İktidarın Suriye’de izlediği “koçbaşılık” politikası, ulusun güvenliğini tehlikeye düşürücü niteliktedir. Olaylar hızla gelişiyor! Suriye üzerindeki Washington odaklı bütün görüşmelerin içinde Erdoğan ve Davutoğlu vardır... ABD ve AB, doğrudan Suriye’ye askeri müdahaleye yanaşmıyorlar, çünkü:
a) Bu ekonomik krizde bu kadar pahalı bir savaşı göze alamıyorlar,
b) Rusya (Çin) ve İran, Suriye’nin arkasında,
c) ABD ve AB Suriye’ye BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkartamadılar ve şimdilik müdahale için yasal bir zemin bulamadılar, ama örneğin güttükleri Arap Birliği’ni Suriye’nin üzerine salmak için her türlü karanlık dolabı çeviriyorlar... Bir de, Suriye’nin Dostları adı altında, Arap + Türkiye + AB ülkelerinden katılımlara oluşturdukları ve Beyaz Saray’dan yönetilen platform da, Suriye’ye müdahale için olanaklar yaratmaya çalışıyor...
Şimdilik, tek alternatifleri, iç savaşı büyütmek...
Türkiye dahil, ABD güdümlü medya, iç çatışmalarda ölümleri sanki büyük bir gözyaşı ile duyuruyor... Ah vahları göklere tırmanıyor...
İstedikleri ise şu: Bu kadar az ölüm yetmez... Suriye’de onar-ellişer değil, her gün yüzer - beş yüzer - biner insanın ölmesi! Suriye’deki iç savaş ne kadar kanlı geçerse... Ne kadar çok ölüm olursa... Hele hele kadınlar ve çocuklar ölürse... Bu ülkeye yapılacak her türlü müdahale için uygun zemin hazırlanmış olacak.
***
AKP iktidarı, ikinci sınavında.
İlk sınav 2003 Irak savaşıydı ve Meclis’in asker göndermeyi reddetmesi, ABD’de hiç iyi karşılanmadı. Ama iktidar, ABD’ye Irak savaşında her türlü kolaylığı fazlasıyla göstererek, hatalarını giderdi!
2005’lerde, biliyorsunuz, ABD-AKP ilişkilerinde güven tazelemede en büyük arabuluculuğu Cüneyt Zapsu yapmıştı. Orada bir konferansta “Bu adamı silmeyin, süpürüp atmayın, kullanın” mesajını vermişti... Bu mesajın kaynağını iyi okuyan Amerikalılar, iktidara daha büyük destek verdi.
AKP’nin güçlü ve istikrarlı siyasal iktidarı için gerçekleştirilen bütün siyasal operasyonlara en büyük destek de hep oradan geldi. Böylece ülkeye büyük ölçüde uluslararası para akışı da sağlandı. İktidar, bugüne kadarki bütün icraatlarını kolayca gerçekleştirdi...
Şimdi ABD, Suriye için, bunun faturasını iktidarın burnuna dayatıyor...
***
Diyor ki: Suriye’de ana rol sana düşüyor.
Bak seni Obama’nın dünyadaki en yakın 6 dostundan biri ilan ettik.
BOB-MOP, Medeniyetler İttifakı, BM Terorizme Karşı Mücadele Platformu eşbaşkanı yaptık... Şimdi bütün bu unvanların gereğini yap. Bölgenin terörist ülkeleri Suriye ve İran’ın “demokratikleşmesi” için rol senin...
Ankara, bir yandan CHP’ye ve güvendiği medyaya el altından “Suriye’de savaşa girmeyeceğiz, ordu göndermeyeceğiz...” mesajları gönderiyor... Öte yandan, savaşa girme pozisyonu için hazırlıklarını hızla yapıyor.
Ve ağızlarından kaçırıyorlar: Irak’ta masada değildik, Suriye’de masadayız! Masada ancak savaşın tarafı oturur! Demek ki, her türlü olasılığa açık, açık çek yazılmış durumda!
Ankara, ABD’nin Suriye baskısına dayanamaz, çünkü iktidarı-ekonomisi buna bağlı. Ancak dışarıdan para akışı ile karşılayabildikleri dış açıkları, kısa sürede ekonomik krizi tetikler..
Ama kendimizi içinde bulacağımız savaş da, aynı sonucu doğurabilir...
Suriye’nin çökertilmesi için kolları sıvayan Arap ülkeleri, Türkiye’ye, “Korkma, sana 50-100 milyar dolar savaş tazminatı vermeye hazırız” gibi bir açık çek verdiler mi?
***
Suriye, iktidar ve Türkiye için belirleyici bir etkene dönüşüyor. Tabii arkasından İran da. İktidarın en yumuşak karınlarından birisi oluştu.
CHP, iyi bir politika oluşturmalı...
Örneğin, Suriye ile “sıfır sorun” döneminde Hatay ve benzeri illerde çok kazanan ticaret erbabı ve yatırımcılar kan ağlıyor. Çünkü her şey bıçak gibi kesildi. Suriye ile hedeflenen 4 milyar dolarlık ticaret yerlerde sürünüyor.
Ayrıca bizle hiç ilgisi olmayan bir savaşa, taşeronluğa hayır... Bu kadar açık ve seçik her şey...
Suriye çökerse, Türkiye’nin de ulusal birliğini tehlikeye düşürecek olasılıklar hızla artacaktır...
(Cumhuriyet)