HÜKÜMETİN şike ve teşvik primi suçlarına getirilen cezaları hafifletmek  amacıyla muhalefet ile işbirliği yaparak TBMM’den çıkardığı yasayı  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün veto etmesi ve bu kararın tetiklediği  gelişmeler Ankara’daki iktidar denkleminde pek alışık olmadığımız bir  tablo yarattı.
Bu tabloda şekillenmekte olan görüntüyle ilgili olarak şu gözlemleri ileri sürmek mümkün:
GÜL’DEN ÖNEMLİ BİR İLK:  Veto mekanizması, geçen haftaya dek Cumhurbaşkanı Gül’ün Çankaya  Köşkü’nde nadiren başvurduğu bir yöntem olagelmişti. Gül, genel tutum  olarak hükümetle çatışmamaya öncelik vermiştir. Cumhurbaşkanı’nın geçen 4  yıl içinde Köşk’te hükümetten gelen yasaları veto ettiği başlıca 3  durum yaşandı. Ancak, önceki veto konularının son yasaya kıyasla daha az  ilgi toplayan başlıklarda olması (elektronik haberleşme, özel istihdam  büroları, yeminli mali müşavir büroları gibi) kamuoyunda bir çatışma  görüntüsünün doğmasını önlemişti. Bu kez hükümetin ve kamuoyunun büyük  önem atfettiği bir yasada veto kullanması, Gül açısından 
yeni bir tutumdur. Ayrıca, metnin bir bölümünü değil tümünü geri çevirmiş olması da bir 
başka ilktir.
KARARIN ARDINDAKİ SAİKLER:  Gül, hükümetin işlerini kolaylaştırma tutumundan kopmayı ilk kez göze  almış oluyor. Buradaki kilit soru, Cumhurbaşkanı’nın hangi saiklerle bu  adımı attığıdır. Gül, bir siyasetçi olarak her adımını ince eleyip sık  dokumasıyla tanınıyor. Cumhurbaşkanı, kararını alırken kamuoyunun bu  değişikliğe karşı olan kesimlerinin hassasiyetlerini dikkate almış  olabilir. Ancak, kendi vicdanında bu değişiklikleri içine sindirememiş  olması, yasayı bu haliyle taşıyamayacağını düşünmüş olması da yabana  atılmaması gereken bir olasılıktır. 
HÜKÜMET ESKİ ÖZENİ GÖSTERMEYİNCE:  Hükümet, Gül’ün geçmişteki sınırlı sayıdaki vetoları karşısında,  Çankaya’nın gerekçelerini her seferinde dikkate almış, yasaların geri  çevrilen bölümlerini TBMM’de Köşk’ün görüşleri doğrultusunda ya  değiştirmiş ya da olduğu gibi çıkartmıştı. Oysa AK Parti liderliği,  Çankaya’nın görüşlerini bu kez değerlendirmeye almadan yasayı aynen  TBMM’den geçirme kararındadır. Daha önce Çankaya’nın vetoları karşısında  son derece özenli davranan, Gül’ün görüşlerini önemseyen hükümet, şimdi  aynı anlayışlı tavrı tekrarlamıyor.
BÜTÜN YOLLAR ERDOĞAN’A ÇIKAR:  AK Parti grup başkanvekillerinin veto edilen yasanın aynen geçirileceği  yolundaki açıklamalarını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesi  dışında yapmış olmaları düşünülemez. Çankaya’nın bu hamlesine Başbakan  da karşı hamlesiyle karşılık veriyor. Bu noktada çatışmanın girdiği  seyir, her ikisinin bugüne dek büyük ölçüde dostluk ve karşılıklı  anlayış ölçüleri içinde yürüyen ilişkilerinde kırılgan bir durum  yaratmıştır. Gül ve Erdoğan’ın bu restleşmede yetkilerinin en uç  noktalarında hareket ettikleri söylenebilir. Hükümetin yanıtı, yürütme  gücünün son aşamada Erdoğan’da toplanmış olduğu, onun iradesinin mutlak  şekilde ağır bastığını gösteren bir mesaj olarak görülebilir. 
1 MART OYLAMASI GİBİ Mİ?:  Şu ana kadar ortaya çıkmış olan tablo, AK Parti’de bugüne dek pek  alışık olmadığımız bir kaynama hali yaratmıştır. Başbakan Yardımcısı  Bülent Arınç’ın Gül’e destek çıkması, ayrıca Erdoğan’a en yakın  isimlerden biri olarak bilinen diğer Başbakan Yardımcısı Hayati  Yazıcı’nın da yine Gül’e hak vermesi, Erdoğan’a rağmen AK Parti içinde  fikirlerin havada uçuştuğunu, tam bir kenetlenme durumunun olmadığını  gösteriyor. Buna benzer bir durum 1 Mart 2003’te ABD askeri gücünün  Türkiye’ye kabul edilmesini öngören tezkerenin oylamasında yaşanmıştı.  Oylamada Erdoğan tezkerenin geçmesini kuvvetle savunurken, Gül sessizce,  Arınç ise açıkça muhalefet ederek tezkerenin reddedilmesini  sağlamışlardı. Keza 2007’de de kimin Cumhurbaşkanı olması gerektiği  konusunda AK Parti’nin zirvelerinde patlak veren görüş ayrılıkları çok  fazla dışa yansımamıştı. Kırılma hatları 2007’ye kıyasla bu kez  belirgindir.
SİYASETTE EN KOLAY UZLAŞI: Bu olayın  düşündürücü taraflarından biri, vatandaşların en temel hak ve  özgürlüklerini ilgilendiren konularda bir araya gelemeyen, sürekli kavga  eden siyasi partilerimizin, konu futbolla ilgili düzenlemeler olunca  muazzam bir süratle uzlaşıya varmalarıdır. Ancak Köşk’ün vetosu  nedeniyle AK Parti ile ilgili abartılı sonuçlara hükmetmek yanıltıcı  olabilir. AK Parti şahsiyetlerini bir arada tutan faktörlerin  büyüklüğünün zaman içinde bu krizde beliren çatlakların üstünü örtmesi  şaşırtıcı olmamalıdır.
(Hürriyet)