çıkartılan diğer komutanların ise Emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, Emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan, Emekli Tuğgeneral İdris Koralp ve Emekli Tuğgeneral Ünal Karabulut olduğu öğrenildi. Bu isimlerin evlerinde de arama yapılıyor. Dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi(DGM) Başsavcısı Nuh Mete Yüksel evinde de arama yapılıyor.
Soruşturma 28 Şubat döneminin generallerini kapsıyor. Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, mağdur olanların '28 Şubat'la ilgili yaptığı suç duyuruları üzerine soruşturma başlatmıştı.

http://www.aksam.com.tr/tayyip-erdogan-fani-turkiye,-ilkelerle-yurumeyi-bilmeli--110116h.html

http://haber.gazetevatan.com/Haber/442995/1/Gundem

http://haber.gazetevatan.com/28-subatin-asker-kanadina-baskin/443045/1/Gundem

http://gundem.milliyet.com.tr/28-subat-sorusturmasi-30-adreste-arama-yapiliyor/gundem/gundemdetay/12.04.2012/1527317/default.htm

 

10.             28 Şubat operasyonu : Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat soruşturması kapsamında 5 ilde 32 adreste arama yapılıyor. Şu ana kadar Emekli Orgeneral Çevik Bir'in de aralarında bulunduğu 9 kişi gözaltına alındı.

12.04.2012

Aramalar saat 08.00 itibarıyla başladı. Arama yapılan yaklaşık 30 adres, Ankara, İstanbul, Çanakkale'de, Niğde ve Eskişehir'de bulunuyor. Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında İstanbul'da ikamet eden ve haklarında gözaltı kararı olan 11 kişiden, aralarında dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in de bulunduğu 9'u gözaltına alındı.

Çevik Bir, emekli tuğgeneraller İdris Koralp ve Ünal Akbulut'un da aralarında bulunduğu bu kişiler, aramaların sürdüğü ikametleri ve bürolarında tutuluyor.

Gözaltına alınanların, aramalar tamamlandıktan sonra sağlık kontrolünden geçirilecekleri, ardından da uçakla Ankara'ya gönderilecekleri belirtildi.

Bu arada, haklarında gözaltı kararı bulunan ve emekli albay oldukları bildirilen 2 kişiye evlerinde olmadıkları için ulaşılamadığı öğrenildi.

Öte yandan, bu soruşturma kapsamında gözaltına alınan emekli Tuğgeneral Ünal Akbulut'un, "Balyoz Planı" soruşturması kapsamında 7 Nisan 2010 tarihinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirildiği ve savcılıkta ifade verdikten sonra serbest kaldığı belirtildi.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında gözaltı kararı çıkarılan kişilerin kimlikleri açıklandı.

Soruşturma kapsamında gözaltı kararı çıkarılan 31 kişinin kimlikleri şöyle: "Ankara'da emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan, emekli Kurmay Albaylar Hüsnü Dağ, Arslan Daştan, Oğuz Kalelioğlu, Sezai Kürşatökte, Ahmet Nazmi Solmaz; emekli Kıdemli Albaylar Serdar Çelebi, İbrahim Selman Yazıcı, emekli Albaylar Mustafa Kemal Savcı, Ziya Batur, Ruşen Bozkurt, Mehmet Şinasi Çalış, Aburrahman Yavuz Gürcüoğlu, İsrafil Aydın, Yahya Cem Özarslan; emekli binbaşı Ahmet Aka; emekli Başçavuş Hamza Özaltun

İstanbul'da emekli Orgeneral Çevik Bir, emekli Tuğgeneraller İdris Koralp, Ünal Akbulut; emekli albaylar Yüksel Sönmez, Eser Şahan, Cengiz Çetinkaya; emekli Binbaşı Salih Eryiğit; emekli yüzbaşılar Orhan Nalcıoğlu, Mustafa Babacan; emekli Başçavuş Necdet Batıran, Aydın Karaşahin.

Çanakkale'de emekli Astsubay Ahmet Tarık Yelkenci; Niğde'de emekli Kıdemli Albay Ümit Şahintürk; Eskişehir'de emekli Albay Alican Türk."


Nuh Mete Yüksel: Bana intikal eden birşey yok : Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Nuh Mete Yüksel, evinde arama yapılmadığını belirtti. Nuh Mete Yüksel, Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin 28 Şubat sürecine ilişkin soruşturması kapsamında evinde arama yapıldığı iddialarına ilişkin, "Bana intikal eden bir şey yok. Evimde arama da yok" dedi.


HSYK Başkanvekili: 31 kişi hakkında gözaltı kararı var :HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, 28 Şubat sürecine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturma kapsamında 31 kişi hakkında arama ve gözaltı kararı bulunduğunu bildirdi.

Hamsici, basınla tanışma toplantısında gazetecilerin soruşturmaya ilişkin sorularını yanıtladı. Soruşturma kapsamında 31 kişi hakkında arama ve gözaltı kararı bulunduğunu söyleyen Hamsici, Çevik Bir ve Abdullah Kılıçarslan'ın da aralarında bulunduğu bazı isimlerin gözaltına alındığını öğrendiklerini aktardı.

http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/04/12/28.subat.operasyonu/656962.0/index.html   

 

11. Hükümetten 28 Şubat soruşturmasına ilk yorum : Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı: "Demokratik temizlik yapılıyor"

28 Şubat Soruşturması kapsamında başlatılan operasyonlara hükümet kanadından ilk yorum Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'dan geldi. 15. Geleneksel Tüketici Ödül Töreni'ne katılmadan önce basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Yazıcı, "Halk artık ipleri eline aldı" dedi.

 

Hayati Yazıcı 28 Şubat soruşturması ve bu kapsamdaki ev aramaları ile gözaltı kararları ile ilgil olarak "Halk artık ipleri eline aldı. Demokratik temizlik yapılıyor. Aktif rol alan aktörler cezalandırılacak" yorumunda bulundu.

http://www.haberturk.com/gundem/haber/733381-hukumetten-28-subat-sorusturmasina-ilk-yorum

 

12. Fazıl Say'a soruşturma!Ünlü piyanist'in Twitter’dan attığı mesaj başına dert oldu...Savcılık sözlerinde İslam inancına saldırı buldu :

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Twitter’da dini konularla ilgili mesajlar atan ünlü piyanist Fazıl Say hakkında, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve dini değerlere hakaret” ettiği gerekçesiyle soruşturma başlattı. Turan Gümüş adlı bir kişi tarafından savcılığa yapılan suç duyurusunda, Fazıl Say’ın sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki sayfasından İslam inancına saldırı niteliğinde ve bu inanca mensup insanları incitecek ve infialine sebep olacak mesajlar yayınladığı belirtildi. Suç duyurusunda, Say’ın militarist ateist olduğunu düşündürecek bu yazılarla sadece Müslümanları değil Hıristiyan ve Yahudileri de rencide ettiği savunuldu.

