Buna Nasıl Bir Ad Koymalı?
Gözünüzün önüne şöyle bir sahne getirin:
Yerde delik deşik bir ceset…
Elinde kanlı bir bıçakla cesedin yanı başında duran kişi “Yetişin, bu adam beni öldürdü!” diye yırtınıyor…
Böyle bir görüntüyü nasıl adlandırırsınız?
***
Bir başka sahne kurgulayalım:
Evinize giren hırsızı atik davranıp etkisiz hale getirdiniz.
Sonra bir yere kapatıp polisi aradınız.
Bir süre sonra kapı çalındığında hırsızın imdat çığlıkları atarak polisleri yardıma çağırdığını; avazı çıktığı kadar haykırarak, acındırarak, yalvararak, tehdit ederek, bin bir yalan ve soytarılıkla kendisinin ev sahibi, sizin hırsız olduğunuza onları inandırmaya çalıştığını düşünün…
Şu anda bu satırları okumaktayken birçoğunuzun aklından geçtiğini tahmin ettiğim deyim benim de aklıma geldi:
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır…
Diyelim ki bu tamam…
Peki, ilk örnekteki durum için ne demeliyiz?
Herhalde, olsa olsa, yavuz katil maktulü bastırır gibisinden bir şey…
***
Türkiye’de siyaseti izlerken, aklıma bu türden düşünceler, görüntüler üşüşüyor…
Saçmalıyorum belki de…
Fakat bu kadar saçma bir ortamda, bu kadar saçma sözler duyarak ve okuyarak, başka nasıl olunabilir?
Biri çıkıp şöyle bir söz edebiliyor:
Silivri eşittir Kandil…
Yani Kandil’i, dağdakileri, daha açık adıyla PKK’yi, Silivri’de yatanlar yönetiyor…
İçimden, “Vay anasını!” diyorum… Örneğin şu bizim Balbay ne adammış!.
Demek ki Silivri’deki hücresinden Kandil’deki Karayılan’la haberleşiyor. Ona direktifler gönderiyor…
Bu arada olasıdır ki İmralı’yla da UFO’lar yoluyla ya da telapatiyle ilişki kuruyor…
Mustafa’dır bu, yapar mı yapar!
Zindan koşullarında, el yazısıyla ve iki elini birden kullanarak arka arkaya tuğla gibi kitaplar çıkaran adamdan her şey beklenir…
Ya Tuncay Özkan, Perinçek, Oda TV’ciler, hele o şeytani zekâ sahibi kalpaklı profesör ve ötekiler…
Bu gibilerden her şey beklenir…
***
Derken, bir zamanlar ciddi bir muhalefet odağı iken şimdi bu kimliğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu duyumsanan “Vatan” gazetesinde, bir zamanlar kendini herhalde solcu saymış olan bir köşe yazarının (O. Gönensin) parlak görüşüyle karşılaşıyorsunuz.
Görüşşu:
Halkoylamasında aynı cephede buluşan CHP, MHP, BDP, ulusalcılar ve Ergenekon, şimdi de bu seçimde AKP karşısında birleşik cephe oluşturmuşlar…
Peki kim bu Ergenekon?
Engizisyon bile bu konuda henüz karara varamamış…
Ama söz konusu kişi, CHP ve MHP içindeki Ergenekoncuların seçimlere gergin bir ortamda gidilmesi için çaba harcadığını ileri sürüyor ve BDP’ye aklını başına toplayıp onlardan uzak durmasını öğütlüyor…
Yukarıdaki cümlenin karışıklığının farkındayım…
Fakat karışıklık bende değil, düşüncesini özetlemeye çalıştığım bu kişinin beyninin içinde…
***
Yaşadığımız ülkede akıl sağlığımız, bütün bir halkın akıl sağlığı hiç bu kadar tehdit altında olmamıştı…
Çünkü hırsız ve katil, toplumun neredeyse her kesiminde, ev sahibi ve maktul olarak çıkmamıştı karşımıza…
İstiyorsanız sözlüğü açar, alfabenin her harfinin altında bu durumu tanımlayan sözcükleri bulabilirsiniz…
Sözlüklerin bile alamayacağı kadar uygunsuz olanları ise, dilinizin ucunda tutmayıp listeye kendiniz ekleyin...
***
Yazının başlığı“Buna nasıl bir ad koymalı?” olsa da, ad koymakla iş bitmiyor…
Önümüzdeki seçim, çirkefle pınar suyu arasındaki karşıtlık kadar keskin bir ayrımlaşmanın oylanması olacak…
Ülke ya arınma yolunda adım atacak, ya da belki hiç çıkamamak üzere bütünüyle çirkefe gömülecek…
(Cumhuriyet 28.05.2011)
Hits: 3005