İlk bakışta karışık gibi görünse de azıcık düşünüp bağlantılar kurulduğunda oyunun gözler önünde, sakınmasızca, apaçık oynandığını görmek güç değil.
7 Haziran seçimleri sonrasında bir süre koalisyon masalıyla oyalanan toplum 20 Temmuz’da Suruç’taki katliamla derinden sarsıldı.
Bunu, şimdilik sonuncusu Dağlıca’da askere, Iğdır’da polise yönelik katliamlar izledi.
Burada yanıtlanması gereken ilk soru, Suruç’ta otuzdan çok genç insanın yaşamını yitirmesine yol açan canavarlığın kimler tarafından planlanıp gerçekleştirildiği, kimlerin işine yaradığı, yarayabileceğidir.
Asıl korkunç olan belki de bu katliamın sorumlularının, benzerlerinde olduğu gibi, ortaya çıkarılmamış, nedenlerinin aydınlatılmamış olması; birbirini izleyen cinayetler ve katliamlar sonrasında da yine tıpkı öncekiler gibi toplumun belleğinden silinip unutulmaya yüz tutmasıdır…
***
7 Haziran seçimlerinin kazananı HDP, kaybedeni AKP’dir.
AKP’nin (AKP derken kastımızın öncelikle saraydaki kişi ve yakın çevresi olduğu biliniyor) bu yenilgiyi içine sindiremediği, kabullenemediği açıktır.
Kirli, kanlı, karanlık oyunların çıkış noktası da bu kabullenemeyiştir.
Soruyu tersinden alalım:
Seçim sonrasında ilgili yasa ve uygulamaların gerekleri her ne ise yerine getirilmiş olsa, bugünkü belirsizlik, kaotik ortam yaşanır mıydı?
Ardından sorulması gereken, bu kaotik ortamın kimin işine yarayacağıdır.
Herhalde seçimden başarıyla çıkan siyasal örgütün değil.
Öyleyse?
Olanlar, 7 Haziran seçiminin sonuçlarından hoşnut kalmayanlar arasında, açık ya da gizli, bilinçli ya da bilinçsiz bir işbirliğini akla getirmiyor mu?
Olası işbirliğinin taraflarından biri AKP ise, seçim sonuçlarından rahatsızlık duyarak demokratik ortamın yeniden kanlı bir çatışma ortamına dönüştürülmesinden, başka bir deyişle de silahlı çatışmadan başka kimin, kimlerin çıkarı olabilir?
***
Bir başka soru, 1 Kasım tarihindeki zoraki, zorlama seçimin sonuçlarının 7 Haziran’dakinden farklı olup olmayacağıdır.
AKP’nin (saraydakinin) beklentisi, hesabı, toplumda PKK ve HDP’nin aynı şey olduğuna ilişkin imajı alabildiğine abartıp güçlendirerek, öte yandan da şoven milliyetçilik sahteciliğini yeniden pazarlayarak HDP seçmenini kendine yöneltmek ya da seçim sandığına gitmemesini sağlamak, bu da olmazsa seçimi yaptırmamaktır…
Bu kirli, kanlı, karanlık hesap tutar mı?
Tutmaması toplumun sağduyusuna, yanı sıra da HDP ile PKK arasında (görmezden gelinemeyecek, gelinmemesi gereken) farklılaşmanın daha açıklık ve belirginlik kazanmasına bağlı.
***
AKP’den (saraydakinden) ve PKK’den kurtulmanın yolu:
CHP’nin önümüzdeki seçime sosyal demokrat- yurtsever, özellikle de barışçı-birleştirici kimliğinin gereklerini yerine getirerek girmesinden;
HDP’nin PKK ile arasındaki ayrıma daha açıklık, inandırıcılık kazandırmasından;
MHP’nin uzlaşmasız HDP karşıtlığını (Meclis’teki son oylamada görüldüğü gibi) yumuşatmasından geçiyor…
7 Haziran seçimi üzerinden çok zaman geçmeden başlatılıp hızla tırmandırılan kirli, kanlı, karanlık oyun nasıl gözler önünde, apaçık bir gerçeklik olarak oynanmaktaysa; yaklaşan yeni seçim öncesinde yapılması gerektiğini düşündüklerim de bana aynı açıklıkta gerçeklikler olarak görünüyor…