F.G. cemaati ile (özel yetkili yargı ekibi, polisleriyle birlikte) Erdoğan arasında epey bir süredir tırmanmakta olan gerilim, çatışma doruk yaptı ve cemaatin yargısı Erdoğan’ın kapısına dayandı!
Ben bunu fantastik bir soru olarak ortaya atmıştım, 2 Ocak 2012 tarihli “2012 Beklentiler: Erdoğan- Cemaat” başlıklı yazımda:
“Cemaat- Erdoğan siyasi çatışmasında, akla gelen fantastik sorulardan biri de, acaba cemaat Erdoğan’a da hukuk mızrağının ucunu gösterir mi? Bu fantezi sorunun ardındaki olgu, cemaatin kendisine karşı olan ve rakip olarak gördüklerine her türlü hukuki tuzağı kurabilecek bir güce ulaştığını sanmasıdır.”(*)
KCK operasyonlarında MİT görevlilerinin de yakalanmış olmasını fırsat bilen özel savcılığın, Erdoğan’ın bir No’lu bürokratı olan MİT’in başındaki adamı Hakan Fidan’ı ifadeye çağırmasının iki hedefi var, Erdoğan ve MİT.
Ankara’da konuşulanlara bakın: “Cemaat, MİT başkanını ifadeye çağırarak Erdoğan’ı da kuşatıyor ve ‘seni de sorguya çekerim’ havasını yaratıyor..” Bu doğrudur. Cemaat, devlette kendisine açılan sahalarla, kadrolarla, yargıyla, polisle falan yetinmiyor. Kendi adamlarına daha yüksek yerler, tepeden aşağı doğru yayılmasında, genişlemesinde daha çok etkili olacağı mevkiler istiyor...
Bu aynı zamanda, AKP’yi içeriden oyma ve Erdoğan’ı tepede kuklalaştırma projesidir..
***
Olayın güncel yönüne gelince. Cemaat, uzun bir süredir MİT’i hedef almaktadır. MİT, önemli bir iktidar alanıdır. MİT’te cemaat yapılanmasını istiyorlar. MİT içinde yeterince etkin olamadıkları anlaşılıyor.
Cemaatin liberal kanattaki gazetesinde (The Taraf) çalışan, uyduruk Balyoz belgelerini savcılığa taşıyarak üstelik Gazetecilik Cemiyeti Ödülü kazanan adamlarından, o meşhur kişi, aralık sonunda Başbakan’a saldırmış ve “MİT’i senden iyi biliyorum, ey Kasımpaşalı” demişti.
Cemaat, tıpkı ordu gibi, MİT’in yıkılıp kendi etkinliği ile yeniden kurulmasından yana!
Önceki akşam Ahmet Hakan’ın programına katılan Zaman yazarı Faruk Mercan da benzer şeyler söyledi. Özetle şöyle: Orduda, devlette operasyonlar yapıldı, Ergenekon ayakları ayıklandı, oralardaki bu değişim dönüşüm MİT’te de olmalı, MİT bunların dışında kaldı...
Bu arada, cemaat adamı Mehmet Baransu’nun, kendisini izleyen iki MİT memurunu, polislere ihbar ederek yakalattığı haberi yayıldı!
Şu sonucu da çıkarabiliriz:
MİT, ayrıca cemaat hakkında dosya mı tutuyor? Faaliyetlerini araştırıyor, bilgileri topluyor ve arşivliyor... Gerektiğinde kullanılmak üzere! Cemaat- ABD (CIA) ilişkileri de, bu dosyanın/ araştırmanın bir parçası mı?
Bu çatışmada insanın neredeyse Erdoğancı olası geliyor!!!
***
Biliyorsunuz, cemaat ile Erdoğan arasında şike davası ve Aziz Başkan-Fenerbahçe’nin defterinin dürülmesi konusunda da derin çatışma çıkmıştı. Öyle ki, bu çatışmanın doruk noktası Edoğan’ın üstelik hastalığı dönemine gelmiş, cemaat, yumuşatılmış şike yasasının reddedilmesi için büyük kampanya yürütmüştü.
Erdoğan’ın yakın çevresinde pek çok bakan- yönetici, Arınç dahil, cemaatin dümen suyuna girmişlerdi. Ancak Erdoğan “yasa çıkacak” talimatını verince, hepsi tıpış tıpış evet oyu kullanmıştı..
Bu olay gösteriyor ki, Erdoğan ipleri bıraktığı anda, parti ve hükümette cemaat ipleri ele geçiriyor! Çünkü cemaat “örgütlü güç”. Biat kültürlü insanlar, mutlaka bir güce yaslanmak durumunda!
Erdoğan - cemaat çatışmasında temel sorun çözülmek zorundadır. Bu sorun, patron kim meselesidir! AKP kendi başına bir parti olarak var olacak mı, yoksa, cemaatin partisi mi olacak.
Cemaat, binlerce kene gibi AKP’ye, devlete, iktidara yapışmıştır. Kan emerek büyümektedir!
Erdoğan ise iktidarın adıdır. Adı mıdır, adı olarak kalacak mıdır? Tartışılan budur.
Cemaat, yargı mızrağını Erdoğan’a gösterdiğine göre, bu sorun çözülme aşamasına geliyor demektir... İstanbul’da, Silivri ile de ilişkili iki önemli polis şefinin alınması, ilk karşı operasyondu. Bekleyin..
Bu mesele, cemaatin güttüğü davaların mekânı Silivri ve Başbuğ’u da yakından ilgilendiriyor..
(*) Cemaat-Erdoğan gerilimini incelediğim, 10-24 Aralık 2011 tarihleri arasındaki analiz yazılarıma, “Üç Koltuk Boşalıyor” başlıklarıyla, blog’umdan ulaşabilirsiniz. Ayrıca, 2 Ocak tarihli yazımdan başka, 12 Ocak tarihli “Erdoğan’ı Kuklalaştırma” yazım da bugünkü çatışmanın perde arkasını anlatıyor.
(Cumhuriyet)