Hukukta dönüşüm, yargıda dönüşüm, meslekte dönüşüm…
On küsur yıldır AKP iktidarının dönüşüm parolasıyla ele aldığı her alanın en temel var olma zemini bu dönüşümlerle ortadan kalktı.
Adalet ve Sosyalizm sitesinde özellikle hukuk alanında, bu süreci sürekli ele alıyoruz. AKP’nin bir üst yapı kurumu olan hukukta aldığı yolu ama aynı zamanda bu alanda işlerin hiçbir zaman bitmeyeceğini bir kenara yazmalıyız. Dolayısıyla hukuk alanında bir bütün olarak bir dejavu etkisini bu diktatörlük bitene kadar yaşayacağız. AKP iktidarı öncesinde de hukukun siyasi iktidarlar açısından mutlak dayanak olması gerçeğini de düşündüğümüzde ve hukukun tartışılmadığı her hangi bir dönemin de olmadığını veri aldığımızda ülkemizdeki hukuksuzluk ya da adaletsizlik tarihini eşitsizliğin tarihi olarak da rahatlıkla ele alabiliriz.
İşte böyle bir tabloda artık hukuk sistemi bir meslek olarak avukatlığı kusmaya başlamıştır.
Başka ne olacaktı?
En basitinden hukuk uygulansın dersin. İşe gelirse belki.
Hak dersin. Ticari olan ve olmayan olarak ikiye ayrılır.
Adalet dersin ters kelepçeyi yersin…
Gece Yüksekova’da evinden çıkarsın, ters kelepçeyi yersin.
Validebağ’da hukuksuzluğun karşısında durursun en önce seni göz altına alırlar.
Meslekte dönüşüme hazır mısınız?
Yeni avukatlık düzenlemelerine mesela. Meslek örgütünüzün içinin boşaltılmasına, efendilerinizin ve kölelerinizin çoğalmasına, vekalet alma hakkınızın kısıtlanmasına, fabrikasyona, sürüleşmeye, sıradanlaşmaya, teknikleşmeye…
Bir duralım mı?
Başa dönelim. AKP’li hukukçular dışında hukukun üstünlüğü diyen kaldı mı? Hukuk bu haldeyken hele…
Azıcık da olsa hukuk mu? Bak o olur. Her şeyin azıcığını istemek mubahtır. Tehlikesizdir. Bu her durumda bahşedilir. Zaten ülkemizde gelmiş geçmiş tüm iktidarların hukuk alanında bu azıcık konusunda muhteşem reformları, çok önemli kaygıları ve hazırlıkları hep olmuştur. AKP ise henüz 2023 hedefiyle ,azıcık bir süreyi iktidar olarak geride bırakmışken az zamanda çok iş yaparak dönüştürmüştür. Dönüştürdüğüne de kalan zamanda dönüştürecektir. Çünkü hukuk dipsiz bir kuyudur.
Bu dipsiz kuyuya bir halk, ardından avukatlar, onur sahibi yargıçlar , yargı emekçileri ipsiz bir şekilde atılmak istenmektedir.
Avukata ters kelepçe, yargıca fişleme, büro emekçisine mobbing, bir halka da cezaevinin, sokak ortasında yok etmenin yolu çoktan açılmıştır.
Yandaş hukukçu değilseniz, ve tüm bunlara maruz kalmamışsanız, “Benim dava daha bitmedi mi ?” diyen müvekkiliniz karşısında Türkiye’de ki yargı sistemini anlatırken buluyorsanız kendinizi, aynı gemiye ayak basmışsınızdır…
O gemi mi? Adalete yelken açmış, ve dalgalara göğüs gerecek dayanıklıkta insanlık gemisinden başkası değildir.
İnsanlığın yanında, faşizmin karşında kim korkar, ters kelepçeden…
Aysel Tekerek
adaletvesosyalizm