Bu yazıların, TCK’da belirtilen ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “dini değerlere hakaret” eylemini düzenleyen 216. maddenin 1 ve 3. maddelerine aykırı olduğu belirtilen suç duyurusunda, “Kendisinin hangi dini görüşe inandığı kendisini ilgilendirmektedir. Ancak bu görüşü milyonlarca insanın mukaddesatına (gerek şahsi fikirleri ile olsun gerekse sayfasından yayınladığı ateist militarist görüşlerle olsun) saldırma ve insanları birbirlerine düşmanlığa sevk etme hakkını kendisine vermemektedir. Bu ifadeler toplumda inanç çatışması oluşturacak, farklı görüş ve inançtaki kişilerin birbirlerine karşı hislerinin değişmesine sebep olacak, husumetleri tetikleyecek, dini tahammülü yok edecek, kamplaşmaya sebep olacaktır.” ifadeleri kullanıldı.

 

Suç duyurusu dilekçesinde Say tarafından Twitter’dan paylaşıldığı öne sürülen, “Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, cenneti ala meyhane midir? Her müminine 2 huri vereceğim diyorsun, cenneti ala kerhane midir?” gibi mesajlara da yer verildi. Suç duyurusunu işleme alan savcılık, Fazıl Say hakkında soruşturma başlattı.

 

http://gundem.milliyet.com.tr/fazil-say-a-sorusturma-/gundem/gundemdetay/12.04.2012/1527298/default.htm

13. Sakık operasyonunda Yeşil var mıydı?

Sakık operasyonunu yürüten emekli Albay Işık, Sakık'ın yakalandığı operasyonda Yeşil'in olmadığını belirterek, "İstihbarat da MİT'ten gelmedi. Bize Barzani teslim etti." dedi. Faili meçhulleri soruşturan Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı’na ‘gizli’ yazı gönderen MİT’in, “Yeşil’i, Öcalan operasyonu, Sakık’ın getirilmesi dahil 4 olayda kullandık” dediğine dair iddialar tartışma yarattı. Sakık’ı yakalayan Özel Kuvvetler Alay Komutanı emekli kıdemli Albay Mithat Işık Radikal’e bunun doğru olmadığını açıkladı. Işık, “Şemdin Sakık operasyonunda Yeşil yoktu. MİT’ten de istihbarat gelmedi. İstihbaratı Mesud Barzani’den aldık “dedi.

 

‘Yeşil gibilerle çalışmam’Radikal'in haberine göre; bir zamanlar PKK’nın 2 numarası olan Sakık, 13 Nisan 1998’deki ‘Yarasa Operasyonu’ ile yakalanmıştı. Sakık’ı yakalayan bordo berelilerin komutanı Albay Mithat Işık, operasyonda MİT ve Yeşil’in katkısı olmadığını söyledi. Sakık operasyonunu baştan sona kendisinin yönettiğini anlatan Işık, “Operasyonda Yeşil yoktu. Yeşil’i hayatım boyunca da görmedim. Zaten o tür kişilerin operasyonda olmasına karşıydım” dedi.

Mithat Işık, Şemdin Sakık’la ilgili istihbarat bilgilerini de Barzani’den aldıklarını belirtti. O zaman Irak’ta 2 tabur olduğunu ve Kürt yönetimiyle ilişkilerin çok iyi olduğunu aktaran Işık, “Irak’ta KDP ile işbirliği yapıyorduk. Barzani bizden peşmergelerini esirgemezdi. Şemdin Sakık’la ilgili istihbaratı da bize Barzani verdi. MİT’ten bize gelen bilgi yok. Eğer Ankara’ya bilgi verdilerse bilmiyorum. Sakık operasyonunda MİT görev almadı” diye konuştu.

 

Mithat Işık, Şemdin Sakık’ın yakalanışını ‘Yarasa Operasyonu’ adını verdiği kitabında detaylı bir şekilde anlatıyor

http://www.aksam.com.tr/sakik-operasyonunda-yesil-var-miydi--110145h.html

14. Bahçekapılı'dan ailelere: “Beni sinirlendirmeyin”

Uludere'de hayatını kaybeden 34 kişinin yakınları AKP, CHP ve MHP'yi ziyaret etti. Ailelerin AKP Grubu'nu ziyareti ise gergin geçti...

 

Irak sınırında yapılan hava harekatında hayatını kaybeden 34 kişinin akrabalarından oluşan heyet, AKP, CHP ve MHP Gruplarını ziyaret etti, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün ile görüştü.

 

"Beni sinirlendirmeyin..."

Aileler daha sonra AKP Grubu’na giderek Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı ile bir araya geldi. Bu görüşmede zaman zaman tansiyon yükseldi. Bahçekapılı’nın “Uludere olayına siyaset dışı bakmak zorundayız. Irkçı bir yaklaşımda bulunmayın” sözleri üzerine aileler tepki gösterdi. Ailelerden Cabbar Uysal, “Bizim Emine Erdoğan’ın ziyaretinden sonra gözlerimiz TV’den ayrılmadı. Ne açıklama yapılacak diye” derken Ferhat Encü “AKP’nin bu olayda pasif kaldığını herkes biliyor. Biz siyasi yaklaşsak MHP’den izin almazdık” diye çıkıştı. Bu gerginliğin ardından Uysal “İsteseydiniz olayı çözerdiniz. Kırmızı düğmeye kim bastı bulurdunuz” diye konuştu. Bu söz tansiyonu daha da artırrdı. Bahçekapılı “Beni sinirlendirmeyin. İstiyoruz bulmuyor muyuz anlamına geliyor bu... Bu anlayışı şiddetle reddediyorum. Başbakanımızın talimatı ile Uludere Alt Komisyonu kuruldu” dedi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=328952

15.  "En kaba ülkeler" listesi:    Bir internet sitesinin 1200 üyesi arasında yaptığı anket sonucunda; Fransa turistlere en kaba davranan ülke seçilirken, Türkiye 11. sırada yer aldı:

12.04.2012

Kullanıcılarına uygun fiyata uçak bileti bulma imkanı sağlayan bir internet sitesi, üyelerine “Gittiğiniz ülkelerden en çok hangisinde yerli halkın kaba ve dostça olmayan tavırlarına maruz kaldınız?” diye sordu.

 

ABD basınında da geniş yer bulan ve 1200 kişinin katılımyla gerçekleşen bu anket sonucunda; Fransa 34 ülke arasından turistlere en kaba davranan ülke seçildi.

