Kime ve Neye Oy Vereceğiz?

~ 11.06.2011, Ataol BEHRAMOĞLU ~

 Yarınki milletvekili seçimlerinde kime ve neye oy vereceğiz?

Bunun kısa bir irdelemesini yapmaya çalışalım.
Bundan önceki bir iki yazımda da sorduğum bir soruyu yineleyerek başlıyorum:
Siz, iktidar partisinin başındaki kişinin Türk Büyüklerini sıralarken, örneğin Namık Kemal’in, sözgelimi Tevfik Fikret’in, meselaZiya Gökalp’in adını andığına rastladınız mı?
Rastlayamazsınız...
Çünkü onlar ve benzerleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan felsefenin ön sırasında yer alan kişilerdir.
Bu felsefe Namık Kemal’de özgürlük, antiemperyalizm, monarşi karşıtlığı; Tevfik Fikret’te bir ucu ütopik sosyalizme uzanan bir adalet ve özgürlük düşüncesi; Ziya Gökalp’te ulusal kimliğe sahip çıkış ve cumhuriyetçiliktir.
Günümüz Türkiye Başbakanı’nın bu düşünürlerin adlarını Türk Büyükleri” listesine neden almadığını anlamak içinse, Türkiye’de bütün bir 19. yüzyılı ve sonrasını kapsayan düşünce akımlarını, karşıtlıkları ve çatışmalarıyla gözden geçirmek gerekir...
***
Hiçbir ulusun uluslaşma tarihi tek bir çizgide gelişmez.
Bu Türkiye için de kuşkusuz böyle olmuştur.
Bugün göklere çıkarılan Osmanlı Devleti’nin her alandaki çöküşüne engel olmak için düşünce ve eylem üreten ilk düşünce ve eylem insanları, Batılıların “Jön Türk” dediği genç Osmanlılardır.
Günümüz Osmanlıcılarının onlardan nefret etmesi doğaldır.
Çünkü Cumhuriyetin temellerini oluşturan felsefenin tohumları ilk kez onlarla atılmıştır.
Namık Kemal’in edebiyatta ve toplum bilimin hemen her dalında verdiği ürünler, özellikle toplum bilim alanındaki ürünlerin içerik zenginliği ve öngörü keskinliğiyle şaşırtıcıdır.
O bir antiemperyalisttir.
Ülke zenginliklerini gözü dönmüşçesine yabancı sermayeye satan kişi ve çevrelerin Namık Kemal’den haz etmemeleri, dahası ondan nefret etmeleri anlaşılır bir şeydir.
***
Tevfik Fikret’in ütopik sosyalizmi, insan merkezli dünya anlayışı, bugünün egemenlerinin geri, kokuşmuş, dünya ve insan anlayışlarının tam karşısında yer alır.
Fikret, yaşadığı ülkenin ve dönemin toplumsal koşullarının üzerine yükselmiş bir akıl ve vicdandır.
Kendi döneminde olduğu gibi bugün de insan olma kimliğini doğaüstü güçlere teslim etmiş, bağnaz, ahretçi, ortaçağcı düşüncelerin düşmanlık odağındadır...
***
Ziya Gökalp, çok haksız olarak dar bir Türkçülüğün” sınırlarına hapsedilmiş, büyük bir düşünce adamıdır.
Demokrat, bağımsızlıkçı ve cumhuriyetçidir.
Kadın haklarından (Ali Suavi’yle birlikte) söz etmiş ilk düşünürümüzdür.
Malta sürgününden dönüşünde, memleketi Diyarbakır’da çıkarmaya başladığı Küçük Mecmuada yayımlanan yazılar ve çeviriler bile, ülkemizde toplumsal düşüncenin o günlerde ulaşmış olduğu yüksek düzeyin parlak bir göstergesidir...
***
Cumhuriyeti oluşturan felsefenin temelinde, her biri kendi döneminin ve kişiliğinin özellikleriyle yer almış üç şair-düşünürden söz ettim…
Günümüzde siyasal iktidarı bir biçimde ele geçirmiş olan kadro, onların her birinin düşünce dünyasına da, kişiliklerine de temelden karşıdır.
Çünkü henüz açıkça itiraf edemiyor olsalar da temelden karşı oldukları asıl şey, 1923’te ilan edilmiş olan Cumhuriyetin kendisidir.
Şimdiden koydukları ve düşüncesi bile sıkıntı veren 2023 hedefi ise rasgele bir 100. yıl olayı değil, bir rövanş hesabının adı, bir karşı cumhuriyet hedefinin tarihidir…
***
AKP iktidarı, açıkça söylemekten çekinmeyelim, bütün bir 19. yüzyıl ve Cumhuriyet tarihi boyunca, açık ya da gizli olarak varlığını sürdürmüş her türlü Cumhuriyet karşıtlığının, Volkan yazarı Mustafa Sabri’den Said Nursi’ye, oradan Pensilvanya’ya uzanan bir düşünce ve eylem zincirinin günümüzdeki halkası ve ne yazık ki ulaşmış olduğu aşamadır…
12 Haziran 2011’de oylanacak olan da budur…
Ya 1923 Cumhuriyeti ya da 2023 tarihiyle simgelenen 1923 karşıtlığı…
Kandırılmış, sindirilmiş, bir biçimde satın alınmış, yoksul ve cahil halk yığınlarına bir diyeceğim olamaz.
Kabahat onları eğitimsiz bırakan gelmiş geçmiş Cumhuriyet yönetimlerinin kendisidir.
Fakat az çok bilgi sahibi, eğitimli kimselerin AKP’ye ve liderine demokratlık vehmederek ya da kişisel çıkarlarının kölesi olarak bu partinin ve liderinin yanında yer almaları, bütün bir Cumhuriyet tarihine ve bütün hatalarıyla eksiklerine rağmen bu Cumhuriyetin sahip olduğu çağdaşlık, özgürlük, bağımsızlık temellerine ihanet etmektir…
Yarınki seçimde sandıklara atılacak ya da sözüm ona tarafsız ya da kararsız kalınarak atılmayacak olan oyların anlamı da açık seçik olarak budur…
 
(Cumhuriyet 11.06.2011)
Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 3036