Devlette devamlılık esastır.
Böyle derdi.
Devleti güçlü kılmak ve devletin itibarını korumak derdiydi.
Yurtiçi ziyaretlerinde valilik, belediye, garnizon komutanlığı ve üniversite rektörlüğü makamlarını ziyaret ederek devletin bütünlüğüne duyarlılık gösterirdi.
Türkiye ekonomisini yakından izlerdi. Organize sanayi bölgelerine uğrar, fabrikaların temel atma ve açılış törenlerine katılır, ticaret ve sanayi odalarında konuşur, işadamlarını yeni yatırımlar için teşvik ederdi.
Bir otomobil fabrikasının kurulması için yer tahsisi konusunda sıkıntı çıktığında; “girişimcinin önü tıkanmamalıdır, gerekirse Çankaya arazisini bile veririm” dediği hafızalarımızda yerini korumaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcı gücünün korunmasına ve geliştirilmesine özel önem verirdi. Her yıl Donanma Komutanlığı bünyesinde yapılan törenlerde en az iki gemi suya indirilir ve en az üç geminin omurgası kızağa konulurdu.
Türkiye’nin morale ihtiyacı var derdi.
Sorun noktalarını süratle tespit eder ve giderilmesi için gayret gösterirdi.
28 Şubat 1997 tarihinden hemen sonra demokrasinin zarar görmemesi için çok hassasiyet gösterdi. O dönemde bir konser salonunda “İşte Çağdaş Türkiye Bu” şeklinde seslenmesi hem bir tespit ve hem de bir özlemin ifadesi olarak belleklerde iz bıraktı[1].
28 Şubat sürecinde eğer bir darbe olasılığı algılanmışsa, bunu siyaset yolu ile engelleme başarısını da göstermiştir.
Türkiye’nin güvenliğine çok önem verirdi.
1984 yılında başlayan terör eylemlerinin denetim altına alınması ve sonlandırılması her zaman öncelikli konularından bir tanesiydi.
1998 yılı Meclis açılış konuşmasında “Suriye’ye mukabele hakkımızı saklı tutuyoruz. Sabrımızın taştığını bütün dünyaya ilan ediyorum” demesinden sonra başlayan süreçte örnek bir devlet adamı gibi hareket etti ve aynı zamanda da örnek bir diplomasi çalışması yapılmasını sağladı[2].
Türkiye’nin sınır illeri olan Kars ve Edirne illerini kurtuluş günlerinde mutlaka ziyaret eder ve burada yaptığı konuşmalar ile sınır boylarından huzur, barış ve güvenliğin önemine vurgu yapardı[3].
Dünya ve bölge olaylarını yakından izlerdi.
Güne yerli ve yabancı onlarca gazete ve dergi haberlerine göz atmak ile başlardı.
Uluslararası ortamı çok iyi gözlemler, her ay iki yurtdışı ziyaret yapılmasına ve iki de yurtdışından ziyaretçi kabul edilmesine özel önem verirdi.
Bu ziyaretler “halin icabı ve bir zaruret” olarak yerine getirilirdi.
Aynı gün içerisinde bir devlet başkanı ile Antalya’da sabah kahvaltısı yapmak, öğleden sonra Lizbon’da devlet başkanı devir teslim törenine katılmak, akşam ise İstanbul’da bir toplantıda bulunduktan sonra Ankara’ya dönmek olağan sayılırdı.
Zamanı kullanmak konusunda özel bir yeteneği vardı.
Balkanların ve Kafkasların istikrar ve güven içerisinde bulunması için gayret gösterirdi.
Bulgaristan ve Romanya devlet başkanları ile Balkanların, Gürcistan ve Azerbaycan devlet başkanları ile Kafkasların güvenliği ve aynı zamanda da ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için sürekli istişarede bulunurdu[4].
Orta Asya devlet başkanlarının ”Süleyman Aga’sıydı”.
Deneyimli bir siyaset ve devlet adamı olarak kendisine saygı duyulur ve görüşlerine değer verilirdi.
Komşu ülke devlet başkanlarının sağlık sorunları ile ilgilenirdi. Bu nedenle de Gülhane Askeri Tıp Akademisi bünyesinde teknik donanımı ileri seviyede özel bir bölüm tesis edilmesini arzu etmişti.
Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev’in rahatsızlığını öğrendiği bir gece yarısı, verdiği talimat ile 3 saat içerisinde bir profesör eşliğinde sağlık ekibi Bakü’ye ulaşmak için Ankara’dan havalanmıştı.
Vatandaşın dertlerine kayıtsız kalmazdı.
Gece yarısı telefon eden bir vatandaş ile görüşür, bir sonraki günde sorununu çözerdi.
Asla ayrımcılık yapmayan bir halk adamıydı.
Süleyman Demirel’i Cumhurbaşkanlığı dönemine ait kısa ve çarpıcı bazı örnekler vermek suretiyle andık.
Bu müstesna şahsiyet 17 Haziran 2015 tarihinde vefat etti.
Güvenlik barikatlarını aşamayan vatandaş Kocatepe Camisi’nin avlusuna ulaşamadı. Burada Devlet vardı, ancak Millet yoktu.
Şehriban Hatun Camisi’nde ise binlerce insan vardı. Burada da Millet vardı, ancak Devlet yoktu.
Süleyman Demirel Cumhuriyet tarihimizin 50 yılına fikirleri ve enerjisi ile katkı veren bir şahsiyettir.
Bir yerde Türkiye’de demokrasinin zemin bulması için verilen bir mücadelenin adıdır Demirel.
Gelecekte çalışmalarının önemi ve değeri daha iyi anlaşılacaktır.
İslamköy’de Çalca Tepe’deki cenaze töreni ile ebediyete uğurlandı.
Allah rahmet eylesin.
Av. Reha Taşkesen
24.06.2015, Ankara
[1] Sevda-Cenap And Vakfı tarafından düzenlenen Uluslararası Ankara Müzik Festivali (30.03.1997-15.04.1997). Türk Metal İş Sendikası Esenboğa tesislerindeki 8.000 kişilik salonda ve 450 kişilik müşterek bir orkestra tarafından 9. Senfoni ile başlayan anlamlı konser. En az 10.000 kişinin bulunduğu salonun dışında da binlerce kişi vardı. Yağmurlu bir Ankara gününde tuvalet giymiş kadınlar topuklu ayakkabıları ile tarlaların içinde yürüyerek salona ulaşmak için gayret göstermişlerdi. Makam aracı kalabalık nedeniyle ana yoldan salonun bulunduğu noktaya 45 dakikada gidebilmişti.
[2] K.K.K. Org. Atilla Ateş’in 16.09.1998 tarihinde Reyhanlı’da yaptığı konuşma ile başlayan Suriye’ye yönelik diplomatik baskı süreci, 01.10.1998 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in T.B.M.M. Açılış konuşması ile devam etmiştir. Ekim 1998 ile Şubat 1999 ayları arasında sürdürülen yoğun siyasi, diplomatik ve askeri çalışmalar neticesinde Apdullah Öcalan bir iş adamına ait özel uçak ile ve Türk güvenlik elemanlarının nezaretinde 15.02.1999 tarihinde Türkiye’ye getirilmiştir.
[3] Edirne’nin kurtuluşu 25.11.1922 ve Kars’ın kurtuluşu 30 Ekim 1920.
[4] O yıllara denk gelen devlet başkanları:
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Petar Stefanov Stoyanov (1997-2002), Siyaset adamı.
Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu (1996-2000), Jeoloji Profesörü.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev (1993-2003), Siyaset adamı.
Gürcistan Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze (1995-2003), Siyaset adamı.