Türkiye, artık bundan daha kötüsü olamaz, dediğimiz olayların kısa süre sonra yaşandığı bir ülke haline geldi.
İki yargıcın tutuklanması böyle bir olaydır ve yargıçların tutuklanması, daha önce yapmış olduklarından ve kimliklerinden ayrı düşünülerek değerlendirilmelidir.
Bu olay, yargıç teminatının kalmadığı, Ülkede hiç kimsenin hukuk güvenliğinin bulunmadığı klişelerini aşan bir tehlike ve tehdidin bütün toplumun üzerinde dolaştığını göstermektedir. Yargıçların vicdanları ellerinden alınmıştır. Tutuklama kararını, Türkiye'deki tüm yargıçlara siyasal iktidarın verdiği bir talimat olarak okumak gerekmektedir.
Bu olay, Türkiye de seçim güvenliğinin kalmadığının da açık bir kanıtıdır. Hiç kimse, hiç bir yargıç, artık iktidar aleyhine bir karar veremez.
Tutuklama kararının yargısal bir boyutu, hukuksal olarak değerlendirilecek bir yönü yoktur. Tutuklama kararı siyasal bir karardır. Bütün hukukçuların, özelde öncelikle yargıçların ve avukatların, tutuklamaya en geniş şekilde demokratik tepkilerini göstermeleri gereklidir.
HSYK, idarenin bir uzantısı haline gelmiştir.
Sulh Ceza Yargıçlıkları, siyasal iktidarın elindeki korkuluktur.
Bu yargıçlar yarın, örneğin CHP Genel Başkanını hakkında da tutuklama kararı verirlerse şaşırmayalım.
Kanaatim odur ki, aklını yitirmiş bir siyasal kadro, Ülkemizi tahmini zor bir karanlığa doğru sürüklemektedir.
1 mayıs için alınan "önlemler" dahi bunu gösteriyor.
Fazlasıyla zor günler geliyor.
Türkiye uçuruma doğru yuvarlanıyor.
Ey hukukçular,
" Uçurumun kenarına gelmiş birisi için, cesaretten başka çıkış yolu yoktur."
Av. Başar Yaltı