CHP milletvekili ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Balbay 1000 gündür adalet bekliyor
Zulümhane, Zulümname Balbay, tutuklandığında 5 bini aşkın makale, yüzlerce haber ve 23 kitap yazmıştı. Yazmayı cezaevinin zor koşullarında da sürdüren Balbay, “Silivri Toplama Kampı Zulümhane”, “Düşünüyorum Öyleyse Sanığım Zulümname” ve “Demokrasi Tanrısı Zulümdar” adlı kitaplarını tamamladı.
İstanbul Haber Servisi - CHP İzmir milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, tutukluluğunun 1000. gününe girdi. 6 Mart 2009 tarihinde tutuklanan Balbay savunmasında ve duruşmalardaki konuşmalarında hep “gazetecilik faaliyetleri” nedeniyle tutuklandığına dikkat çekti. Uzun tutukluluk süresinin “cezaya dönüştüğünü, ağırlaştırılmış tutukluluk uygulandığını” sık sık vurgulayan Balbay’ın 12 Haziran 2011 seçimlerinde milletvekili seçildikten sonra “hizmet etmek için tahliye” talepleri de reddedildi. Balbay’ın avukatları 2. kez AİHM’ye başvurarak “siyasal katılım hakkı”nın ihlal edildiğini ifade ettiler.
Balbay, tutuklandıktan 9 ay sonra yapabildiği savunmasında kendisine isnat edilen suçlamaların “somut delillere dayanmadığını ve hukuka ve kanuna aykırı elde edilmiş delillerle soyut suçlamalar” yapıldığını vurguladı. Balbay, savunmasına “Halkı hükümete karşı değil silahlı isyana teşvik etmek, silahsız isyana dahi teşvik etmiyorum. Ben isyanla ya da o tür yöntemlerle hükümetlerin devrileceğine inanan biri değilim. Gazeteci olarak demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkelerine inanmış ve Türkiye’nin bu şekilde yönetilmesi gerektiğini düşünmüş ve bunu yazmış bir gazeteciyim” sözleriyle başladı.
10 yıllık notlar 2 dakikada kopyalandı
Bugüne kadar gerçekleştirilen 146 duruşmaya hiç ara vermeden katılan Balbay, cuma günleri yaptığı talep konuşmalarında “gazeteci kimliğinin” altını çizdi. Suçlanmasına dayanak teşkil eden “Balbay’ın günlükleri” olarak bilinen “dijital veriler” üzerinde Emniyet’te oynanmış olduğunu ısrarla ifade etti. Balbay’ın notlarının usulsüz şekilde kopyalanmasına ilişkin şu benzetmesi davanın unutulmaz sözlerinden biri olarak tarihi geçti: “Orijinal olarak gösterilen 10 yıllık notlarımı 2 dakika 33 saniyede oluşturmuş görünüyorum. Ben gençliğimde atletizm yaptım. Hüseyin Bolt olsam bu kadar hızlı bilgisayar da dosya oluşturamam, bunun en azından en hafif tanımla kopya olduğu çok açık bir şekilde ortada.”
Tek kişilik hücre
Balbay, 28 Şubat 2011 gecesi, gazeteci Tuncay Özkan ile kaldığı Silivri 4 No’lu Cezaevi’ndeki koğuşundan alınarak Silivri 1 No’lu cezaevine tek kişilik bir hücreye konuldu. Tek kişilik hücredeyken milletvekili seçilen Balbay’ın şu ifadeleri yaşadıklarını özetliyor: “Ağırlaştırılmış tutukluluk uygulanmaktadır. İzmir seçmeninin yarıya yakınının oyunu almış, Türkiye’ye Meclis çatısı altında hizmet etmek için özgürlüğü bekleyen bir milletvekili olarak soruyorum: Bu ortamı yaratanların, devamını isteyenlerin yüreği ne zaman soğuyacak. Amansız bir hastalığa yakalanınca mı? Ölünce mi?”
