Herkesle kavgalı! Ordusu da yaralı!
Büyük ödülü alan bizden bir film yönetmeni, teşekkür konuşmasında; “bu ödülü beni bugünlere taşıyan yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum…” ana fikrinde bir konuşma yapmıştı.
Hatırlar mısınız?
Duygularımızı okumuştu.
Hepimize tercüman olmuştu.
Yalnız ülkeydik.
Film yönetmeni “üç kelime” ile 3 bin sayfalık yalnızlığımızı anlatmıştı. Yaklaşmak istediğimiz batı, içimizdeki bazı kalem sahiplerini kullanarak tarihimizi, geçmişimizi, her şeyimizi eleştiriyor, bizi yalınız kalmaya itiyordu.
Komşularla da sorunluyduk.
Sonra bir rüzgar estirildi.
“Sıfır Sorun” hedefi dediler.
Bütün komşularımızla “sorunu sıfıra indiren” ve “barışa omuz veren” bir ülke olacaktık.
Hatta olmuştuk.
Dünya, birbirine düşman iki dünya olmaya devam ediyordu fakat biz, ülkemizin tüm komşuları; Irak, Suriye, İran, Yunanistan, Ermenistan, Kıbrıs, Bulgaristan, Azerbeycan, Rusya, Gürcistan, uzak komşularımız İsrail ve ABD ile sıfır sorunlu olmuştuk. Sıfır sorun hedefini koyan bugünkü iktidarın Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu da; bakan oluşunun yıldönümünü İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nde Türkiye’den 15’e yakın gazeteci götürerek, “seminer seanslarıyla” kutlamıştı.
Xxx
Kutlama bir yıl önceydi.
Herhalde Oxford Üniversitesi St. Antony’s College’in bir anfisinde (ders dinlenen salon) toplanan Türkler, oturup Türkiye’nin dış politikada “sıfır sorun başarısını” konuşup Türkiye’deki insanların okuduğu gazetelere Türkçe övgüler yazınca başka bir fiyakalı oluyor(!)
İyi hatırlıyorum.
Sıfır sorun başarısını Türkçe yazmak için İngiltere’deki bu ünlü üniversiteye giden kalem sahiplerinden biri önceki gün köşesinde; “Sıfır sorundan herkesle soruna” başlıklı bir yazı yazmak zorunda kaldı.
Sıfır sorun nanay olmuştu.
Türkiye herkesle kavgalıydı.
Yapayalınız kalmaya koşuyorduk.
Suriye ile ilişkiler kopmuştu. Yunanistan ve Rumlarla sondaj krizi çıkmıştı. Türk ordusunun tanklarını, uçaklarını tamire gönderdiği İsrail ile savaş rüzgarları esiyordu. Ermeni açılımı, Azerbeycan ile kardeşliği zedeleyecek yara açmıştı. Ermenistan ise Türkiye’ye el vermekten yana durmuyordu.
Xxx
İran ile Türkiye arasına “füze kalkanı soğukluğu” girmişti. Kuzey Irak’ta PKK varlığı olduğu gibi korunuyor, Irak yönetimi komşusu Türkiye’ye “PKK’yı silahlarını bırakıp barış masasına oturtması” için omuz vermiyordu.
AB ile de ipler kopuyordu.
ABD, füze kalkanını Türkiye toprağına koyuyor fakat “ sondaj restleşmesinde” elini Türkiye’ye vermiyordu. Doğalgazın tamamına yakınını kendisinden aldığımız ve Nükleer santral yapma anlaşması imzaladığımız Rusya bile “sondaj geriliminde” Türkiye’nin değil Rumlar’ın tarafını tutan tavır açıklıyordu.
Yalınız ülkem!
Herkesle kavgalı oluyordu.
Üstelik ordusu da yaralıydı!
KUTU
(uyan borusu)
Yalan gemisi !
Piri Reis gemisinin sismik araştırma ve sondaj yapma gücü ve yeteneği kalmamış. Denizde yüzebiliyor o kadar. Dün gazetelerde bir haber vardı: 1978 yapımı gemi, teknolojisi eskidiği için bu yıl elden geçirildi. Ancak alınan yeni motor ve jeneratör gümrükten çekilemediği için “Piri Reis motoru yenilenmeden yola çıktı” deniliyordu. Yeniden yazıyorum; Piri Reis teknesini “yalan üretme makinesı” durumuna getirdiler, Türk halkını aldatmak için kullanıyorlar.
Hits: 2017