Dikkat! Yargıyı etkiliyor olabilirsiniz!
~ 06.01.2012, Yeni Yaklaşımlar ~
Şüphelileri arasında eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın da bulunduğu “adil yargıyı etkileme” iddianamesi kabul edildi. 251 sayfalık iddianamenin gündeme getirdiği “deliller” yine çok tartışılacak.
Ergenekon davası savcısı Zekeriya Öz’ün başlattığı ve atamasının ardından Savcı Cihan Kansız’a devrettiği “adil yargıyı etkileme” soruşturmasının iddianamesi İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede şüphelilerden eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, avukatlar Tülay Bekar, Ali Hadi Emre, Hudbettin Kaya, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, Hüseyin Yıldırım ve emekli albay Canfer Balçık hakkında Ergenekon örgütü üyeliği ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlarından 7,5 yılla 25 yıl 8 ay arasında cezalara çarptırılmaları istendi. Mahkeme heyetinin iddianameyi kabul etmesi üzerine, ilk duruşmanın 21 Mart’ta yapılmasına karar verildi.
İddianamede şüphelilere “örgüt üyesi olma”, “yargı görevini yapanı baskı ve hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs”, “örgüte yardım etmek” suçlamaları yöneltildi. “Örgüt üyesi şüphelilerin dönemin mahkeme başkanı ile yüz yüze sık sık bir araya geldikleri, bir süre sonra da Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne yönelik yargılamaların yapıldığı mahkemede sanıkların tahliyesine yönelik muhalefet şerhleri yazılmaya başlandığı anlaşılmıştır" diyen iddianame, bu iddiaları dinleme kayıtları ve şüphelilerin beyanlarına dayandırdı. İddianamede, “Örgütün amaç ve hedefi, bir şekilde soruşturmaya muhatap örgüt yöneticisi ve üyesi şüphelilerin usulsüz olarak soruşturmadan kurtararak tahliyesini sağlamak, yargılaması devam eden davayı etkisizleştirmek, davanın görülmekte olduğu mahkemeyi çalışamaz hale getirmek olduğu tespit edilmiştir" denildi.
Buna göre Seyfi Oktay’ın, dönemin 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak’ın dönemin HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’le görüştürülmesi amacıyla 30 Mayıs 2009 ve 14 Ekim 2009 tarihlerinde Ankara’da bir restoranda yemekli toplantı organize ettiği iddia edildi.
İddianamenin “yargılamalara müdahale faaliyetleri” başlığı altında şüphelilerin Ergenekon Davası’na da bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Köksal Şengün’e yönelik hukuka aykırı olarak etkileme, baskı ve yönlendirme yaptıkları ileri sürüldü ve Şengün’ün sevgilisi olduğu iddia edilen Avukat Tülay Bekar’ın Seyfi Oktay’a bağlı hareket ettiği ifade edildi.
Aynı dergide çalışmışlar…
Şüphelilerin örgütsel birliktelikleri olduğuna gösteren deliller arasında Tülay Bekar ve Canfer Balçık’ın Veli Küçük’le uzun süreden beri irtibatlı olduğu iddiası da yer aldı. İddianamede Tülay Bekar ve Canfer Balçık’ın Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz’le arasındaki örgütsel birliktelik şu “delil”e dayandırıldı: “Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden, şüphelilerin örgütsel birlikteliklerinin uzun bir geçmişe dayandığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda Şüpheli Tülay Bekar’ın bir kısım telefon görüşmelerinde geçen Batı Trakya dergisiyle ilgili araştırma yapılmış, derginin 2007 yılı içerisinde yayınlanan sayılarında, Tülay Bekar’ın, Batı Trakya dergisinde haber müdürü olarak görev yaptığı, aynı derginin yayın kurulu başkanlığını Veli Küçük’ün, hukuk danışmanlığını ise Kemal Kerinçsiz’in yaptığı, şüpheli Canfer Balçık ise araştırmacı-yazar olarak görev aldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar şüpheli Tülay Bekar ifadesinde; söz konusu dergide Veli Küçük tutuklandıktan sonra görev aldığını, Veli Küçük’ü ismen tanıdığını beyan ederek örgütsel irtibatlarını gizlemeye çalışmış olsa da, yapılan araştırmalarda Tülay Bekar’ın, aynı zaman aralığında şüpheli Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz ile birlikte derginin birçok sayısında görev aldığı tespit edilmiştir."
Mehmet Cengiz, Doğu Perinçek’le irtibatlıymış!
