Dünya 'dan Haberler 2
Geride bıraktığımız haftada da Suriye ve İran Dünya gündeminin merkezinde konumunu koruyor. Öyleyse yine komşularımızla başlayalım.
Kuzey Irak’ta stratejik pazarlık
Türkiye’nin, bugüne kadar Esad’ın karşısında yer almayan Suriyeli Kürtlerin, muhaliflerin safına geçmesi için Erbil’de yapılan bir konferansa el altından destek verdiği iddia edildi.
Bu süreçte Barzani’nin de Suriyeli Kürtlerin Erbil’de yerleşik siyasi liderlerinden 9 kişi ile bir toplantı yaptığı ve “Kime nasıl destek verdiğiniz önemli değil. Siz, Büyük Kürdistan’ın çıkarı neyse ona göre davranın ve pozisyon belirleyin” mesajı verdiği basında yer aldı.
Bir zamanlar aşiret lideri diye küçümsediklerimiz, stratejik hedeflerini ve saflarını belirlerken hata etmiyor. Ancak 23 Kasım 2011’de “Türkiye Suriye’de ne arıyor?” diye sormuştuk ama hala Türkiye’nin hedefi ve ne yapmak istediği pek anlaşılmış değil.
Davutoğlu: Şam'ın PKK kartına sessiz kalmayız
Suriye Konusunda NTV’ye konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’ye askeri bir operasyon yapılması konusunu düşünmek istemediklerini söyledi. Zor durumda olan Şam yönetiminin PKK kartını kullanmasının mümkün olmadığını belirten Davutoğlu, “Böyle bir şeye sessiz kalmayız” dedi.
Ardından Washington'da temaslarına başlayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Türkiye bölgemizde bir katliama seyirci kalmayacaktır” sözleri ile kararlılığını ABD’de de sürdürerek, Suriye krizinin çözümü konusunda yeni bir uluslararası platform istediklerini söyledi
Sayın Bakanın hassasiyetini anladık. Ancak, hala Van’da vatandaşları karda kışta dondurucu soğuğa mahkûm olan Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere gösterdiği bu âlicenaplık ve bonkörlük neden?
İran'dan Çin'e Esad rüşveti
İran’ın, BM Güvenlik Konseyi’ndeki Suriye oylamasında “veto” silahını kullanması karşılığında Çin’e “petrol rüşveti” teklif ettiği ileri sürüldü. Arap dünyasından kaynaklanan iddialara göre, İran, Çin’e, piyasadan daha düşük fiyatla petrol satma sözü verdi.
Çin, Rusya ile birlikte BM Güvenlik Konseyi’ndeki oylamada “veto” silahını kullanmıştı. 13 ülkenin kabul oyuna rağmen, Rusya ve Çin’in vetosu tasarının rafa kalkmasına neden oldu. Karar ile Suriye’de insan hakları ihlalleri kınanıyor ve şiddetin derhal sona erdirilmesi isteniyordu.
The Wall Street Journal(WSJ)’da çıkan habere göre ise, Hindistan geçen ay İran’dan petrol ithalatı ile İran’ın en büyük müşterisi oldu. Hindistan Aralık ayına göre Ocak ayında İran’dan petrol ithalatını %37,5 artırarak günde 550,000 varile çıkardı.
Bu gelişmeler ABD ve AB’ye karşı stratejik bilek güreşinin doğal bir sonucu. İran ile Çin arasındaki fiyat anlaşmazlığının Körfezde tırmanan ortamda pragmatik bir yaklaşımla Çin lehine çözüldüğü anlaşılıyor. Hindistan’ın geçen ay İran’dan petrol ithalatındaki artışın arkasında ise Çin ile İran arasındaki fiyat anlaşmazlığının etkisini de göz ardı etmemek gerekir.
