10 Ekim yeni bir durumdur. Türkiye siyaseti büyük tarihsel dönemeçleri hiç sessiz sakin almadı. Kansız dönüşüm hatırlıyor musunuz?
Bu ülkede kanın boşa dökülmesi bireysel bir durum olabilir ancak. Kanı dökülen taraf farkında olsun olmasın, yaşadığımız şiddet mutlaka ve mutlaka bir anlama oturur. Böyle bir şiddet ülkesinde bu söylenenin örneklerini herkes kendisi bulabilir. Lafın bu kısmını uzatmayayım.
10 Ekim yeni bir durumdur. Dün Kemal’in (Okuyan) yazdığı gibi… Basit açıklamalar tarihselliğe en fazla teğet geçer. Bu sefer de öyle oluyor.
Erdoğan dahil olmak üzere AKP’nin sorumluluğu… bu genel geçer bir doğru. Ama teğet geçiyor.
“HDP’yi kriminalize etmek ve oylarını baskılamak.” Bombadan o sonuç alınamaz ki. AKP’liler hemen bu fikri sahiplendikleri için olup bitenle bir teğet durumu oluyor tabii…
Milliyetçi zırvalığın doruk noktası olarak “Türkiye’yi terörle mücadeleden vazgeçirmek.” Zırvalıktır, ama bir noktadan o bile teğet geçer tabii ki. Herkes biliyor, ABD’nin Ortadoğu’da Kürt faktörüne yatırım yaptığını. Daha doğrusu ta Birinci Körfez Savaşında Kürt faktörünü nüfuzuna geçirmek yönünde kritik bir adım attıktan yıllar sonra elinde neredeyse başka bir reel kazanım kalmadığını. Dolayısıyla onu da Ankara’daki meczuplara yedirecek değil. Yani teğet…
Bunu da uzatmayayım… Denir ki, olay kimin işine yarıyorsa zanlıyı orada aramalı… Doğru mantık. Ama bir teorik akıl yürütmeniz yoksa bu arayışta IŞİD’e takılıp kalabilirsiniz. Bölgede böyle bir kitle eylemi için canlı bomba ihalesi açsanız IŞİD kazanır! Ama orada takılmak tuzaktır. IŞİD ne ki?
O halde adım adım büyük resmi görmek üzere açı değiştirmelisiniz. 10 Ekim Türkiye’nin yönetilebilir olmadığının ilanıdır. AKP seçimde kutuplaştırma politikasıyla, baskıyla, hileyle, şunla bunla oylarını biraz artırıp yine hükümet kuracak hale gelir mi? Artık bir önemi yok. Yeni bir durum var, ilan verildi çünkü. Kanla…
Geçenlerde MHP bu kez seçimden sonra hükümet sorumluluğunu üstleneceğini açıkladı. Boş ve geç bir laf. MHP’yle mi Türkiye yönetilir hale gelecek? Faşizmin kapatacağı bir boşluk mu var, bu yönetememe krizinde?
Yönetememe krizine devrimciler bir devrimci imkan olarak bakarlar. Türk solu ve Kürt hareketi baktıkları yerden ancak seçim tarihini görebiliyorlar. O kapsamda KCK’nın çatışmasızlık kararı akıllıca bir taktik kuşkusuz. Ya sonra?
Sonrasında Kürt hareketi ve Türk solunun bir stratejisi var mı?
Stratejinin değilse de sürecin mantıksal çıktılarını bazen en cesurlar, bazen de en akılsızlar ifade etme fırsatı buluyor. Kürt hareketi-Türk solu için bu kişi 8 Ekim’de kendini belli etti: “Seçim sonuçlarına razı olun. O zaman ‘dikta’ ve ‘darbe’ ihtimalleri ortadan kalkar, Türkiye’yi selamete taşıyacak olan HDP’li bir ‘büyük koalisyonun’ yolu açılır.”
Bu satırları yazan ve cesur olmadığı açık olan Veysi Sarısözen’in 10 Ekim itibariyle bir daha insan içine çıkamaması gerekir. Göreceksiniz, hiç de öyle olmayacak; mutlak bir stratejisizlik içinde Kürt siyaseti, seçim hükümetine önce girip sonra çıktığı gibi yalpalayıp duracak. Sarkaç iki de bir “büyük koalisyon”u gösterecek. Büyük olsun da, AKP’yle mi CHP’yle mi, ikisiyle mi birden, fark etmeyecek!
10 Ekim yönetememe halinin ilanıdır ve 10 Ekim büyük bir dönüşümün habercisidir.
Ne zaman nerde bu kadar kan aksa, devrimcilerin dışında kimsenin karşı duramayacağı ultra-liberal bir dalga patlar: Siyaset tatil denir, şimdi “birlik” zamanı. Yani somut olarak, kapitalizmin çarklarının içinde hareket edemeyeceği kadar politize olan Türkiye’yi aptallaştırmanın zamanı.
Düzen soruyor: Nasıl yaparız da AKP’li yılların kazanımlarına dokundurmadan çarkları döndürürüz? Emperyalizm soruyor: Nasıl ederiz de Türkiye’nin barındırdığı ve AKP’nin açtığı imkanları koruyarak toprağı biraz soğutabiliriz? İcabında yeniden ortalığı yangın yerine çevirtmek için…
Birlikçi, sınıf işbirlikçi, liberal, akılsız mı akılsız, kandan ürkmüş ve sinmiş, ama kendisini dönüşümün parçası addederek zevahiri kurtarmış bir “şey”e ihtiyaçları var. Sol böyle bir şey olsun istiyorlar. Bu isteğin gerçekçi sayılması için elde çok veri var. Sosyalist bilinen vekilleri, gazetecileri, sendikacıları falan geçirin hafızanızdan, anlayacaksınız ne kast ettiğimi!
Yeni bir durum var ve ciddi olunursa bu dalgadan sola doğru bir çıkış yakalanabilir. Yeni durum bir düğümden geçerek şekillenmek zorunda. O düğüm ciddi ve cesur bir işçi sınıfı devrimciliğinin yeniden sağlam koordinatlara yerleştirilmesi için de elverişli bir uğrak anlamına gelecektir.
İşimiz bu anlamı örgütlemektir. Türkiye’de yönetilemeyen şu veya bu detay değil, sömürü düzeninin ta kendisi. Solun koordinatlarını sosyalist bir geleceğe yerleştiren, solda yeni bir dizilimi hazırlayan, yeni duruma da zannedilenden çok daha güçlü girecektir.
solhaber