Şüphelilerden Mehmet Cengiz’in ise Doğu Perinçek, Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı’yla irtibatlı olduğunu belirten Savcı Cihan Kansız, iddianamede “Soruşturma sonucu dava konusu olan 06/10/2009 tarihinde ODATV internet sitesinde yayınlanan CMK.’nın 250. Maddesi ile Yetkili Hakim ve Savcılarla Emniyet mensuplarının yemek fotoğraflarının şüpheli tarafından verildiği tespit olunmuştur" dedi.
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı olan Mehmet Cengiz’in İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le ve Aydınlık yazarı Yalçın Küçük’le irtibatlı olduğunun “tespit edilmesi”nin iddianameye girmesi dikkat çekti.
Odatv iddianamesinin de hazırlayan Cihan Kansız’ın “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddianamesinde işaret ettiği bu fotoğrafla ilgili yargılanan tutuklu gazeteci Barış Terkoğlu’nun yazısı için buraya bakabilirsiniz:
Barış Terkoğlu "o fotoğrafları" yazdı
Seyfi Oktay hakkındaki iddialar
Hakkında 8 yıl 9 aydan 25 yıl 8 aya kadar hapis cezası istenen SHP’li eski Adalet Bakanı Mehmet Seyfi Oktay’ın Avukat Tülay Bekar’la yaptığı bir telefon görüşmesinin kayıtları “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçunun dayanaklarından bir tanesi olarak sunuldu. Söz konusu telefon görüşmesi şu şekilde:
“M.S.Oktay: Efendim bir teşekkür edelim dedim ne güzel bir sofra hazırlamışsınız ondan sonra sohbet güzel, her şey güzel. Çok sağolun.
T.Bekar: Teşekkür ediyorum sağolun.
M.S.Oktay: Başkanı sıkıştırmadık demi.
T.Bekar: Yok hiç sıkıştırmadık efendim, o zaten bizi çok seviyor sizi çok seviyor. Yani... kimse yoktu ve zaten bize güvenmezse birlikte olmazdı efendim.
M.S.Oktay: Yani özellikle şey o iki kişi üzerinde kendisi açtı.
T.Bekar: Yok hayır ben aynı şekilde ki ben bazen daha ağır konuşuyorum.
M.S.Oktay: Yani hiç olmazsa bu şey o Haberal'ı falan hiç olmazsa bir bıraksa çok iyi olur.
T.Bekar: Görüşürüz efendim onları daha sonra tamam, tamam efendim.
M.S.Oktay: Oldu oldu sağolun.”
Görüşmede geçen “başkan”, dönemin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün… Köksal Şengün, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ın milletvekili seçilmelerinin ardından mahkemece alınan tutukluluklarının devam etmesi kararına şerh koymuş, kısa süre sonra da HSYK tarafından görevinden alınarak Bolu’ya tayin edilmişti. Yukarıda aktarılan konuşmanın ya da eski bir adalet bakanının bir hakimle yemek yemesinin, hatta bu yemekte kamuoyunun gündeminden düşmeyen bir davayla ilgili konuşmalarının ne şekilde “yargılamayı etkilemeye teşebbüs”e delil olduğu ise anlaşılamadı.
İddianamede Oktay’la ilgili dile getirilen bir başka iddia ise Ergenekon davasından tutuklandıktan sonra tahliye edilen Gürbüz Çapan’ın tahliyesinden bir gün sonra Seyfi Oktay’la yaptığı telefon görüşmesi… Gürbüz Çapan da Seyfi Oktay gibi SHP kökenli… Yani aralarında geçmişe dayanan bir ilişki bulunuyor. İddianamede İşçi Partisi yöneticileri arasındaki irtibatın “örgütsel birliktelik delili” olarak sunulduğu düşünülürse bu hususun atlanmış olmasına şaşırmak mümkün.
23 Ocak 2010 tarihli telefon görüşmesi kaydında Oktay ve Çapan şunları söylüyor:
Mehmet Seyfi Oktay: Geçmiş olsun.
Gürbüz Çapan: Sağol Seyfi Abi. Çok teşekkür ederim. Çok sağolasın. İlginden dolayı da teşekkür ediyorum.
Mehmet Seyfi Oktay: Sağol, bu sefer ilgisiz kalmadık canım.
Gürbüz Çapan: Biliyorum, biliyorum. Haberini aldım. Çok sağolun.
Mehmet Seyfi Oktay: Geçmiş olsun. Çok geçmiş olsun.
Gürbüz Çapan: Zahmet etmişsin. Çok teşekkür ederim.
Mehmet Seyfi Oktay: Rica ederim. Nasılısınız? Ne var ne yok?
Gürbüz Çapan: Yani saygımı minnetimi kabul edin.
Mehmet Seyfi Oktay: Estağfurullah, estağfurullah. Yanaklarından öpüyorum. Geçmiş olsun, görüşürüz.
