Kara yoluyla Bursa’dan Gemlik’e doğru gidenler, şehre yaklaşırken yolun sağında, üzerinde Orhan Veli’nin (1914-1950) kısacık bir şiirinin yazılı olduğu tabelayla karşılaşırlar:
“Gemlik’e doğru
Denizi göreceksin;
Sakın şaşırma.”
O tabelayla birlikte karşınıza hemen Gemlik Körfezi çıkıverir.
Uzunca bir kara yolculuğunda, dağları tepeleri aşa aşa giderken insanın karşısına ansızın masmavi bir deniz manzarasının çıkması ne kadar hoştur değil mi?
*
Şairler ince insanlardır.
O tabelanın hemen ardından gerçekten müthiş bir deniz manzarasıyla karşılaşıyor olsanız da, Orhan Veli bu kısa şiirinde mutlaka daha derinlemesine bir şeyler anlatmak istemiştir.
Örneğin hayatın sürprizlerini…
Onlar için de, aynen bu denizle karşılaşmada olduğu gibi; bir anda karşına çıkacak bak! Sakın şaşırma demiştir.
*
Neler mesela diyeceksiniz belki de?
Örneğin şu son on iki yılda birilerinin karşılarına rüyada görülse inanılamayacak bir “devlet denizi”nin çıkması.
Ucu bucağı yok…
Derya ki ne derya…
Siyasetin bir cilvesiyle kendilerine o devlet denizi emanet edilmiştir ya… Acaba genelde ikaz tabelalarına pek alışık olmadıklarından, aldırmazlıklarından dolayı biraz şaşırmamışlar mıdır bu durumlara?
Kendilerine sorarsanız “yok canım” diyeceklerdir, ne şaşırması: taa 2023’e doğru kararlı bir biçimde…
Hatta uyarına gelirse 2071’e.
Öyle ya, gemilerini hala rahatlıkla yüzdürebildiklerine; Marmara’yı Karadeniz’e yeni bir kanalla bağlamaya kalktıklarına, boğazı hem alttan hem üstten fethetme gayretlerine göre şimdilik denizle pek sıkıntıları yok gibi.
Ama yine de insanoğlu denizi görünce şaşırmamalı.
Denizle oyun olmaz derler bilenler…
O denizin sağı solu pek belli olmaz, bir anda karışıverir.
*
Kimileri içinse deniz “haziran”dadır.
Karpuz kabuğu denize düşmeden girilmez.
Ne diyelim?
Nasıl olsa şunun şurasında “haziran”a da pek bir şey kalmadı.
*
Deniz bir bakıma enginlik, büyüklük:
Adı üzerinde “Umman”
Herkesin içini döktüğü…
Bir başka ünlü şairimiz Süleyman Nazif; bakın ne diyor o hüzünlü şarkının güftesinde:
“Derdimi ummana döktüm, asumana ağladım
Yare de, ağyare, de hal-i derunum söyledim
Aşina yok derdime, ben söyledim ben dinledim
Gözlerim yollarda kaldı, gelmedin çok bekledim.”
*
Bu gün gerçekten o “devlet denizi” kimileri için geniş ufuklar, yüzdürülen gemiler, gönlünce sınırsızlıklar olsa da, o denize dökülen dertler de çok.
Deniz hep aynı deniz ama, durumlar farklı;
Hani birinin sefası diğerinin cefası gibi bir tablo...
Birileri devlet denizinde yüzer, yüzdürürken birileri ona sadece dertlerini döküp duruyorlar.
*
Haziranda…
Tam da karpuz kabuğunun denize düştüğü sıralarda; belki biraz daha önce, belki biraz daha sonra …
Birileri için deniz mevsimi gelirken, birileri için devlet denizi bitebilir mesela.
Orhan Veli’nin dediği gibi; bu sefer de başka birilerinin karşısına çıkıverir ansızın o koca deniz.
Ama o şarkıdaki gibi “derdini ummana dökmüşlerin denizi” olarak bu sefer.
Kaybetmişlerin, yoksulların, işsizlerin, dertlilerin, çözüm bekleyenlerin denizi…
Şairin o tabelası, yine yolun kenarında olacağına göre, o zaman da “şaşırma” diye ikaz edecek denizi yeni görecekleri.
“Dertler çok, şaşırma!”
Deniz bu;
Kimilerinin üzerinde nice gemilerinin yüzdürdüğü uçsuz bucaksız devlet denizi,
Kimilerinin dert denizi.
İnsan aniden karşılaşınca öylesini görünce de şaşırabilir böylesini görünce de.
Her ikisine de “Aman şaşırmayın” diyor şair…
Sanki yıllar öncesinden bu günleri bilmiş, düşünmüş gibi.