Kabul Edilebilir Değil
Savcılar ve Yargıçlar, ODATV sanıklarını neden içeride tuttuklarına ilişkin kamuoyunu ikna edici, bunun da ötesinde, kamuoyunun adalet duygusunu rahatlatıcı bir açıklama yapmak zorundalar. Bu yasal bir zorunluluk olmayabilir, ama insani ve vicdani bir sorumluluktur!
Çünkü, 12 Mart askeri mahkemelerinde yargılanan bir insan olarak bakıyorum: İçinde delil sayılabilecek hiçbir belge, bilgi ve bağlantı, örgüt yapısı, örgüt ilişkileri, örgüt belgesi, örgüt eylemi, örgüt silahı, örgütle ilişkili somut bir kâğıt vb. belge olmadan, salt insanların, burada gazetecilerin, haber yazma, yazı yazma, kitap yazma gibi gazetecilik faaliyetlerini suçmuş gibi gösteren bir mantık var karşımızda!
Ne iyi! Açık seçik gazetecilik faaliyetlerine bir “yasadışı silahlı örgüt” şapkası giydiriyorsun, insanları toplayıp içeri tıkıyorsun; üstüne üstlük tutuksuz bile yargılamaya yanaşmıyorsun...
Bu kamuoyunun iyi niyetle açıklayabileceği ve algılayabileceği bir tutum değildir! Kabul edilebilir değildir, insanları, adaletten, mahkemeden, yargıççılıktan, hele hele savcılıktan soğutur, toplumda adalet duygusunu temelinden sarsar..
***
Mustafa, oradan sesleniyor, duyuyorum, biz de aynı durumda değil miyiz, diye... Sen ve oradaki hocalar, orada tutukluluk süreciniz dikkate alındığında ve uğradığınız haksızlığın büyüklüğü ve size yöneltilen suçlamaların tutarsızlığı ve kofluğu dikkate alınınca, dünyada büyük haksızlıklar grubuna girdiniz!
Demek istediğim şu: Davanız, serbest bırakılmakla, tutuksuz yargılanmakla, mahkemenin sonuçlanmasıyla bile bitmeyecek büyüklüktedir! Vicdanlarınızı rahatsız edecek en küçük bir düşünce kalmayacak şekilde, sonuna kadar izlemek – gitmek zorundasınız..
***
ODATV davasında, iddianamenin dayandığı bir uyduruk metin var. Ne idüğü bilinmez, “Ulusal Medya Yapılanması-2010” adında, sözde “gizli örgüt”ün (Ergenekon!!!) medyaya talimatlarını içeren dijital bir saçmalık! Böyle bir metnin suç belgesi olabilmesi için, en azından kimler tarafından yazıldığının, sahibinin gösterilmiş olması gerekir..
Ama suçlamayı yapanlar için böyle yasal-hukuksal bir dert olabilir mi?!
Bir bilgisayarın içine böyle bir metin yükle, sonra yüklediğini bul, arkasından da bir örgüt yarat ve insanları tutukla!
Bir ihbar “e-postası” yarat, kim ve ne olduğu bilinmeyen, sadece M. Yılmaz adına düzenlenmiş; üstelik iddianameye bile konmayan bir komplo ile, “Nedim Şener, Ergenekon’un propaganda biriminde çok gizli bir görevlidir” suçlaması oluştur! Buna dayanarak Şener’i içeride tut! Hadi bakalım ispat et gizli örgüt üyesi olmadığını, mantığını işlet!
Hangi hukuk, hangi rejimin hukuku, nasıl bir rejimin savcılık ve adalet anlayışı, böyle hareket eder?!
Nasıl bir hukuk düzeninde, siyasal rejimde yaşıyoruz?
Bu komployu oluşturan iktidar içindeki resmi - gizli yapılanmaların, ikitidarın ve adaletin her odağında kurdukları zincirin uzunluğuna ve “sağlamlığına” bakın... Bu yapılanmayla nasıl bir Türkiye oluşturduklarını, oluşturmak istediklerini anlayın.
***
Yazının başında, bu tutuklamaların sürdürülmesine, akli, kamuoyunun vicdanını rahatlatacak bir açıklama gerekir, dedim
Böyle talep olur mu, yargıya müdahale edilir mi, biçiminde sesler şüphesiz ki yükselebilir; hayır ben açıklanan iddianameyi okuyunca, akla yatkın ve ceza yasasında bulunabilecek herhangi bir suç unsuru göremeyince, savcı ve yargıçların bir açıklama borcu olduklarını düşünüyorum.
Bu tamamen bir vicdanın isyanıdır.
Bu adalet, bu anayasa, bu ceza yasası, onların babalarının malı değil, diye düşünüyorum.
Sorumluluk, hukuk, adalet, insan hak ve özgürlükleri, vicdan diye bir şeyler var ortalıkta hâlâ! Bunlar var oldukça da, savunulacak ve dile gelecekler!
İddianame, tamamen, gazetecilik faaliyetini suçmuş gibi gösteren ve öyle kabul eden bir anlayışta.
Kendimi arkadaşlarımın yerine koyunca, kabul edilebilecek sıfır bir yönü olduğunu görerek, utanıyorum ve yazıyorum!
Gazetecilik, suçmuş gibi gösterilemez..
Türkiye’nin üzerine örülmeye çalışılan hukuk dışı uygulama, yöntem, anlayış vb. kabul edilemez..
(Cumhuriyet)
Hits: 1755