1928 yılıydı.
Afet Hanım, Fransız Kız Lisesi (Notre Dame de Sion) da öğrenciydi. Fransız öğretmeni; “Fransa demokrasisi ile Türk demokrasisini kıyasladığımda Mustafa Kemal’in diktatörü çağrıştıran bir tutum içinde olduğunu görüyorum” dedi.
Afet Hanım; “Fransızca öğretmeninin bu görüşünü” Mustafa Kemal’e aktardı.
Mustafa Kemal anlattı:
“„...Diktatörlük başka, bambaşka bir şeydir. Batı, Türkiye’yi de, Türkiye’de olup bitenleri de daha kavrayamadı.
Türkiye’nin özelliklerini bilmiyorlar.
Bilselerdi.
Fransızlar Çukurova’ya girmez, Yunanlıları İzmir’e çıkarmaz, Ankara’ya kadar yollamazlardı.
Xxx
Milletimiz beni bir hizmetim geçtiği için bir aile büyüğü olarak görüyor ve sayıyor.
Bilirsin.
Bizde aile büyüğü çok önemlidir.
Benim gücüm işte budur.
Gördüğüm sevgiyi, saygıyı, bazı şaşkınlar diktatörlük olarak yorumluyor. Buna canımın sıkıldığını itiraf etmeliyim.
Düşündüğüm yenilikler var.
Bunları birçok insanla paylaşıyorum.
Uzlaşırsak uygulamaya geçiriyoruz.
Bütün devrimler kanunla, yani hükümetin rızası ve Meclisin onayı ile yapılıyor. Birdenbire de yapmıyoruz.
Usul usul ilerliyoruz.
Arada zaman bırakıyoruz.
Xxx
Diktatör olsam Terakkiperver Cumhuriyet Partisi kurulabilir miydi? Meclis, Anayasa için yararlı gördüğüm iki maddeyi reddedebilir miydi? Alfabe devrimi için İsmet Paşa’yı ikna etmek, Meclis çoğunluğunu kazanmak için üç yıldır bekliyorum.
Diktatör olsam “bu olacak“ derdim.
Olurdu.
Bizdeki tek parti “faşist ya da komünist partilere” benzemez.
Onlar gibi seçmeci, birörnekçi, tektipçi değiliz.
Herkes üye olabilir.
Bu yüzden partide “saltanatçılık dışında her türlü düşüncenin temsilcileri” var. Bir diktatörün partisi böyle olur mu?
Anayasamız birden çok parti kurulmasına elverişli. Mussolini gibi demokrasi aleyhinde hiç konuşmadım.
Xxx
Tam tersine idealimizin demokrasi olduğunu her fırsatta hepimiz söylüyoruz. Üniformalı, silahlı, sopalı gençlik kollarımız yok; geniş bir polis örgütümüz de yok. Düşünsene, İzmir suikastını motorcu Şevki’nin ihbarı ile öğrendik; ikincisi, rastlantı eseri ortaya çıktı.
Milli Mücadele başladığından beri seçimsiz, kurulsuz, bir başıma hiç bir iş yapmadım. Hep seçilerek, seçilmiş kurullar ve Meclisle çalıştım. Milli Mücadeleyi Meclis’le, sıkıyönetimsiz ve sansürsüz yürüttüm.
Xxx
Diktatörlerin kendilerine göre orduları olur. Bizim Ordumuz Halkın, Cumhuriyetin Ordusudur. Şimdi Cumhuriyeti ve Çağdaşlığı korumak için dinin sömürülmesine fırsat ve izin vermiyoruz. Bu dikta mıdır?
Dinin sömürülmesine fırsat verdiğin anda, ortalık tarikatlar, cemaatler, gizli medreseler, cinci hocalar ile doluverir. Hurafelere yeni hurafeler eklenir. Türbeler dolup taşar. Ümmetçilik hortlar. Dinciler toplumu baskı altına alırlar. Milli devleti örselerler. Zorlukla sağlamaya çalıştığımız birlik bölünür. Biz toplumu, dayanışma, bütünlük ve barış içinde tutmaya çalışıyoruz. Arzumuz, uygarlığa ve demokratik Cumhuriyete yürümektir”
Xxx
Ey okur!
Anlıyorsun değil mi?
Bugün köşeyi bütünüyle ayırıp yayınladığım bu belge şu açıdan kıymetlidir: Atatürk’e saldıranların asıl niyeti; “73 yıl önce vücudu toprak olmuş Mustafa Kemal”e vurmak değil asıl amaçları Mustafa Kemal üzerinden Cumhuriyetin; “1- laiklik(en hakki mürşit ilimdir) ve 2-milli birlik (ne mutlu Türküm diyene)” 2 ayağını birlikte çökertmektir.
Mustafa Kemal’e saldırıyorlar.
Bölücü batıdan alkış alıyorlar.
İktidardan da yemleniyorlar.