Fransa’yı takip eden ülkeler sırasıyla Rusya, İnglitere ve Almanya oldu. Rusya’nin ikinci olmasına şaşıran Skyscanner’in Rus pazarlama müdürü Tatiana Danilova, “Rusça İngilizce kadar kibar bir dil değil, bu nedenle Ruslar söylemek istediklerini İngilizce ifade ettiklerinde söylenenler karşı tarafça kaba olarak algılanabiliyor” diye belirtti. 1200 kişinin katılımıyla gerçekleşen ankette 34 ülke arasında ABD 7'nci sırada, Türkiye ise 11'nci sırada yer aldı. En az oyu alan Filipinler, Karayip Adaları ve Brezilya ise turistlere en kaba davranan ülkeler sıralamasında son sırada yer alarak en misafirperver ülkeler seçildi.

http://www.cnnturk.com/2012/yasam/diger/04/12/en.kaba.ulkeler.listesinde.sok/656948.0/index.html

 

16. Cumhurbaşkanından 28 Şubat soruşturması açıklaması :

13.04.2012

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 28 Şubat soruşturması kapsamında dün yaşanan gözaltılar ve aramalarla ilgili açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Gül açıklamasında şunları söyledi:

 

"Suç varsa araştırılması hukuki gerekliliktir. Yaşanan hukuksuzluklar takip edilecektir Yakın siyasi tarihimizin bir ara dönemi olduğunu hepimiz biliyoruz. Hafızalarımızda hala tazedir. Dolayısıyla böyle bir olağanüstü dönemde yaşanan hukuksuzlukları takip etmek de ve bununla ilgili hukuki sürecin başlaması da tabiidir. Bunu böyle görmek gerekir."

http://haber.gazetevatan.com/gulden-28-subat-sorusturmasi-aciklamasi/443338/1/Gundem

17. Fabrikada patlama: 4 ölü, 9 yaralı

13.04.2012

Kahramanmaraş 'ta kot boyama fabrikasında meydana gelen patlamada; 4 kişi öldü 9 kişi yaralandı. Enkaz altında kaldığı ileri sürülen üç işçi kurtarılması için çalışma başlatıldı. KAHRAMANMARAŞ’ta kot boyama fabrikasının boya kazanında meydana gelen patlamada 4 kişi öldü, 9 kişi de yaralandı. Patlama sırasında kazanın bulunduğu bölümün çatısı çöktü. Göçük altında kalan işçilerden 4'ü hayatını kaybederken, yaralanan 9 işçi ise Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Olay yerine gelen Kahramanmaraş Emniyet Müdürü Mustafa Aydın, patlamanın nedeninin henüz belirlenemediğini, 4 işçinin öldüğünü, 9 işçinin yaralandığını söyledi.

 

KOT İŞÇİLERİ ÖLÜYOR :Bugün 4 kot işçisinin de ölmesi gözleri kot işçilerinin dramına çevirdi. Silikozis hastalığı nedeniyle 39 kot işçisi de daha önce hayatını kaybetmişti. Bugün bu sayı, farklı bir nedenden de olsa 43'e yükseldi.

           

Silikozis hastalığı nedir? Kot taşlama, kotların beyazlatılması, eskitilmiş görünümü verilmesi için, kumun, kuru hava kompresörleriyle kotların yüzeyine tutularak aşındırılması işlemine verilen ad. Bu uygulama sırasında solunan tozlar akciğerde silikozis hastalığına yol açıyor. Sık rastlanan meslek hastalığı olan silikozis, kot taşlama atölyelerinde, döküm ve metal eşya işkolunda, Silikojen tozun solunum yolları korunma mekanizmasını aşarak akciğere kadar ilerlemesi sonucu meydana geliyor. Akciğer kan ve lenf damarlarında çekilmeler ve şekil bozukluklarının oluşmasına neden olan hastalığın tedavisi yok. İşverenlerin gereken sağlık önlemlerini almaması nedeniyle oluşan silikozis hastalığının tedavisi yok. Kot Taşlama İşçileriyle Dayanışma Komitesi (KTİD), yaklaşık 4 bin silikozis hastası kot işçisi olduğunu söylüyor.

http://haber.gazetevatan.com/fabrikada-patlama-4-olu-9-yarali/443364/1/Gundem

18. Depremzedeye bir darbe de TEDAŞ'dan. Van depremzedelerine 2 bin liraya kadar elektrik faturaları geldi :

VAN'da deprem sonrası çadır ve konteynerde kalan depremzedelerin elektrik parasını AFAD öderken, evlerde de elektriğin ücretsiz olduğunu zannedenler ise, gelen 300 ile 2 bin lira arasında değişen faturalarla çarpıldı. TEDAŞ elektrik faturalarının ödenmesi gerektiğini, en fazla 8 taksit yapılabileceğini açıkladı.

Van'da 23 ekim ve 9 Kasım tarihlerinde meydana gelen Richter ölçeğine 7.2 ve 5.6 büyüklüğündeki iki depremin ardından kurulan çadır ve konteyner kentlere Van Gölü TEDAŞ tarafından elektrik verilerek, depremzedelerin ücretsiz kullanmaları sağlandı. AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) depremzedelerin kullandığı elektrik için de TEDAŞ'a her gün 1 milyon TL ödüyor.

Ancak, evleri sağlam olan ve kendi imkanlarıyla evlerinin önüne çadır kuranlar ise ücretsiz olduğunu düşündükleri elektriği kullanmaya devam etti. Kullanılan elektriğin tüketimi de kendi sayaçlarının üzerinden olduğu için faturaları da kabarık geldi. Kimi evinde hiç oturmadan 350 ile 500 TL arasındaki faturaya isyan ederken, kimisi de ısınma amaçlı kullandığı elektrik için gelen 2 bin TL'lik faturayı görünce şoke oldu. Elektrik faturalarını alan depremzede, itiraz için Van Gölü TEDAŞ'a başvurdu. Ancak sorun çözülemedi.

TEDAŞ Müdürü Zafer Türüt, faturaların ödeneceğini söyledi. Yanlış bir anlama yüzünden evinde kalanlar ve evlerinden kendi çadırlarına elektrik çekenlerin aşırı derecede elektrik tükettiğine dikkat çekti. Türüt, "Elektriğin ücretsiz olduğunu düşünen vatandaş yoğun şekilde ısıtıcı kullanmış. Bu elektrik sayaç tarafından okundu. Biz sadece konteyner kent ve çadır kentlerde elektriğin ücretsiz olduğunu açıklamıştık. Maalesef vatandaş bu faturadaki parayı ödemek zorunda. Bizim yapacağımız tek şey faturaları 8 taksite bölmek" dedi.

http://www.yurtgazetesi.com.tr/icerik/10183/depremzedeye-bir-darbe-de-tedasdan.html

 

19. Artık bir an önce neticelensin. O da isyan etti :

14.04.2012

TBMM Başkanı Cemil Çiçek tutuklu milletvekilleri konusunun bir an önce neticelenmesini istedi. Çiçek, "Davalar uzadıkça siyasi problem yaşıyoruz. Bu sıkıntıları yaşayanların başında Meclis Başkanı olarak ben geliyorum. Tutuklu milletvekilleri konusu var. Bir an önce neticelenmesini istiyorum. Yargı yoluyla ne olacaksa sonlansın" dedi.