Gürbüz Çapan: Çok sağol Seyfi Abi. Çok teşekkürler, ellerinizden öpüyorum.
Bu kadar… Bir gün önce tahliye olan bir kişi, geçmişte aynı partide bulunduğu bir kişiye gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür etmiş. Ancak bu da yargıyı etkilemeye teşebbüs edildiğine kanıt olarak iddianameye girmiş.
Ele geçirilen ajanda
Şüphelilerin “yargıda kadrolaşma” çabası içerisinde olduklarına sunulan bir delil ise Seyfi Oktay’ın evinde bulunan bir ajanda. 1995 yılına ait olan ajandanın içeriği henüz bilinmiyor, ancak iddianamede ajandada “hakim, savcı, yazı işleri müdürü, zabıt katibi ve mübaşir gibi adliye personeli alımı için düzenlenen sınavlar ve bu personelin yer değişikliği atamaları ile ilgili referans notlarının olduğu” belirtiliyor. Bunların yanı sıra tutuklu ya da hükümlü bulunan kişilerin cezaevi değişikliği ile ilgili referans notları olduğunun da tespit edildiği ekleniyor.
Referans notlarında hakim ve savcılardan 5, adliye personeli alımı için ise 9 kişinin adının geçtiği, 16 tutuklu ve hükümlü için yer değişikliği, 21 kişi hakkında ise Yargıtay, Danıştay, ağır ceza, asliye ceza ve sulh ceza mahkemeleri ile bazı idare mahkemelerinde görülmekte olan davalarla ilgili referans notlarının bulunduğu belirtiliyor.
Eski bir adalet bakanının bu tür taleplere muhatap olması, bunlarla ilgili not tutmuş olmasının “adil yargılamayı” nasıl etkilediği ise belirsiz. Dahası bu sayılarla kadrolaşmaya çalışan bir örgütün bir hayli etkisiz olduğu da söylenebilir.
“Etkilenen hakimler”e ne oldu?
İddianameye konu olan hakimlerden Köksal Şengün, Haberal ve Balbay’ın tutukluluğunun devam ettirilmesi kararına şerh koyduktan sonra Bolu’ya tayin edilmiş ve “Bu gözdağından başka bir şey değildir” demişti. Aralarında Savcı Cihan Kansız’ın hazırladığı son iddianameye de konu olan son dönemin önemli davalarında görev yapan bazı hakimlerin akıbetinin ne olduğuna ilişkin Odatv’de yayımlanan bir haberde şunlar aktarılmaktaydı:
Zafer Başkurt: İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanıydı. Balyoz davasına bakacaktı. Ancak davanın başlamasına 2 gün kala görevden alındı. Gebze'ye düz hakim olarak atanan Başkurt, görev yerine gitmedi ve istifa etti.
Erkan Canak: İstanbul Özel Yetkili 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nins başkanıydı. Dursun Çiçek ve Mehmet Haberal'ın tahliyesi yönünde oy kullandı. Görevden alındı ve Sakarya'ya düz hakim olarak atandı. Görev yerine gitmedi ve istifa etti.
Oktay Kuban: İstanbul Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin üye hakimiydi. Nöbetçi olduğu sırada baktığı Balyoz davası dosyasında, 21 sanığın tahliyesine karar verdi. İsteği dışında Eskişehir'e atandı.
Necat Ede: İstanbul Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin üye hakimiydi. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon'u tahliye etti. Mehmet Haberal'ı da tahliye edeceğine dair yandaş medyada haberler çıkmasıyla başladı. Ede, “kurumsal olarak baskı altındayım” diyerek görevden ayrılmak istedi. Bakırköy'e hakim olarak atandı.
Mehmet Faik Saban: İstanbul Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin üye hakimiydi. Dursun Çiçek'in Ergenekon davasında tahliyesine karar verdi. İsteği dışında Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
Yılmaz Alp: İstanbul Özel Yetkili 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin üye hakimiydi. Balyoz davası kapsamında 26 askerin tahliyesi yönünde oy kullandı. Özel yetkileri kaldırıldı ve Fatih Adliyesi'ne atandı.
Tuncay Aslan: İstanbul Özel Yetkili 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin üye hakimiydi. Balyoz davası kapsamında, tıpkı Yılmaz Alp gibi tahliye yönünde ou kullandı. Özel yetkieri kaldırıldı, Bakırköy 5. Çocuk Mahkemesi'ne atandı.
Erol Tatar: Ankara Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin üye hakimiydi. Bülent Arınç'a suikast soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve tutuklananması talep edilen üç subayı serbest bıraktı. Özel yetkileri kaldırıldı ve Asliye Ceza Mahkemesi'ne atandı.
(soL-Haber Merkezi)
Hits: 1970