O sırada başbakan olan Erdoğan’ın yanağından makas almakla ünlü bir gazeteci, Ankara’daki canlı bomba katliamının ardından, “Şaşacak bir şey yok, Ortadoğu ülkesiyiz” demişti…
Yarı resmi sayılabilecek bir ağızdan, sanırım ilk kez böyle bir şey söylenmekteydi.
Bu söz, duygusuz, acımasız, irkiltici üslubu bir yana, beni düşündürmüştü:
Sahi, ne ülkesiyiz?
Biz oldum olası ülkemizin Doğu’yla Batı, Asya’yla Avrupa arasında bir geçit, bu anlamda da bulunduğumuz coğrafyada (Küçük Asya’da, Balkanlar’da) ve komşu coğrafyalardaki (Büyük Asya, Ortadoğu, Balkan, Kafkasya…) kültürlerin özgün bir sentezi olduğunu düşünürdük…
Demek ki sonunda gele gele Ortadoğu’ya tıkılıp kalmışız…
***
Mirasçısı olduğumuz Osmanlı ve öncesindeki Selçuklu imparatorlukları Ortadoğu devletleri miydiler?
Sorunun yanıtını tarihçiler kuşkusuz daha doğru ve ayrıntılı vereceklerdir…
Fakat ne Selçuklu’nun ne de özellikle Osmanlı’nın Ortadoğu’ya sıkıştırılamayacağı çok açık…
Anadolu Selçuklu Devleti, adı üstünde, bir Küçük Asya ülkesiydi.
Siyasal, kültürel bağlantıları Ortadoğu’dan çok Anadoluluk kimliğiyle, Büyük Asya’yla ve Bizans üzerinden Avrupa’yla ilişkiliydi…
Osmanlı İmparatorluğu ise, kuşkusuz ki, döneminin hiçbir coğrafya ya da kültürüyle özetlenemeyecek bir dünya devletiydi..
Öyleyse, bu Ortadoğu ülkesi sözü nereden çıktı?
Osmanlı küçüle küçüle Türkiye Cumhuriyeti’ne, o da bir Ortadoğu ülkesine mi dönüştü denilmek isteniyor?
Üzerinde durup düşünelim…
***
Birkaç yıl önceki bir Suriye gezisinde, aklımda yanlış kalmadıysa Şam yakınlarındaki bir üniversitedeki toplantıda, grubumuzda bulunan sağcı bir gazeteci, Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’yı yıkarak büyük bir devleti küçülttüğü yönünde sözler söylemişti…
Bunun üzerine ben de söz alarak, öyle olmadığını, ortaçağı aşamamış bir imparatorluğun kaçınılmaz yıkılışı sonrasında kurulması başarılan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir küçülme değil dirilme, yenilenme, çağdaşlığa yönelme başarısı olduğunu anlatmıştım…
Makasçı gazetecinin sözü bana bu olayı anımsattı...
Bir anlamda o da aynı şeyi söylemiş oluyor…
Yani, artık bir Ortadoğu ülkesiyiz, böyle şeyler olur, olacak…
Fakat o bunu hiç de yakınılacak bir şey olarak değil, kabul edilmesi gereken bir gerçek olarak vurguluyor…
Ülkesini ve böylelikle de kendisini Ortadoğulu olarak tanımlamış oluyor…
***
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’nın birkaç yüzyıllık geriliğini bir çırpıda aşarak
Batılı, çağdaş bir ülke olmaya yönelmişti…
Çağdaşlığın kazanımları son birkaç yılda birer birer geri alındı ve alınmakta…
Herhangi bir Ortadoğu diktatörlüğüne dönüşmeye denebilir ki birkaç adımlık yol kaldı…
Bu bakımdan da “Erdoğan sever” gazeteci haklıdır, bir Ortadoğu ülkesiyiz…
Canlı bombalara, kitlesel katliamlara, keyfi ve kitlesel tutuklamalara, ortaçağ yasaklarına hazır olalım…
1 Kasım seçimlerinin sonuçlarıyla toplum olarak bunu zaten hak etmiş durumdayız…
Not: Yazımı yazmaktayken, bir telefonla, bu köşedeki yazılarımdan birinden ötürü “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla hakkımda dava açıldığı ya da suç duyurusunda bulunulduğunu öğrendim… Yazıyı yetiştirmek zorunda olduğum için arada kesip gazeteyi arayamadım… Şimdi arayacağım, bakalım neymiş…