 

Meclis Başkanı Cemil Çiçek, ülkenin 30 yıldır anayasa sorunu olduğunu, bu anayasanın son kullanma tarihinin geçtiğini, yaşanın sıkıntıların ve gerilimlerin temelinde bugünkü anayasanın olduğunu ileri sürdü. Anayasada 17 kez değişiklik yapıldığını kaydeden Çiçek, "17 defa değişiyorsa o ülkede hukuk istikrarı yoktur. O zaman 4 siyasi parti doğru bir kararla yola koyuldu. 1 Mayıs’tan itibaren yeni bir safhaya geçeceğiz. Bu yılın sonuna yeni bir anayasayı millete armağan edeceğiz" dedi. Çiçek, "Özel hayatın gizliliğinden tutun da neredeyse özel hayat kalmadı. Türkiye’deki tartışmalara da bakarsanız bu konunu ne kadar hayati olduğunu gözlüyoruz. Doğru dürüst konuşamıyoruz. 2 kişi arasındaki konuşma ertesi gün gazetede çıkıyorsa o gün sizi bitiriyorlar. Sonuçta beraat de etseniz, o konu ile ilgili hukuki bir sonuç çıkmasa bile kamuoyu nezdinde tüm itibarınızdan tutun, evinize fitne, dostlarınızla aranıza fitne giriyor. Huzursuzluk yaşanıyor." Dedi.
Mevcut anayasayı yapanların yargılanmaya başladığını ifade eden Cemil Çiçek, "Bu anayasayı yapanları yargılarken, onların yaptığı bir anayasayla Türkiye yoluna devam edemez. Hatta meşruiyet problemleri çıkar. Yeni anayasa bir mecburiyet haline geldi. Yargılamalar sırasında bunlar olup konuşulacak, iddia ve savunma olarak bunlar olacak. Bu süreçleri hukuk çerçevesinde soğuk kanlı, sağduyulu, Türkiye’nin uluslar arası taahhütlerine ve altına imza koyduğu sözleşmelere bakarak mutlaka sonlandırılması lazım" dedi.

 

"Soruşturmaları ve kovuşturmaları yargılayanlar hukuk çerçevesinde kalacak. Bu soruşturanlar, kovuşturanlar, bu süreci merak edenler de hukuk çerçevesinde kalmak durumundadır. Hukuk herkes için önemli. Bir an evvel soruşturma ve kovuşturmaların sonlanması lazım. Bu sürecin uzamış olması sorunlar getiriyor. Yeteri kadar sorun ve sıkıntı var. Davalar uzadıkça siyasi problem yaşıyoruz. Bu sıkıntıları yaşanların başında Meclis Başkanı olarak ben geliyorum. Tutuklu milletvekilleri konusu var. Bir an önce neticelenmesini istiyorum. Yargı yoluyla ne olacaksa sonlansın. Başlamış olanlar ya da başlayacak olan soruşturmalar için. Aylar süren bu soruşturmalar siyasi gerilimlere konu olunca hukuki bir konuyu siyaseten tartışan toplum haline geliyoruz. Bir çok sıkıntı var. Hukuk çerçevesinde bir an önce bitirilmesi ülkenin yararına olacaktır. Türkiye’nin dış itibari bakımından ve demokratik göstergeler açısından önemli olacaktır. Bize düşen görev, yeni bir anayasayı yapmak gereğinde olduğumuzu herkesin bilmesi lazım."

http://haber.gazetevatan.com/artik-bir-an-once-neticelensin/443594/9/mansetyan

20. Erdoğan: “Türk ve Müslüman olma şartı kaldırılıyor”

14.04.2012

Erdoğan: ”Yapacağımız değişiklikle, tüzüğün 2’nci maddesindeki Türk ve İslam olma şartını, ’Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı’ olarak değiştiriyor, cemiyetin kapsama alanını böylece genişletiyoruz”

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Darüşşafaka Cemiyeti tüzüğünde yapılacak değişikliğe ilişkin ”Tüzükte yapacağımız değişiklikle, bugünden itibaren, inşallah Darüşşafaka Eğitim Kurumları artık sadece babasını kaybetmiş vatan evlatlarına değil; babası veya annesinden her ikisini veya herhangi birini kaybetmiş çocuklarımıza da kapılarını açacak” dedi.

 

Erdoğan, Darüşşafaka Cemiyeti’nin TİM Maslak Show Center’da gerçekleştirilen Olağanüstü Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, 1863’te Darüşşafaka’yı kuran Yusuf Ziya Paşa ve arkadaşlarını rahmetle ve minnetle yadettiğini söyledi. 150 yıllık süre boyunca, bu köklü kuruluşta yöneticilik yapmış, öğretmenlik, bakıcılık yapmış, babasını yitirmiş evlatlara kol kanat germiş tüm çalışanlara milletçe bir kez daha şükranlarını ilettiğini dile getiren Erdoğan, 1,5 asırlık süre içinde ve bugün yardımlarıyla, katkılarıyla, destekleriyle Darüşşafaka’yı ayakta tutmuş, büyütmüş tüm hayırseverlere de teşekkür ettiğini belirtti.

 

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ”Evet... Bugün, Darüşşafaka Cemiyeti’nin tüzüğünde gerçekten tarihi nitelikte bir değişiklik gerçekleştiriyoruz. Tüzükte yapacağımız değişiklikle, bugünden itibaren, inşallah Darüşşafaka Eğitim Kurumları artık sadece babasını kaybetmiş vatan evlatlarına değil; babası veya annesinden her ikisini veya herhangi birini kaybetmiş çocuklarımıza da kapılarını açacak. Yine yapacağımız değişiklikle, tüzüğün 2’nci maddesindeki Türk ve İslam olma şartını, ’Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı’ olarak değiştiriyor, cemiyetin kapsama alanını böylece genişletiyoruz.

 

Ayrıca, yine 2’nci maddedeki değişiklikle Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nın vizyon ve misyonunu da çağın gereklerine uygun bir düzeye yükseltiyoruz.” Gerçekleşecek bu tüzük değişikliğinin şimdiden hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, ”Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, cemiyetin başkanı sıfatıyla, böyle tarihi nitelikte bir değişikliğe şahitlik ediyor olmaktan büyük gurur ve heyecan duyduğumu da burada ifade etmek istiyorum” dedi.

http://haber.gazetevatan.com/erdogan-turk-ve-musluman-olma-sarti-kaldiriliyor/443577/1/Gundem

21. Bakan Yıldız: “Kaçağın faturasını batıya ödetiyoruz”

Bakan'dan acı itiraf: Kaçak elektriği Güneydoğu kullanıyor. Kaçağın faturasını onlara değil batıya ödetiyoruz çünkü..

