TÜMSEKLERİ düzelten, çukurları dolduran greyder meşrepli âdemler ve yazıcılar (erkek ve dişi olarak) vardır:
“Ah şu kökten dinciler ve kökten laikçiler olmasa demokrasi rayına oturacak!” derler. Bunlara göre, demokrasiyi engelleyen kökten dinciler ve kökten laikçilerdir yoksa “vasat” kendi arasında kuzu sarması gibi geçinip gidecektir. Sevmediklerim yarışmasında bu “tip” açık ara birinci olur.
Muhteremlerin bilmediği ya da bilmezden geldiği iki temel gerçek vardır:
1. Kökten dinci falan olur da kökten ve saptan laik olmaz. Mevcut anayasaya ve yapılacak sivil(!) anayasaya göre laikler meşrudur. Kökten dinciler de anayasal laik düzene saygılı oldukları sürece gayrimeşru (illegal) değildir. Ama var olan tatsızlık kökten dincilerin gizli (illegal) niyetlerini artık uygulamaya koymalarından kaynaklanıyor.
2. Demokratik ve laik cumhuriyet düzeninde, Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın kökten dincileri ile cumhuriyetin laikleri yan yana ve iç içe yaşayabilirler. Ama her şey Hayrettin Karaman’ın kökten dincilerine bağlıdır. Laik düzeni kabul etmelerine yani. Kabul etmezlerse illegal olurlar. Oysa laiklerin hatta laikçilerin illegal olmaları olanaksızdır. Laikler ve laikçiler ancak teokratik devlette illegal olurlar. Zaten onların böyle bir devlet düzeninde yaşama hakları yoktur. Türlü çeşitli biçimde telef ve yok olurlar.
KİRALIK LİBERAL AYDINCILAR
İslam’ın, din olarak kimseyi zorlamadığı aslında tartışmalıdır. Kuran’da da zorlama vardır ama biz şimdi onu tartışmayalım. İslam’ın, devlet olarak, gazâ amaçlı fetihlerine bakalım: Suriye, İran, Horasan, Türkmenistan nasıl İslamlaştırıldı? Mısır ve Mağrep (Kuzey Afrika), İberik yarımadası hangi amaçla fethedildi? Endülüs Emevileri İspanya’ya 700 yıl nasıl egemen oldu? Ya Anadolu ve Balkanlar? Hurma ve adalet dağıtarak mı?
Kendi ceplerinden değil de başkalarının cebinden harcamayı şiar edinenler, bu gerçeği hiçbir zaman anlamamışladır. Çok bilmişcesine “Ah şu kökten laikçiler!” derler. Onlara göre, cumhuriyetin laik düzen kurma çabaları, dindarlara karşı yürütülen bir zulüm politikasıdır.
Sevmem bu adamları! Hep başkalarının cebinden harcayarak düzene hakem dururlar ve kendi çıkarlarına şike yaparlar. Kökten dincilerin doğal müttefikleridir bunlar. “Bunlar” dediğim, emperyal kapitalizmin kiralık askerleri liberal aydıncılar.
‘SOL’DAN FİRAR EDENLER
“Catch” denen pankreas güreşini yani Amerikan güreşini mutlaka televizyonda görmüşsünüzdür. Gerçek bir güreş değildir bu. Gergedan gibi iki adam ringe çıkarlar, birbirlerini (güya) öldüresiye döverler: Birbirlerini ringin dışına atarlar, kulağını ısırırlar, ayak ya da kollarını kırarcasına bükerler; karın boşluklarını tekmelerler. Tam işi bitti dersin, bu kez yerdeki adam bir bel hareketiyle havaya fırlar, az önce kendini öldüresiye pataklayan ayıyı bu kez kendisi dövmeye başlar. Attıkları yumruklar, tekmeler kaş-göz patlatmaz, burunlar kanamaz, dişler dökülmez.
Bizim basının el cebinden harcayan kiralık askerleri tıpkı bu pankreas güreşçilerine benzerler. Birbirleriyle tartışır gibi yaparlar, herkese akıl verirler ama gerçek hedeflerinde kökten laikçiler(!) vardır. Aslında kökten İslamcı, kökken laikçi eleştirisi de düzmecedir. Onların hedefleri laik cumhuriyettir. Bunlar, askeri darbelerin kırıma uğrattığı “sol”dan firar etmiş, artık parayı verene hizmet eden başıbozuklardır. Bunlara “paralı asker” diyorlar ama yanlış, doğrusu “kiralık asker” ya da “ücretli asker”dir.
(Hürriyet 24.08.2011)