İran ile Çin arasındaki fiyat analaşmazlığı çözüldüğüne göre; Hindistan ihtiyacını aynı şekilde İran’dan karşılayabilecek mi? Geçen hafta AB’nin 1 Temmuzdan itibaren İran’a yaptırım kararına karşılık İran’ın, AB’ye petrol ihracatına yasak getirmeyi düşündüğünü hatırlarsak; İran AB’ye sattığı petrolü Hindistan’a satarak petrol gelirlerinde pek sıkıntıya düşmeyecek. Hem de AB’ye meydan okuma fırsatı elde edecek. Bir taşla iki kuş vurmak buna denir herhalde…
İran’dan yine tehdit: 'Toprağını kullandıran ülkeyi vururuz'
İran, kendisine yönelik bir saldırıda, topraklarını kullandıracak olan ülkeleri vuracağı tehdidinde bulundu. İran Devrim Muhafızları'nın Başkomutan Yardımcısı Hüseyin Selami, "İran'a karşı bir operasyonda düşmanlar tarafından kullanılacak herhangi bir yer, silahlı kuvvetlerimizce saldırıya uğrayacaktır" dedi.
Biz daha önce Kürecik Radarı için ne söylemiştik? Eğer siz Radarı Küreciğe koyarsanız tabii ki bu radarın kapsama alanındaki İran da sizi hedef alacaktır. Bunda şaşılacak bir şey yok.
ABD'den İran'a tokat gibi karar
ABD Başkanı Barack Obama, İran hükümetinin ABD'deki tüm mal varlıklarının dondurulmasını öngören kararnameyi imzaladı. Mal varlıkları dondurulan kurumlar arasında İran Merkez Bankası'nın da bulunduğu belirtildi.
ABD, Şam Büyükelçiliğini kapattı
ABD Suriye'nin başkenti Şam'daki Büyükelçiliğini kapattı. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan, Şam Büyükelçisi RobertFord ve diğer 17 diplomatın Suriye'den ayrıldığı bildirildi.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland da yaptığı yazılı açıklamada, Ford'un halen "Suriye ve halkının" elçisi olduğunu,Ford'un, Suriye muhalefetiyle temasını devam ettirerek ve Suriye halkının barışçı siyasi geçiş arayışını destekleyerek bu ülkeyle ilgili çalışmalarını sürdüreceğini ifade etti.
ABD’de savaş hazırlığı
Suriye bizim kırmızı çizgimizdir'
Suriye ve İran arasındaki stratejik ilişkilerin derinliğine dikkat çeken İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, de "Suriye bizim kırmızı çizgimizdir" dedi.
Rusya son sözünü söyledi
Rusya Savunma Bakanlığı, Suriye'de dış müdahaleye karşı olduklarını ve Rusya'nın bunun engellenmesi için elinden gelen her şeyi yapacağını söyledi.
Yukarıdaki haberleri üst üste koyduğumuzda, iki komşumuz İran ve Suriye için manevra alanının gittikçe daraldığını, safların keskinleştiğini görmemek mümkün mü?
Mümkün değil ama biz bugünlerde ne ile uğraşıyoruz? Yurt içinde siyasi, etnik hatta mezhep bazında safları keskinleştiriyoruz. Belki bu günlerde Cumhuriyet tarihimiz boyunca en çok ihtiyacımız olan yargı ve güvenlik güçlerini de safların yanında yer almaya zorluyor, TSK ve MİT’in elini kolunu bağlamakla uğraşıyoruz.
Hamas Suriye'yi terk etti
Hamas'ın Suriye'yi fiilen terk ettiği bildirildi. Hamas yetkilileri, geçen ay yaptıkları açıklamada, Şam'daki bürolarını kapatma veya başka yere taşınma gibi bir durumun söz konusu olmadığını söylemişlerdi.
Katar Veliaht Prensi Şeyh Tamim Bin Hamad El Tani'nin sponsorluğunu üstlendiği “Hamas”ın yeni görevlere hazırlandığı emareleri belirginleşiyor. Hatırlarsak geçen hafta Hamas'ın Türkiye'de ofis açacağına ilişkin haberler konusunda açıklama Başbakan Yardımcısı Arınç’tan gelmişti. Ortadoğuda safların keskinleştiği bu dönemde Hamas’ın kendince kritik rol kapma süreci dikkatle izlenmeye değer.