 

Milliyet Gazetesi'nden Fikret Bila'ya açıklamalarda bulunan Enerji Bakanı Taner Yıldız, kaçak elektrikle ilgili çok konuşulacak değerlendirmelerde bulundu. Yıldız, kayıp kaçağın en yoğun olduğu bölgenin Güney Doğu olduğuna işaret ederek 'Bu konu aslında biraz hassas bir siyasi konu. İstismar edilmeye müsait. Urfa, Diyarbakır, Siirt,Batman, Hakkâri. Şimdi bu bölgedeki kaçak elektriğin parasını sadece bu bölgedeki abonelere yansıtırsak, bunu siyasi olarak istismar ederler. Terör örgütü ve siyasette aynı çizgideki partiler; ayrımcılık yapılıyor, diye istismar ederler. Fatura farkını etnik ayrımcılık diye gündeme getirirler.' diye konuştu.

Vatandaşın en büyük şikayeti, başkalarının kaçak kullandığı elektriğin parasını ödemek.
Faturadaki kayıp-kaçak kalemine itiraz var. Kaçak elektrik kullanmayan niye kaçak parası ödüyor? Vatandaşın şikayetinin farkındayım. Bu konu aslında biraz hassas bir siyasi konu. İstismar edilmeye müsait. Kayıp-kaçağın en fazla olduğu bölge Güneydoğu bölgesi. Urfa, Diyarbakır, Siirt,Batman, Hakkâri. Şimdi bu bölgedeki kaçak elektriğin parasını sadece bu bölgedeki abonelere yansıtırsak, bunu siyasi olarak istismar ederler. Terör örgütü ve siyasette aynı çizgideki partiler; ayrımcılık yapılıyor, diye istismar ederler. Fatura farkını etnik ayrımcılık diye gündeme getirirler.

İşte Diyarbakırlıya elektrik 46 kuruştan, Bilecikliye 30 kuruştan satılıyor derler. Bunu dedirtmek istemiyorum. Etnik ayrımcılık propagandası için kullanacakları malzeme vermek istemiyorum.Türkiye'de tek abonelik sistemi var. Buna ulusal abonelik sistemi diyoruz. Aslında bölge aboneliğine geçmeyi planlıyoruz. Kayıp-kaçağı düşürdükten sonra bölge düzeyinde abonelere dağıttığımızda arada ciddi fark kalmayacak. 2015'e kadar kayıp-kaçağı önemli ölçüde düşürmeyi hedefliyoruz, sonra bölgesel dağıtım yapabiliriz. Diyelim Güneydoğu'da bir ilde 36 kuruş, batıda bir ilde 34 kuruş olursa, bu farkı etnik ayrımcılık malzemesi yapamazlar.

Niye dünyanın en pahalı benzinini biz kullanıyoruz? Aslında benzinin en pahalı olduğu ülke Türkiye değil ama en pahalıları arasında. Bu soruyu Maliye Bakanı'na sormanız daha doğru olur

Neden? Çünkü benzinin üzerindeki fiyatın yüzde 65'i vergi, yüzde 35'i benzin fiyatı. Yani bu konunun yüzde 65'i Maliye Bakanı'nı, yüzde 35'i Enerji Bakanı'nı ilgilendiriyor. Maliye, kolay topladığı için akaryakıt üzerine fazla vergi koyuyor. Bu bütün dünyada böyle. Türkiye 45-46 milyar lira vergiyi akaryakıt üzerinden alıyor. 75 milyar liralık bir ciro var, bunun 45-46 milyarı vergi, 30 milyarı akaryakıt.

Bu hedefe nükleer santrallerle ulaşmayı planlıyorsunuz ama başta çevreciler olmak üzere direnç var. Dünya nükleer santralleri terk ederken Türkiye niye nükleer santral yapıyor, diye? Nükleer santrallere geçmemiz için üç önemli neden var: Birincisi Türkiye hızla büyüyor. Yenilenebilir enerji kaynakları; su, güneş, rüzgar santrallerindeki büyüme hızı, Türkiye'nin büyüme hızının çok gerisinde kalıyor. İkincisi, sanayileşme hızı. Nükleer teknoloji, sanayiye çağ atlatacak bir teknoloji. Bir nükleer santralin 515 bin adet parçası var. Bu parçaları üretebildiğimiz kadar biz üreteceğiz ve nükleer santralleri yapacak olanlar da bu parçaları bizden alacak. Nükleerde 515 bin parçaya karşılık, bir otomobilde 10 bin, bir traktörde 5 bin parça olduğu düşünülürse, bu teknolojinin sanayileşmeye getireceği katkıyı hesaplayın. Üçüncüsü, Türkiye'nin nükleerde kaybettiği zaman. 10 yıl önce Mesut Yılmaz Bey döneminde tekliflerin en kötüsü bile seçilmiş olsaydı, Türkiye çok daha iyi durumda olurdu. Dünyanın nükleerden vazgeçtiği de doğru değildir. Şu anda 67 nükleer santral yapımı sürüyor. Dünyada 442 tane nükleer santral var. Bunların yarısı ABD, Japonya ve Fransa'da, diğer yarısı diğer ülkelerde. ABD'de 107 nükleer santral var.

Vazgeçti denilen ülkeler, aslında ömrünü tamamlamış olan santralleri kapatıyor ama nükleer enerjiden vazgeçmiyorlar. ABD, santrallerinin kapasitesini yüzde 20 artırdı. İsviçre, 2031'de kapatacağım diyor, çünkü santraller ömrünü o yıl dolduruyor. Ben de Türkiye de 2071'de nükleer santrallerini kapatacak diyebilirim çünkü, yeni teknolojinin ömrü 60 yıl. Diyorlar ki nehirlerimiz, denizlerimiz kirlenecek, turist azalacak. Niye öyle olsun? Fransa'da Loire nehri üzerinde 14 reaktör var ama nehir kirlenmiyor; Paris yakınlarında 3-4 nükleer santral var, Paris'e gelen turist sayısı azalmıyor. Biz ayrıca 3. nesil çok daha ileri bir teknoloji kullanacağız, Fransa'da kirlenmeyen nehir bizde niye kirlensin, Fransa'da azalmayan turist biz de niye azalsın? Kendimize haksızlık yapmayalım.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la Çin'deydiniz. Çin'le de nükleer santraller konusunu konuştunuz, gelinen aşama nedir?
Çin de, Türkiye'de nükleer santral kurma işine aday konumdadır. Rusya ile Akkuyu için anlaşmıştık, o yürüyor. Bizim üç nükleer santrale ihtiyacımız var. İkincisi için Japonya ve GüneyKore'yle görüşüyorduk, şimdi bu iki ülkeye Çin de katılmış oldu.