Milletvekili seçildi
Mustafa Balbay’ın 12 Haziran’da milletvekili seçilmesinin ardından avukatlarının tahliye talebi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilirken, mahkemenin daha sonra görevden alınan başkanı Köksal Şengün, “TBMM üyeliğine yasal bir seçim sonucu ve demokratik yollardan seçilen bu kişilerin kazanmış oldukları bu nitelikleri sebebiyle kaçma, saklanma ve delilleri karartma ihtimalleri de kalmamıştır” şeklinde muhalefet şerhi koydu.
Balbay, mahkeme heyetinin tutukluluk halinin devamı kararlarına karşılık da 30 Eylül’deki duruşmada şunları söyledi:
“Türkiye’de uygulanan ne yazık ki Türk usulü bir tablo, Yüksek Seçim Kurulu onay veriyor, İzmir Adliyesi’nden mazbata veriliyor. Ama mahkeme ‘Hayır Balbay Meclis’te, temsil edemez’ diyor. Şu andaki tablonun çözümü sizin elinizde.”
Dosya kapsamı, delil durumu
Balbay, 22 Kasım’daki duruşmada mahkeme heyetine “Yargılamanın işkenceye dönüştüğünü görün” diye seslendi. Ancak heyet ara kararında, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da aralarında bulunduğu 16 sanıkla birlikte Balbay’ın bir kez daha tutukluluk halinin devamına karar verirken şu kalıplaşan gerekçelerini de bir kez daha sıraladı:
“Dosya kapsamı, her sanığa ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler, incelemeler, raporlar vesair deliller dikkate alındığında, atılı suçun işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK 100/3 kapsamında girmesi, bir kısım sanıkların savunmalarının alınmamış olması...”
Bilirkişi raporları
Balbay’ın avukatları, “Balbay’ın notları” olduğu iddia edilen 1 No’lu delil olarak söz edilen dijital verilerle ilgili uzman raporlarını 23 Kasım 2009’da mahkeme heyetine sundular. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. M. Ufuk Çağlayan, Prof. Dr. Cem Ersoy ve Doç. Dr. Fatih Alagöz tarafından hazırlanan uzman raporunda, şu dikkat çekici ifadeler yer aldı: “Standart bir kullanıcının aynı saniye içerisinde birden fazla dosya oluşturması mümkün değildir. Hem disklerin erişim hızı hem de standart kullanıcının klavye ve mouse kullanım hızı buna izin vermez.”
AİHM başvuruları
Mustafa Balbay’ın avukatları Aydın Metin ve Mehmet İpek, ilk olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5, 6 ve 10. maddelerinde düzenlenen “özgürlük ve güvenlik hakkı”, “adil yargılanma hakkı” ve “ifade özgürlüğü”nün ihlal edildiği gerekçesiyle 10 Kasım 2010 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. 12 Haziran’da Balbay’ın milletvekili seçilmesi üzerine 21 Ekim’de AİHM’ye yeniden başvuran avukatlar “siyasal katılım hakkı”nın ihlal edildiğine dikkat çektiler. Avukatlar Aydın Metin ve Mehmet İpek, dilekçelerinde şu konuların altını çizdi: “Yerel makamlar önünde devam eden yargılamanın adil yargılanma hakkını ihlal edecek ölçüde uzamış olması, müvekkilimizin milletvekili seçildiği halde bu görevini yerine getiremiyor oluşu ve bu sebeple, yeni bir anayasa hazırlığı içinde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir oy dahi büyük önem kazanmışken millet iradesinin tam anlamıyla gerçekleşemiyor oluşu göz önüne alınarak başvurumuzun öncelikli olarak incelenmesi gerekmektedir. Gerçekten de, aksi bir durumda, millet tarafından 4 yıl yetkilendirilmiş olan müvekkilimiz açısından telafi edilemez sonuçlar ortaya çıkacağı açıktır.”
(Cumhuriyet)