ABD'ye ABD içinden İncirlik eleştirisi
ABD'nin İncirlik Üssü'nde tuttuğu nükleer bombalara bir itiraz da kendi halkından geldi. Federal harcamaları inceleyen sivil toplum örgütü POGO(Project on Government Oversigh) Savunma Bakanı Panetta'ya mektup yazarak "İncirlik'te kriz anında kullanılacak savaş uçağı olmadığı halde 70 kadar bomba tutuluyor" diye isyan etti.
Haberin başlığına bakarsanız POGO’nun Nükleer bombaların İncirlikte depolanmasına karşı çıktığını düşünürsünüz. Ama kazın ayağı öyle değil.
POGO’nun mektubunun sonundaki öneri nedir biliyor musunuz?
“Ülkemizin içinde bulunduğu zor finansal şartlarda, ABD tek başına bu silahların korunmasının masraflarının büyük bölümünü ödemekle sorumlu olmamalı.”
Ev sahibi ülke olarak Türkiye’nin bu silahların korunması için masrafların büyük bölümünü karşılamasını isteyen POGO’ya “Anan Güzel mi?” deyip geçmeye gönlümüz el vermiyor. Çünkü gerçekten bu silahlar İncirlikte ise, silahların Ülkemizden çıkarılması için Türkiye’de kamuoyu tepkisi ve istenci beklemeden ortaya konmalıdır.
Kılıçdaroğlu Washington Post için yazdı: Türkiye'de muhalefet susturuluyor
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Washington Post için bir makale kaleme aldı. “Türkiye’de muhalefet susturuluyor” başlıklı makalesinde Kılıçdaroğlu, AKP hükümetini eleştirdi.
Makalesine, “Ortadoğu’daki komşularımız totaliter rejimlerden kurtulup gerçek demokrasiler olmak isterken, Washington’daki çevreler bir süredir AKP’nin Arap Baharı için bir model olup olamayacağını tartışıyor. Ancak Türkiye’deki gerçekler AK Parti modelinin uygun olmadığını gösteriyor” diye giriş yapan Kılıçdaroğlu,
“AK Parti, politikalarına karşı herhangi bir muhalefeti sistematik olarak cezalandırıyor. Ağır vergi cezaları, video ile izleme ve telefon dinleme gibi otoriter baskı metotları muhalifleri susturmak için yaygın olarak kullanılıyor. Daha da rahatsız edici olanı AK Parti’nin bunların ileri demokrasi adına yapıldığını iddia etmesi” diyen Kılıçdaroğlu, hükümetin son hedefinin de CHP olduğunu vurguladı.
Türkiye dinamizmini AKP'ye değil Atatürk'e borçlu
Financial Times gazetesinde Ayaan Hirsi Ali tarafından kaleme alınan “İslam hakkında hüsnükuruntuları akıllardan çıkarma zamanıdır” başlıklı makalede, “Arap Baharı sürecinde güç kazanan İslamcıların AKP’den farklı olmadıkları yönündeki açıklamalarının inandırıcı olmadığı belirtilerek, ‘’Türk ekonomisinin Müslüman dünyasındaki en dinamik ekonomilerden biri olmasının açıklaması, AKP’nin yaptığı işlerden daha çok, Atatürk reformlarıdır” denildi.
Arap Baharı sonrası baskıcı rejimlerden kurtulan ülkelerin, kendilerine rol model olarak AKP’yi almaları değerlendirildi. Yazıda, Batılı yorumcuların büyük bölümünün, Arap Baharı sonrası güç kazanan İslamcılar içinde sadece bazı küçük grupların “aşırı” ve “şiddete başvuran” kesimler olduğuna, genelde İslamcıların böyle olmadıklarına dair bir “aldatmacaya” inandıkları kaydedildi.
Makalede, günümüz İslamcılarını savaş sonrası Avrupa’nın Hıristiyan Demokratları ile karşılaştırmanın “abes” olduğu savunuldu ve “Ülkelerini Türkiye’deki İslamcılar gibi yönetecekleri şeklindeki sözlerine inanmak da işe yaramıyor. Avrupa’nın Hıristiyan Demokratları İncil’den ilham aldıklarını savunabilirler, ama doğrudan kutsal kitaptan alınan bir yasayı teklif etmeyi tahayyül dahi etmezler. Oysa Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun İslamcıları onlarca yıldır yasaların Kuran’daki surelerden ve başka İslami kutsal yazılardan gelmesi gerektiğini savundular” diye yazdı.