Neden ABD değil de Rusya, Çin? Enerjide bu tercih, dış politikada da bir tercih gibi algılanıyor? İlgisi yok. ABD'liler tam liberal anlayışla sadece fizibiliteyi ölçü alıyorlar. Diğer faktörleri dikkate almıyorlar. Oysa nükleer santraller, stratejik ortaklık, model ortaklık niteliği olan yatırımlardır. Rusya, Çin, Japonya gibi ülkeler, sadece fizibilite açısından bakmıyorlar. Ortadoğu'da Türkiye gibi bir ülkeye böyle bir yatırım yapmanın yan faydaları da var. Bu faydaları da dikkate alıyorlar, stratejik bakıyorlar. Yan getirileri de hesaba katıyorlar. Ayrıca bu yatırımlar ortaklıklar şeklinde oluyor. Örneğin Rusya yanına Almanya'yı, Fransa'yı veya başka bir ülkeyi alabilir. Bu tür büyük yatırımlar, büyük konsorsiyumlar şeklinde yapılıyor

http://haber.gazetevatan.com/bakan-yildiz-kacagin-faturasini-batiya-odetiyoruz/443553/2/Manset

 

22. Türk mimarlardan muhteşem eserler : Türkiye'nin mimarlık ödülleri sahiplerini Buldu. Mimarlar Odası'nın her iki yılda bir düzenlediği ve bu yıl 13'üncüsü gerçekleştirilen Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödüllerine katılımda rekor kırıldı. Toplam 241 eser yarıştı :

14 Nisan 2012

 

İstanbul- Ziya Tanalı başkanlığında, Ercan Ağırbaş, Zeynep Ahunbay, Alişan Çırakoğlu ve C. Abdi Güzer’den oluşan Seçici Kurul, “Mimar Sinan Büyük Ödülü” , “Mimarlığa Katkı Dalı Başarı Ödülleri” ve “Anma Programı” için ödüle değer görülen isimleri ve “Yapı” ve “Proje” dallarında ödülleri belirledi. Fikir Sunumu Dalı’nda ödüle aday eser bulunmadı.

 

TÜRK MİMARLARDAN MUHTEŞEM ESERLER: FOTOĞRAFLAR

·         Türkiye’nin mimarlık ödüllerinde, ülkenin başarılı ve nitelikli eserler veren mimarları olarak şu isimler öne çıktı: Emre Arolat, Gonca Paşolar, Kerem Piker, Ömer Selçuk Baz, E. Didem Durakbaşa, Can Çinici, Boran Ekinci, Tülin Hadi, Cem İlhan, Metin Kılıç, Dürrin Süer, Şevki Pekin, Ergün Atalay, Cem Sorguç, Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, Murat Tabanlıoğlu, Han Tümertekin, Ezgi Yüksel, Mehmet Alper, Fatma Meral Halifeoğlu, Mehmet Salih İnal, Gülsün Tanyeli, Saltuk Akatay, Arzu Erdem, Nurbin Paker Kahvecioğlu, Hüseyin L. Kahvecioğlu, Cem Altun, Arman Akdoğan, Rıfat Yılmaz, Evren Başbuğ, Umut Başbuğ, Ramazan Avcı, Seden Cinasal Avcı, Hakan Dalokay, Ahmet Korfalı, Esin Tercan, Erdal Özyurt, Ahmet Tercan.

 

ÖDÜLLER

·         Büyük Ödüller

·         Mimar Sinan Büyük Ödülü: Erkut Şahinbaş

·         Anma Programı Ödülü: Haluk Baysal-Melih Birsel

·         Mimarlığa Katkı Başarı Ödülü: Prof. Dr. Ruşen Keleş ve Behiç Ak

·         Basında dalında da Milliyet yazarı Melih Aşık ve gazetemiz muhabiri Özlem Güvemli

 

Yapı Dalındaki ödüller

Tekfen Kağıthana Ofisleri ile Emre Arolat, Gonca Paşolar, Kerem Piker

Merkez Bankası Bursa Şubesi Hizmet Binası ile Didem Durakbaşa, Ömer Selçuk Baz

Gölcük’teki Vehbi Koç Vakfı Ford Otosan Kültür ve Yaşam Merkezi ile Tülin Hadi, Cem İlhan

Bursa’daki OİB Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi ile Metin Kılıç, Dürrin Süer

Koruma-Yaşatma ödülü

Terkos Pompa İstasyonu çalışmasıyla Gülsün Tanyeli, Saltuk Akatay, Arzu Erdem, Urbin Paker Kahvecioğlu, Hüseyin Kahvecioğlu, Cem Altun

Proje dalında

Arman Akdoğan’ın Tuzla’da yapılacak VKF Özel Koç İlköğretim Okulu Kampüsü Kapalı Yüzme Havuzu çalışması, Boran Ekinci’nin Bordum’daki Kızılağaç Evleri


ULUSAL MİMARLIK SERGİSİ VE ÖDÜLLERİ HAKKINDA :Türkiye’de mimarlık mesleğini ve kültürünü geliştirme hedefiyle gündem yaratan ilk kurumsal girişim olan Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri Programı, Mimarlar Odası tarafından ilk kez 1988 yılında, Mimar Sinan’ın 400. ölüm yıldönümü anısına düzenlendi. Bugüne kadar gerçekleşen 12 dönemde, programa 1.671 eser katıldı ve öncü nitelikteki çalışmaları nedeniyle 105 eser ve 37 kişi / kuruluş çeşitli dallarda ödüllendirildi.

 

Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, başarılı genç mimarların ortaya çıkmasına katkıda bulunduğu gibi, Türk mimarlarının yurtdışında tanıtımına da olanak sağlıyor. Türkiye’yi yurtdışında temsil etmek üzere Mimarlar Odası’ndan aday gösterilecek mimarlar ve eserler, ödül alanlar veya ödül adayı olanlar arasından seçiliyor: Uluslararası ödül programlarına katılım adayları ile çeşitli uluslararası sergileri oluşturan mimar ve eserler bu yolla belirleniyor. Böylelikle, yurtiçinde ve yurtdışında Türkiye mimarlığını başarıyla temsil eden eser ve mimarların farklı platformlarda tanınırlığı amaçlanıyor; mimarlık eserinin kamusallığının artırılması, mimarın hak ve sorumluluklarının tanınması ve mesleki pratiğin ayrıntılarının yaygınlaşması süreçleri destekleniyor.

 

Serginin ilk günü akşamı yapılan ödül töreninde, ödül alan eserler ve sahipleri tanıtılarak kendilerine plaket veriliyor; ödüllerin maddi karşılığı bulunmuyor. Sergiye katılan ve ödül alan tüm eserler ilk olarak Ankara’da sergileniyor. Sergi bir sonraki ödül dönemine kadar, oluşturulan program çerçevesinde yurtiçinde ve yurtdışında birçok kentte ve etkinliğe taşınarak yeniden açılıyor. 

