“Kurduğu silahlı terör örgütü PKK'yı, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görüldüğünden” çarptırıldığı müebbet hapis cezası infaz edilmekte olan hükümlü lehine DEM Parti’nin TBMM Grup toplantısında gösteri yapılıp sloganlar atılmasını, 81 baromuzdan 57’sinin ortak bir bildiri ile eleştirmesi, 24 baronun bu eleştiriye katılmaması toplumumuzun içine itildiği ayrışmanın meslek örgütlerimiz arasında da ne kadar derinleştiğini bir kez daha göstermiştir.
- Bizlerin görevi, içine itildiğimiz bu ayrışmayı daha da derinleştirmek yerine hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunup koruyarak ve de insan haklarının sadece hükümlünün değil suçtan zarar görenlerin de haklarını koruduğunu unutmamaktır.
- Mahkumiyet kararının, asıl hedefin bugün inkar edilemeyecek aşamaya getirilen “Büyük Ortadoğu Projesi”, daha güncel ifade ile “Büyük İsrail Projesi” olduğunu 26 yıl önce saptadığını görmeliyiz.
- “Hukukun üstünlüğünü savunma” görevimizin Cumhuriyetimizi savunmayı, demokrasimizin ve erkler ayrımı uygulamamızın eksiklerini gidererek geliştirmeyi kapsadığını da kabul etmeli örneğin siyasi partilerin grup toplantılarını gerçek işlevinden çıkarıp, bindirilmiş yandaşlarla doldurulan TBMM salonlarında kesinleşmiş suçu ve hükümlüyü öven tezahüratlar yapılmasına karşı çıkabilmeliyiz.
- Meslektaşlarımız adına bir tavır alırken çoğunluğumuzun aynı görüşte olduğuna toplumu inandırmalıyız.
- Cumhuriyetimizin teokratik devletten laik devlete geçişi ve demokrasiyi hedeflemesi Büyük Atatürk’ün önderliğinde “Anadolu Devrimi” ile gerçekleşmiştir; cumhuriyetimiz DEVRİM CUMHURİYETİDİR. Bu nedenle de Ortadoğu’da tek laik ve demokrasisini geliştirme gayretindeki devlet olarak ayaktadır, kurulduğundan bugüne de karşı devrimle mücadele etmektedir.
Bu gerçekleri unutmadan cumhuriyetimizi koruma ve demokrasimizi geliştirme irademizden şüphe edilecek davranışlar içinde olmamalıyız. 12.10.2025