Mısır, Fas ve Tunus’taki Müslüman Kardeşler hareketi liderlerinin ısrarla AKP’den farklı olmadıklarını savundukları belirtilen yazıda, daha sonra şöyle denildi: “Ancak Türkiye’nin şartları ile Kuzey Afrika ülkeleri arasında radikal farklılıklar var. Türkiye, 1920’li yıllarda Kemal Atatürk yönetiminde aralıksız olarak Batılılaşma politikası uyguladı. Türk ekonomisinin Müslüman dünyasındaki en dinamik ekonomilerden biri olmasının açıklaması, AKP’nin yaptığı işlerden daha çok, Atatürk reformlarıdır.”
Kaynaklar farklı olsa da her iki makale de aynı noktada buluşuyor. ”Arap baharına model; hangi Türkiye?” başlıklı yazımızda dilimiz döndüğünce “Türkiye’nin bölgedeki çekim gücü; Laik, sosyal hukuk devleti nitelikleri ile yarattığı farklılığa dayanmakta, diğer Müslüman ülkelere göre sosyal ve kültürel alandaki çağdaş farklılığından kaynaklanmaktadır.“ demiştik. Şimdi Sayın Ayaan Hirsi Ali’ye ilave edecek çok sözümüz yok; Doğru söze ne hacet.
Yunan halkı için ölüm kontratı
Yunanistan'da siyasi liderler 130 milyar Euroluk ikinci yardım paketi için istenen tasarruf önlemleri konusunda anlaştı
Yunanistan siyasi parti liderleri, Yunan medyası tarafından ‘ölüm kontratı’ olarak değerlendirilen önlemler paketi üzerinde anlaştı. . İşçi ve memurlar 48 saatlik grev kararı aldı.Yunanistan’da geçici işbirliği hükümetini destekleyen siyasi parti liderleri, ikinci kredi anlaşması karşılığı AB ve IMF tarafından istenen yeni tasarruf önlemlerini kabul etti.
Halkı sokağa döken önlemler
* 751 euro olan asgari ücretin yüzde 22 oranında düşürülmesi.
*25 yaş altındaki gençlerin maaşlarında yüzde 10 ek kesinti yapılacak.
*Asgari ücrette artışların üç yıl süreyle dondurulması.
*İşsizlik oranı yüzde 19’dan 10’a düşene kadar bütün maaş artışlarının dondurulması.
*Bu yıl 15 bin, 2015 yılı sonuna kadar da 150 bin kamu çalışanının işten çıkarılması.
*Sosyal güvenlik kurumu IKA’ya katkıların önce yüzde 2 oranında, 2013’te de yüzde 3 oranında düşürülmesi.
*Kamu şirketlerinin özelleştirilmesi.
*Askeri harcamalarda GSYİH’nin yüzde 0,15’i oranında kesinti yapılması.
*Kamu şirketlerine ve bankalarına eleman alımının durdurulması.
Avrupa Konseyi: Tel örgü daha çok ölüm demek
Yunanistan'ın kaçak göçle mücadele adına Türkiye sınırına tel örgü döşeme kararı Avrupa Konseyi tarafından eleştirildi.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Atina'nın Türk-Yunan sınırına tel örgü döşeme kararının "hiçbir sorunu çözmeyeceğini" belirten bir bildiri yayımladı.
Yukarıdaki “Ölüm Kontratı”na bakınca, hani ayranı yok içmeye, gümüş köprü ister geçmeye misali, Allah akıl fikir versin Komşu.
O yasa iptal edilebilir!
Fransız Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nathalie Goulet, sözde "Ermeni Soykırımı"nı inkâr etmeyi suç sayan ve geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Fransa Senatosu tarafından onaylanan yasanın iptali olasılığının yüksek olduğunu söyledi.
Goulet, Anayasa Mahkemesi'nin yasa hakkında vereceği kararın bu ayın sonunda açıklanmasının beklendiğini söyledi.
Bakalım Sarkozy dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olacak mı?
Dünya gündeminde gelecek hafta görüşmek üzere şimdilik saygılarımızla son veriyoruz.
Hits: 31357