 

Sergiye katılan eser ve mimarlar, İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan Ulusal lleri Katalogu ile ulusal ve uluslararası mimarlık kamuoyuna ulaştırılıyor. Katılımcılara ücretsiz olarak gönderilen katalog, UIA üyesi dünya ülkelerindeki meslek örgütleri kütüphanelerine, ulusal ve uluslararası mesleki dergilere, uluslararası üniversite, araştırma merkezi ve uzmanlık kütüphanelerine ulaştırılarak güncel ve modern Türkiye mimarlığındaki düşünsel buluşçuluğun ve estetik beğeninin tanıtımına, yaygınlaştırılmasına katkıda bulunuluyor. Ödül alan eserler ve mimarlar aynı zamanda, 1988 yılından beri ödül alanların biraraya getirildiği Ulusal Mimarlık Ödülleri Retrospektifi Sergisi’ne ve kataloguna dahil edilerek, bu sergi yurtiçi ve yurtdışında birçok kentte ve etkinlikte sergileniyor.

 

2010 yılında ödül alan yapılarla birlikte yeni bir uygulama başlatılıyor. Ödül alan yapıların tescili için TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuru yapılıyor ve süreci eserin müellifi ile birlikte takip ediliyor. Aynı zamanda, ödül alan yapılara, aldığı ödülün adının ve eser sahibinin isminin yer aldığı bilgi plaketi çakılıyor.

Dallar ve Kategoriler

Ulusal Mimarlık Ödülleri, şu başlıklarda veriliyor:

 

Mimar Sinan Büyük Ödülü, tüm meslek hayatı boyunca verdiği eserleri ve mimarlığa geçen hizmetleri nedeniyle bir mimara veya ortak çalışan mimarlara veriliyor.

 

Diğer ödüller (Başarı ödülleri) ise dört kategoriye ayrılıyor: *Mimarlığa Katkı Dalı, *Yapı Dalı *Proje Dalı, *Fikir Sunumu Dalı.

 

Programa eş zamanlı olarak yürütülen, Türkiye mimarlığına, onun kentlerine, yapı stokuna, mimarlık kültürüne katkıda bulunmuş ve bugün hayatta olmayan mimar(lar)ın anısını yaşatmak üzere düzenlenen ANMA PROGRAMI için isim yine bu programda belirleniyor.

 

2006-2008 döneminde Mimar Kemalettin, 2008-2010 döneminde ise Seyfi Arkan, 2010-2012 döneminde ise Zeki Sayar bu program kapsamında gündeme taşınmıştı.

 

Detaylı bilgi için: www.mo.org.tr/ulusalsergi, www.mo.org.tr/sergiler

http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=329966

 

23. Mümtazer Türköne: Ben intikam istiyorum

15.04.2012

Zaman yazarı Mümtazer Türköne, bugünkü köşesinde 28 Şubat soruşturmasının başlamasını kaleme aldı. Türköne, soruşturmanın başlamasıyla birlikte gözaltına alınanlardan intikam duygularının alınmasını istedi.

 

Mümtazer Türköne, 28 Şubatçılar için köşesinde şunları yazdı: "Benim gibi intikam duyguları ile son 15 yılı geçirenlerin yüreği soğusun. Ben intikam istiyorum. Hem de en şiddetlisini..

 

."İşte Türköne'nin yazısı... İntikam duygularım Hiçbiri kişisel bir sorun değildi benim için. 28 Şubat süreci devam ederken öfke doluydum. Ülkemin maruz kaldığı muameleye isyan ediyordum. Tek tek bildiğim ve gördüğüm hikâyelerde, masum ve savunmasız insanlara yapılan haksızlıklara, zulümlere tahammül edemiyordum. Geri, ilkel bir devlet haline gelişimize kızıyordum. Kaba gücün hakim olmasına, entrikalarla, tezgâhlarla ortalığa nizam veren ahlâksızların sözünün geçer akçe haline gelmesine dayanamıyordum. İntikam duyguları ile doluydum; çünkü ülkeme ve gelecek nesillere karşı sorumluluk taşıyordum. Sorumluluğunuzun gereğini yerine getiremezseniz, öç alma duygularınız büyür. Ortada görülmemiş bir hesap dururken. Üstelik bir güzel ismi de "Müntakîm" olan Allah'a inanıyorum.Hâlâ aynı duygularla doluyum. 15 yıl boyunca, 28 Şubat'ın faillerine ve destekçilerine karşı intikam duyguları besledim. Bu hesabın ahir ömrümde kapanmayacağı endişesi, intikam duygularımı azaltmadı. 28 Şubat'ın anlı-şanlı generallerinin, sivil toplum bezirganlarının, anlı şanlı kalemlerinin insan içine çıkamayacak hale gelmesi, öfkemi dindirmedi.Ben rövanşın alınmasını istiyorum. Bu milletin âhının darbecilerde kalmamasını, intikamının alınmasını bekliyorum. İtiraf ediyorum: Darbeler tarihimizin en pespaye darbesinin mahkeme önüne gelmesi, bu ülkenin vatandaşı olarak beni mutlu ediyor. 28 Şubat döneminde devlet, ordu, medya, sendikalar işbirliği içinde dev bir suç örgütüne dönüştü. Bu suçların tamamının aydınlanmasını, suçluların en ağır cezalara çarptırılmasını bekliyorum. "Dar tutulsun", "cadı avına dönüşmesin" itirazlarına da bozuluyorum. Kim suç işlemişse, kim bu insan hakları katliamında rol almışsa karşılığını alsın. Müstehakını bulsun. Nereye uzanıyorsa gidilsin. Benim gibi intikam duyguları ile son 15 yılı geçirenlerin yüreği soğusun.Ben intikam istiyorum. Hem de en şiddetlisini... Neden mi? Çünkü Türkiye'nin şu rezil darbeler döneminin bir daha açılmayacak şekilde kapanmasını istiyorum. Elindeki silahı, üstündeki üniformayı, oturduğu makamı amacı dışında kullanan, çevresindekilerin gazı ile baştan çıkan zorba darbecilerden bu ülkenin artık kurtulması lâzım. Bana düşen darbecilere ve darbeye karşı öfkemi göstermekten ibaret. İntikam duygularımı görsünler, bu ülkeye ne kadar kötülük yaptıklarını, insanları nasıl çileden çıkardıklarını anlasınlar.Hepimizin intikam alma hakkı var. Meşrû ve insanî bir hak bu. Ben duygularımı ifade ederek intikamımı alıyorum. Doğrudan zarar görenler davaya müdahil olarak intikamlarını alacaklar. Hukuk devletinde yaşıyoruz. Bizim adımıza hesabı yargı soruyor. Bizim adımıza gözleri bağlı yargının devreye girmesi, doğal intikam duygularımız yüzünden. Hukukun en temel prensibidir: "İnsan kendi davasının yargıcı olamaz." Çünkü intikam duyguları ile ölçüyü kaçırır. Ben intikam duygusu ile hareket edeceğim, adalet dengeyi bulacak. Kararı ben değil yargıçlar verecek.28 Şubat, işbirlikçileri ile birlikte en geniş kadrolu darbe olarak yapıldı. Batı Çalışma Grubu etrafında savcılığın yürüttüğü soruşturma, devlet içinde oluşturulan bir çeteyi hedef alıyor. Tutuklamalar sanıldığı kadar genişlemez. Yasaları dolanıp ahlâk kurallarını çiğneyen bir sürü güç ve iktidar sahibi hâlâ hayatta. BÇG bir fitne ve fesat merkezi idi. Deşifre edilmesi işbirlikçilerinden oluşan geniş bir listeyi önümüze delilli-ispatlı olarak çıkartacak. Onları da kamuoyu yargılayacak.İntikam çok güçlü bir duygu. İnsanı diri ve tetikte tutuyor. Üstelik gözlerde çakmak çakmak biriken mağdurun öfkesi, haksızlık yapmaya niyet edenleri durduruyor.28 Şubat'ın rövanşı alınıyor. Ne güzel! Bu dünyada alacak verecek kalmıyor.

