'Demokrasi ve AB'

~ 29.12.2011, Ali SİRMEN ~

25 Aralık Pazar günkü Milliyet gazetesinin 23. sayfasındaki dış haberlerbölümünde ABDnin önde gelen eğitim kuruluşlarından Princeton Üniversitesinin Anayasa Profesörü Kim Scheppelenin New York Times gazetesinde çıkan Macaristan ile ilgili bir makalesi yayımlandı.

10 yılını Macaristanda geçiren Prof. Scheppele, bir demokrasinin yasal yoldan nasıl öldürüldüğünü anlattığı makalesinde, geçen yıl iktidara gelen Fidesz Partisinin yasa ve anayasa değişiklikleriyle Avrupanın göbeğinde nasıl otoriter bir rejim kurduğunu anlatıyor.

Prof. Scheppele söz konusu yazısında Macaristanda geçen baharda yapılan seçimlerle, Fidesz Partisinin oyların yüzde 53ünü alarak sandalyelerin yüzde 68ine sahip olduğunu belirtirken, seçimlerin özgür ve adil olduğunu söylüyor.

Tabii burada oransızlık yüzünden seçimlerdeki temsil adaletinin tartışmalı olduğunu söyleyebiliriz. Ama sonuç fazla değişmiyor.

Fideszin iktidara geliş yöntemi, yüzde 5 baraj sisteminin getirdiği temsil adaletsizliğine karşın yine de demokratiktir.

Bunu kimse yadsımıyor. Zaten makalenin yazılış nedeni de demokrasinin yasal yöntemlerle yok edilmesidir.

***

Amerikalı profesörün anlattığı yöntem, Türkiyede 2002den bu yana bir sivil darbenin yürürlüğe konduğunu ileri sürenlerin altını çizdikleri yönteme çok benziyor.

Türkiye ile Macaristanda, her ikisi de demokratik şekilde iktidara gelen partiler AKP ve Fidesz, daha sonra özerk kuruluşları teker teker kendi denetimlerine alarak, daha sonra da yargıyı yine yürütmenin sultasına sokup, medyayı zincirleyerek, ülkede rejimin yapısını demokrasiden otoriter rejime, giderek dikta yönetimine çevirmede çok benzer yöntemler uygulamaktadırlar.

AKPnin 10 yıla yaydığı uygulamaları Fidezs çok daha kısa bir süreye sığdırmıştır.

Her iki ülkede de sivil darbenin ana enstrümanı anayasa değişiklikleri oluyor.

Fidesz iktidardaki bir yılı süresince anayasayı 10 kez değiştirirken, AKP aynı sonuçlara 12 Eylül 2010 referandumu ile ulaşmış bulunuyor.

Fideszin ihmal etmediği hususlardan biri de, Anayasa Mahkemesini kendi denetimine almak; bunun için mahkemenin üye sayısını arttırıp yeni koltukları yandaşlarıyla doldurmuş, sonra da mahkemenin yetki alanı sınırlanmıştır.

***

Benzerlikler gerçekten şaşırtıcı; demokrasinin etkisizleştirilmesi, sonra da otoriter bir rejime dönüştürülmesi için şart olan basının tasfiyesi için uygulanan yöntem daha ilginç. Yalnızca Fidesz üyelerinden oluşan ve başkanı başbakan tarafından 9 yıllığına seçilen bir denetim kurulu oluşturulmuş bulunmakta; bu kurul medya kuruluşlarını iflaslarına yol açabilecek tazminat cezalarına çarptırabiliyor. Böylelikle medya otosansür uygulamak zorunda kalıyor.

Bütün özerk kuruluşların iktidara bağlanması, yeni kurulan Ulusal Yargı Ofisi aracılığıyla, tek kişiye tüm hâkimleri atama ve görevlendirme yetkisini vermesi, yüksek para cezalarıyla medyanın otosansür uygulamaya mecbur bırakılması yöntemleri sizlere de tanıdık gelmiyor ve bazı çağrışımlar yapmıyor mu?

Şimdi herkes önümüzdeki dönemde yürürlüğe girecek olan yeni anayasa ile durumun ne olacağını merak ediyor.

İşin ilginci, Macaristan 2004ten bu yana AB üyesi.

Bakalım AB, Macaristanın sivil darbeyle diktaya geçmesini engelleyebilecek mi?

AByi Türkiyede demokrasinin güvencesi olarak görenler bunu dikkatle izlemelidirler.

Gerçekten 1 Ocak 2012den itibaren AB demokrasi sınavından geçecektir.

Macaristana gelince: Onun sınavdan çaktığı daha 2011de belli oldu bile.

(Cumhuriyet)

Ali SİRMEN | Tüm Yazıları
Hits: 1653