http://haber.gazetevatan.com/mumtazer-turkone-ben-intikam-istiyorum/443698/11/Haber

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1076

24. 9 kişi tutuklandı, 7 kişi serbest :

15.04.2012
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanan 9 kişi Sincan Cezaevi’ne konuldu. Aralarında emekli tuğgeneraller Abdullah Kılıçarslan ve İdris Koralp’in de bulunduğu tutuklular, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden getirildikleri minibüslerle geniş güvenlik önlemleri altında adliyeden çıkarıldı.Tutuklanan bazı sanıklar, adliye önünde bekleyen ailelerine el salladı. Bazı sanık yakınlarının ağladığı ve yakınlarına ”Seni çok seviyoruz” diye bağırdıkları duyuldu.


Nöbetçi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100/3’ünde maddesinde sayılan suçlar kapsamında ”kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir olgular ve şüphelilerin yurt dışına kaçma ihtimali göz önünde bulundurularak adli kontrolün yetersiz kalacağı” gerekçesiyle tutuklama kararı verdiği öğrenildi.

Tutuklananların kimlikleri şöyle : "Emekli tuğgeneraller Abdullah Kılıçarslan, İdris Koralp; emekli kurmay albaylar Hüsnü Dağ, Sezai Kürşat Ökte; emekli albaylar Abdurrahman Yavuz Gürcüoğlu, İsrafil Aydın; emekli Binbaşı Salih Eryiğit; emekli yüzbaşılar Mustafa Babacan, Orhan Nalcıoğlu.” Tutuklanan isimler Sincan F tipi cezaevine götürüldü.

 

Serbest bırakılanlar : Mahkeme, emekli kurmay albaylar Arslan Daştan, Ahmet Nazmi Solmaz; emekli Kıdemli Albay İbrahim Selman Yazıcı; emekli albaylar Mustafa Kemal Savcı, Mehmet Şinası Çalış; emekli binbaşı Ahmet Aka ve emekli Astsubay Başçavuş olduğu bildirilen Aydın Karaşahin'in serbest bırakılmasına karar verdi.

Serbest bırakılanlardan emekli Kurmay Albay Ahmet Nazmi Solmaz, “Adalete güveniyoruz” dedi.

 

Emekli Binbaşı Ahmet Aka da suçlu olmadığının adli makamlar tarafından da onaylandığını belirterek, Türk adaletine teşekkür etti.

 

Serbest kalan emekli Kurmay Albay Arslan Daştan, “Türk adaletine sonsuz güvenim var. Allah hepsinden razı olsun. Ankara Emniyeti'nden Allah razı olsun. Bize gösterdiği ilgiyi hiçbir zaman unutamam. Suçlamalarla hiç alakam yok. Hak yerini buldu, adalet yerini buldu” diye konuştu.

 

"Adalete güveniyoruz" : Serbest bırakılanlardan emekli Kurmay Albay Ahmet Nazmi Solmaz, “Adalete güveniyoruz” dedi. Emekli Binbaşı Ahmet Aka da suçlu olmadığının adli makamlar tarafından da onaylandığını belirterek, Türk adaletine teşekkür etti.

Serbest kalan emekli Kurmay Albay Arslan Daştan, “Türk adaletine sonsuz güvenim var. Allah hepsinden razı olsun. Ankara Emniyeti'nden Allah razı olsun. Bize gösterdiği ilgiyi hiçbir zaman unutamam. Suçlamalarla hiç alakam yok. Hak yerini buldu, adalet yerini buldu” diye konuştu.

 

Sincan Cezaevine konuldular :  Tutuklanan 9 kişi Sincan Cezaevi'ne konuldu. Aralarında emekli tuğgeneraller Abdullah Kılıçarslan ve İdris Koralp'in de bulunduğu tutuklular, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden getirildikleri minibüslerle geniş güvenlik önlemleri altında adliyeden çıkarıldı. Tutuklanan bazı sanıklar, adliye önünde bekleyen ailelerine el salladı. Bazı sanık yakınlarının ağladığı ve yakınlarına “Seni çok seviyoruz” diye bağırdıkları duyuldu.

 

Nöbetçi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100/3'ünde maddesinde sayılan suçlar kapsamında “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir olgular ve şüphelilerin yurt dışına kaçma ihtimali göz önünde bulundurularak adli kontrolün yetersiz kalacağı” gerekçesiyle tutuklama kararı verdiği öğrenildi.

Çevik Bir adliyede : Soruşturma kapsamında Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde işlemleri tamamlanan, aralarında eski Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in de bulunduğu 12 zanlı daha sabah saatlerinde adliyeye getirilmişti.

Emniyetteki işlemleri tamamlanan zanlılardan emekli Orgeneral Çevik Bir ve 5 kişi sağlık kontrolü için Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesine, diğer 6 kişi ise Ulus Devlet Hastanesine götürüldü. Zanlılar, doktor kontrolünün ardından Ankara Adliyesi'ne getirildi. Zanlıların adliyedeki işlemleri devam ediyor.

 

Emekli Albay Çelebi teslim oldu : 28 Şubat soruşturması kapsamında hakkında gözaltı kararı bulunan emekli Albay Serdar Çelebi Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne teslim oldu. Soruşturma kapsamında 31 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmış, 28 kişi gözaltına alınmıştı.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20349486.asp

http://haber.gazetevatan.com/28-subatta-1-kisi-teslim-oldu/443676/1/mansetyan

Saygılarımızla,

Av. Muazzez ÇÖRTELEK | Tüm Yazıları
Hits: 31945